Üzülmemiştim. Dağılmamıştım. Kırılmamıştım. Bunlar kendime söylediğim yalanlar değildi. Chanyeol ağlama krizimin ortasında gelip de beni odamda o şekilde gördüğünde ağzımdan çıkan kelimelerdi. İç çekip yanıma gelmiş sıkıca sarılmıştı bana.
''Üzgünüm.''
Bir suçu olmamasına rağmen neden özür dileyen o olmuştu anlamamıştım bile. Ama Jongin'in sabah erkenden benim için gönderdiği çilekli pastaya bakıp ona daha sıkı sarılırken özrünü de kabul etmiştim.
Chanyeol ne olduğunu sormadı. Sormasına da gerek yoktu zaten. Biliyordu. Ben de biliyordum aslında ama ağzından duymak yıkmıştı beni.
İğrenç demişti Jongin bana. Ben sadece pişman olur belki biraz da üzülür diye düşünürken yüzünü buruşturmuş yaşadığım en güzel gecenin iğrenç olduğunu söylemişti.
''İyiyim.''
Her zamanki yalanlarıma sığınıp Chanyeol'un uzun kolları arasından sıyrılırken gözlerimi sertçe sildim. Bir aptal gibi her şeye ağlayıp durmayı bırakmam gerekiyordu.
''Seni almaya gelmiştim ama bu şekilde gitmeyelim istersen.''
Chanyeol olabildiğince nazik bir şekilde berbat göründüğümü yüzüme vurunca küçük küçük iç çektim.
''Bana yarım saat ver. Duş alıp hazırlanayım.''
Kararlı çıkan sesimi sorgulamadı. Başını sallayıp başka hiçbir şey demeden odadan çıktı. Onun gidişiyle hızla ayaklandım. Alabildiğim en hızlı duşu aldım. Elime ilk geçen tişörtü ve pantolonu üzerime geçirirken en azından biraz daha özenli görünmek adına saçlarımı dağınık bir model yaptım.
''Hazırım. Gidelim.''
Beni baştan aşağı süzüp ayaklandı.
''Kyungsoo yok mu?''
Kyungsoo'yla iyi anlaşıyorduk. Pek sık buluşamasak da birbirimizi arıyor ya da hemen her gün mesajlaşıyorduk. İyi bir oğlandı. Chanyeol'a karşı sert bir mizacı olsa da benim yanımda adeta bir köpek yavrusu kadar sevimliydi. Chanyeol'un bu duruma çok da sevindiğini söyleyemezdim ama hayatıma Kyungsoo'yu katması benim için mükemmeldi.
''Orada buluşacağız. Seni soruyordu.''
Öyle hissetmememe rağmen neşeli bir tonda güldüm. Saklamaya çalışsa da sesine yansıyan kıskançlık komikti.
''Onu özledim.''
Oyununa ayak uydurarak ona yan bir bakış attım. Kaşlarını çatıp dudaklarını büzdü. Yanaklarını çekiştirmemek için zor tuttum kendimi.
''Az öncesine kadar depresyondaydın Sehun. Ne ara erkek arkadaşıma yürümeye başladın?''
Omuz silktim. Sadece onu kızdırmak için konuştuğumu biliyordu. Bana bu şekilde karşılık vermesinin nedeni de aklımı dağıtmama yardımcı olmak istemesiydi. Chanyeol mükemmel bir arkadaştı. En iyisiydi.
''Artık umurumda değil. Jongin'i geride bıraktım.''
Bahçeye çıktığımızda konuşmadı. Ama bana attığı bakışı yakalamıştım. İnanmıyordu. Elbette inanmazdı. Bunu kendime günlerdir söylememe rağmen ben bile inanmıyordum çünkü.
Jongin konusuna hiç değinmedik. Araba bizi üniversitenin tanıdık yollarına taşıyana kadar onu Kyungsoo'yla ilgili sıkıştırdım. Benimle dalga geçti. Yeni aldığı ama henüz okumadığı kitap hakkında gereğinden fazla yorum yaptı. Sonunda inene kadar onun şapşallıklarına gülümsemekle yetindim. Pek gülesim yoktu aslında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Butterflies Never Die
FanficJongin'in kendi çelişkileri vardı. Beni yanında istiyordu. Beni yanında istemiyordu. Beni kendinden uzaklaştırıyordu. Onu terk etmemden korkuyordu. Benden nefret ediyordu. Beni seviyordu. Bana gülümsüyor ardından beni öldürüyordu. SeKai - KaiHun