''Vivi-ah biliyorum bana kızgınsın ama yakalanmama izin veremezsin tamam mı? Şimdi gidip bu topu beni için getir hadi bakalım.''
Korumaların hiçbirini tanımıyordum. Ya da isimlerini bilmiyordum. Sıkça değiştikleri için bir süre sonra öğrenmeye çalışmaktan da vazgeçmiştim. Ama onların hakkında bildiğim bazı şeyler vardı elbette. Mesela arka bahçeyi kontrol eden, tüm kaslarını ortaya çıkaran dar bir tişört giymiş, saçları kısacık olan bu adam köpeklerden korkuyordu. Ya da sadece Vivi'den emin değildim.
''Hadi ama oğlum. Sana döndüğümde en sevdiğin mamadan fazlaca vereceğim. Söz veriyorum. Şimdi Chanyeol'u korumama yardım et. Hadi bakalım.''
Fısıltılarımın bir etkisi olup olmadığından emin değildim. Vivi bana oldukça boş bakışlarla bakıyordu. Ama yine de denemek zorundaydım. Bunu biliyordum.
Vivi'nin favori oyun topunu tüm gücümle duvar kenarında öylece durmuş, sıkıldığı her halinden belli olan iri adama doğru atarken nefesimi tuttum. Vivi beni gururlandıracak bir şekilde havlayarak topa doğru koştururken onu alkışlamamak için zor tuttum. Fakat Vivi'nin sesini duyduktan sonra bu tarafa bakan adama yakalanmamak için bedenimi aşağıda tuttum. Bahçedeki koltuklar bana siper olurken Vivi'ye gözlerini ayırmadan bakan adama döndüm. Planımın işe yaramasını ummaktan başka yapacağım bir şey yoktu o an.
Adamın Vivi ona yaklaştıkça tedirgin bir şekilde attığı adım sonrasında hızla diğer tarafa ilerlemesine neredeyse kahkaha atacaktım. Tırmanacağım duvar düşünülünce buna vaktimin olmadığını fark edip hızlıca oraya yöneldim.
''Aferin bebeğime benim. Sana iyi davrandığımdan emin olacağım Vivi.''
Ben onu biraz sevmek için eğilirken Vivi önündeki topla oynamaya devam ediyordu. Salladığı kuyruğu ve şapşal hareketleri beni orada biraz daha durmaya teşvik ediyordu ama bunu yapamazdım. O yüzden Vivi'nin tüylerini hızlıca okşayıp ona veda ettim. Birkaç dakika sonra o adamın yerine geri döneceğini biliyordum. Hızlı hareket ettim.
Ayaklarım duvarda varlığını bildiğim oyuğa rahatça yerleşirken bedenimi yükselttim. Birkaç deneme sonrası ellerim duvarın üstüne tutundu. Uzun boyuma bir kez daha minnettardım. Tutunduğum yerden güç alarak bedenimi yukarı doğru savurdum. Dengesizce duvarın üstüne çıktığımda alt taraftan bazı sesler duydum. Tam olarak dengemi bulamadan aşağı atlayınca neredeyse bileğimi burkuyordum. Hafif bir sızıyla atlattığım düşüşümün ardından çabuk toparlandım. Bahçe kapısının tersine doğru yapabildiğim kadar hızlı koşarken ilk kaçış teşebbüsümün bu kadar kolay işe yaradığına inanamıyordum.
Yakalanma korkusu vücudumda inanılmaz bir adrenalin salgısına neden olurken durmadım. Nefesim kesilip ciğerlerim artık tamamen yanana kadar da durmaya niyetim yoktu. Güvenli bir mesafeye ulaşınca yavaşlayıp arkama kısa bir bakış attım. Sonrasında tek tük insanın olduğu sokağa bakıp gülümsedim. Gülüşüm kısa zamanda koca bir kahkahaya dönüşürken bunu en son ne zaman yaşadığımı hatırlamaya çalıştım. Sokaklarda böyle özgürce gezdiğim en son zaman lisedeydi sanırım.
Kaçışımın tadını sonuna kadar çıkarmak istememe rağmen cebimden çıkardığım telefonun ekranındaki saat bana hızlı olmamı söylüyordu. Adımlarımı ana yola yönlendirirken az öncekinin aksine kalbime bir ağırlık çökmüştü. Chanyeol'u arayıp aramamaya karar verirken ana yola ulaşmıştım. Sonrasında bunun hiçbir işe yaramayacağına karar verip uzaktan görünen taksiye durması için işaret verdim. Şanslı günümde olmalıydım ki taksi boştu. Bu saatlerde boş taksi bulmak bu kadar kolay olmamalıydı.
Doğru olmasını umduğum adresi taksiye verip arkama yaslandım. Bir süre daha merkezde yol aldıktan sonra tamamen farklı bir yere girdik. Eski ve neredeyse yıkılacakmış gibi duran binaların arasında biraz gezindikten sonra taksi ahşaptan yapılmış iki katlı bir evin önünde durdu. Ücreti ödeyip inerken derince yutkundum. Burada öldürülecek olsam kimsenin haberi dahi olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Butterflies Never Die
أدب الهواةJongin'in kendi çelişkileri vardı. Beni yanında istiyordu. Beni yanında istemiyordu. Beni kendinden uzaklaştırıyordu. Onu terk etmemden korkuyordu. Benden nefret ediyordu. Beni seviyordu. Bana gülümsüyor ardından beni öldürüyordu. SeKai - KaiHun