Herkesin uyanmak istemediği bir günü olmuştur. Gözlerini açtığı an kaçtığı cehennemin içine düşeceğini bilir çünkü. Hayatının en kötü gününe uyanacağını bilir. Bir korkak gibi kaçmayı tercih etmesi güçsüzlüğündendir. Artık taşıyamaz duruma gelmiştir kendini, hayatını. Kaçmak bir sorun değildir o an. Ne kadar güçlü olduğun da önemli değildir. Herkesin pes ettiği bir an vardır. Gücünün tamamen tükendiği. Sabrının bittiği. Zihninin tamamen çöküşe geçtiği ve bunu engelleyemediği.
Benim de o günlerden birine uyanmamı sağlayan şey kulağıma fısıldanan ismimdi. Neredeyse bir mırıltı gibi kulaklarıma dolan sesle yavaşça kıpırdadım. Göz kapaklarıma çarpan ışık beni rahatsız etmişti. Jongin'in kalın sesini, sıcak nefesini kulağımda hissederken gözlerimi yavaşça araladım. Aynı anda başıma saplanan acıyla inledim.
''Jongin.'' diye fısıldadım.
Sesim başka bir şey söylememe izin vermeden kısıldı. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Kuruyan dudaklarımı yavaşça yaladım. Doğrulmaya çalışırken Jongin'in destek olmak için omuzlarıma dolanan ellerinden güç aldım.
''İyi misin?''
Kulaklarım uğulduyordu. Ne dediğini ancak dudaklarını okuyarak anlayabilmiştim. Sahi ne olmuştu? Kaşlarımı çatıp neler olduğunu hatırlamaya çalışırken baş ağrımın şiddetlendiğini hissettim. Akşamdan kalma gibiydim. Ya da başımı sertçe bir yere vurmuştum da onun acısı şimdi çıkıyor gibiydi.
''Sehun?''
Jongin'in endişeli sesine cevap vermedim. Odamda, yatağımdaydım. Üzerimde ince bir örtü vardı. Dünkü kıyafetlerim hala üzerimdeydi. Yanımdaki Jongin'in üzerinde dünkünün aksine siyah bir gömlek ve yine siyah bir pantolon vardı.
Buraya nasıl gelmiştim? Bana ne olmuştu? O ana kadar kaçmaya çalıştığım tüm gerçekler bilinçaltımdan gün yüzüne çıkarken dudaklarımı aralayıp derin bir nefes aldım.
''Vivi.''
İsmi neredeyse bir haykırış gibi dudaklarımdan dökülürken dönüp Jongin'in bana destek olan koluna tutundum. Dünden beri ona sığınıyordum. Kendimi taşıyacak halim kalmamıştı çünkü.
''Jongin Vivi.''
Gözlerim dün kendine sakladığı yaşları serbest bırakırken elimi yumruk haline getirerek altındaki gömleği buruşturdum. Jongin beni kendine çekip kollarını sıkıca belime doladı. Başım onu taşıyamıyormuşum gibi omuzuna düştü. Ellerim gevşeyerek koluna tutunmaya devam etti.
''Biliyorum. Biliyorum.''
Biliyor muydu? Sahi biliyor muydu? Oysa böyle bir şeyi kendim bile hissedemem sanıyordum. Böylesine bir acı. Böylesine bir yıkılmışlık. Vivi benim ailem olmuştu. Ben ailemi kaybetmiştim. Ailemi bir kez daha kaybetmiştim. En az ilki kadar acıtıyordu bu da. Bu nasıl bilinebilirdi ki?
''Onu görmek istiyorum.''
''Sehun.''
Nefesini verirken ismimi söyledi. Gözlerimi kapayıp başımı çevirdim. Anlım omuzundayken kollarını sıktım.
''Lütfen.''
Başını salladığını hissettim. Omuzu hafifçe titredi. Doğruldum. Kolumu tutup beni kaldırmasına izin verdim. Beni tutmasa oracığa yığılacak gibiydim.
''Ne zamandır baygınım?''
Merdivenlerden inerken fark ettiğim karanlıkla sordum. Sesim fısıltıdan ibaret olsa da Jongin duymuştu beni.
''Yirmi dört saatten fazla. Doktor biraz dinlenmen gerektiğini söyleyip uyumana yardımcı olacak bir ilaç verdi.''
Ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtı. Bu bana yabancıydı. Olmamış gibiydi. Sanki birazdan uyanacaktım. Vivi yüzümü yalayacak ben de yalandan ona kızıp yalamanın yasak olduğunu söyleyecektim. O etrafımda kuyruk sallayarak dolanmaya başlayınca da gülmekten kendimi alamayacaktım. Hiçbir şey gerçek gibi gelmiyordu. Jongin'in yanıbaşımdaki sıcaklığı ve kokusu olmasa rüya diyecektim. Ama değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Butterflies Never Die
FanficJongin'in kendi çelişkileri vardı. Beni yanında istiyordu. Beni yanında istemiyordu. Beni kendinden uzaklaştırıyordu. Onu terk etmemden korkuyordu. Benden nefret ediyordu. Beni seviyordu. Bana gülümsüyor ardından beni öldürüyordu. SeKai - KaiHun