40-Nefes Almaya İhtiyacım Var

955 111 46
                                    

O halde bu bölüm ve gelecek bölümler Jongin sürünsün diyenlere gelsin... 😅

Bugüne kadar çok şeyden sıkılmıştım. Yorulmuştum. Hatta Chanyeol bu kelimeyi kullanmamdan hoşlanmasa da nefret etmiştim. Çoğu Jongin'le ilgiliydi. Onun kendi benliğinden uzaklaştığı her an, dönüştüğü kişi beni yormuştu. Tüm o karmaşa ve huzursuzluk beni yormuştu. Jongin'in çoğu zaman üzerimde kurmaya çalıştığı otoriteden sıkılmıştım. Bunalmıştım. Öyle ki sonunda yaşadığım hayattan nefret eder hale gelmiştim. Kendimden nefret etmiştim. Ama asla Jongin'den nefret etmemiştim. Onu asla yaşadığım bu hayatın sorumlusu ilan etmemiştim. Kendime bile duymadığım bu imtiyazı Jongin'e karşı sunarken oldukça cömerttim üstelik. Jongin'i kendimden bile korurken fazlasıyla cesurdum ben.

Oysa artık buna bile gücümün kalmadığını hissediyordum. Jongin benim çocukluğumdu. Jongin benim bugüne kadar yaşadığım hayatımın tamamıydı. O bundan nefret etse de Jongin benim aşkımdı. Ama artık yorulmuştum. Jongin'i kendime karşı bile koruyamıyordum ben. Boğuluyordum. Yavaş yavaş ölüyordum.

Yaşadığım bu dört duvar arasında benim kendimi öldürdüğümü gören de yoktu. Jongin'i yanıma yaklaştırmıyordum. Bunun için çaba harcadığı da yoktu gerçi. Sadece bir gece tüm geçmişimizi yok etmiş gibiydi. Bu çok acıydı. Düşüncesinin bile nefesimi kesmeye yeteceği kadar güçlü bir pişmanlıktı yaşadığım. Üstelik tamamen yalnızdım. 

Bunu iliklerime kadar yaşadığım ilk an buydu. Yalnız yaşıyor, yalnız uyuyor ve yalnız uyanıyordum. Jongin'e ağlıyordum bazen. Yine tek başıma. En çok da bundan yorulmuştum. Jongin beni yanından bir adım bile uzaklaştırmazken ben onun yokuğuyla mücadele ediyordum. Ve onsuz nefes almak artık taşıyamayacağım bir yük haline gelmişti.

Mantıklı düşünemiyordum. Yaptığım hiçbir şey bu aralar normal sayılmazdı aslında. Bu yüzden hayatımın en çılgınca fikirlerinden birini alırken de üzerinde fazla düşünmedim. Pek çok şeye ihtiyacım vardı. En çok da yaşamaya ihtiyacım vardı. Artık hayatta kalmaktan fazlasını istiyordum. Bunu Jongin'in yanında yapamadığımı uyandığım bir Perşembe sabahında fark etmem ise beynimin artık uyuşmaya başladığının bir göstergesiydi. Kendime, melankoliye bağlanmak için gereğinden fazla süre tanımıştım. 

Üzerimdeki örtüyü kendimden uzaklaştırıp tembelce doğrulurken bunu düşünüyordum. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Ne yapacağımı biliyordum. Henüz nasıl yapacağımdan emin olmasam da sonunda kendime nefes alacak bir alan yaratmam gerektiğinin fazlasıyla farkındaydım.

Kendime düşünmek için daha fazla zaman vermeden önce Chanyeol'u aradım. Bu aralar garip davrandığımın fazlasıyla farkındaydı. Ondan bir şeyler saklamamdan hoşlanmadığını bilmeme rağmen olan biteni anlatmamıştım üstelik. Sonunda hayatına çeki düzen vermeye başlamışken kendi sorunlarımla onu boğmak tamamen bencillik olurdu çünkü. Yine de ona ihtiyacım vardı. Yardımına ve yanımda olmasına ihtiyacım vardı. Ve biliyordum ki sırık arkadaşım yanımda olacaktı. Bana destek olmak için can atacaktı. Chanyeol'un varlığının, ihtiyacım olduğu her an yanımda olacağını bilmek sahip olduğum en değerli duyguydu. Chanyeol var olan en büyük dayanağım olmalıydı.

''Neredesin?''

Telefonu açar açmaz sordum. Nasıl olduğumu sormasına gerek yoktu. İyi değildim. Ve ona iyiyim diyerek yalan falan da söylemek istemiyordum. Gereksiz selamlaşmadan kaçındım ben de.

''Kafedeyim.''

Duraksadı. Kısa bir nefes aldığını duydum.

''Gelecek misin?''

Ellerim açılmakta zorlanan gözlerimi ovarken esnedim. Hala uyanamamıştım. Bu aralar uyku düzenim de mahvolmuştu. Uykuyu bir kaçış olarak kullanmak korkaklıktı. Ama buna bile ihtiyacım vardı. Günlerdir güzel bir sabaha uyanamamıştım.

Where Butterflies Never DieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin