Jongin'e aşkımı haykırmak istediğim çok zaman olmuştu. Doğum günümde, doğum gününde... Sarhoş olup yanıma kıvrıldığı her seferinde... Ertesi güne asla hatırlamayacağını da biliyordum üstelik. Ya da yalnız hissettiğim tüm akşamlarda... Benden uzaklaştığını fark ettiğimde... Onu başka kızlarla gördüğümde... Hatta bazen sadece yanımda nefes alması bile yetiyordu ona olan sevgimin içimden taştığını hissetmem için.
Ama bu anların hiçbirinde bunu yapmamıştım. Korkmuştum. Jongin'in beni o an bırakacağından emindim çünkü. Ben onu sevdiğimi itiraf edemeyecek kadar korkaktım ve Jongin de benim onu sevme ihtimalimin onu korkuttuğunu itiraf etmek için fazla korkaktı. Bu durumda kalmak istemediğini biliyordum. Benim de istediğim bir şey değildi bu. Sonunda yapabilmiştim. Ondan vazgeçebileceğime kendimi inandırmıştım. Bunun için ilk defa gereken cesareti kendimde bulmuştum.
Sebebi o kadar da karmaşık bir şey değildi üstelik. Jongin'in en darmadağın olduğum zamanda bana kendimi kullanılmış gibi hissettirmesi fazlasıyla geçerli bir sebepti benim için. Sorun yaşadığımız o geceden pişmanlık duyması da değildi. Bunu iğrenç bulması bile değildi. Bana tüm bunların benim suçummuş gibi hissettirmesi ve bunun için hesap sormaya çalışması sabrımın sonu olmuştu. Bir gece birlikte olup bir daha yüzlerini bile görmediği kızlardan değildim ben. Ama bana öyle hissettirmişti.
Bunun için ondan nefret etmiştim. Yaşattığı o duygudan da nefret etmiştim. Bana böyle çaresiz hissettirmesinden ve benimde karşısında bu kadar aciz kalmamdan... O gece pek çok şeyden nefret etmiştim. Buna ne yazık ki ona olan aşkım da dâhildi. Jongin ona beslediğim en saf duygudan nefret ettirmişti beni. Ben de ondan uzaklaşmayı seçmiştim. Yine de olayların böyle şekilleneceğini bilemezdim.
Jongin'le o gece konuşmadık. Zaten ne yapacağını bilmeyen hali çalan telefonuyla bozulurken bunu kullanarak arkasına bile bakmadan dışarıya çıktı. Chanyeol'la bir süre bakıştık.
''Arkasından gitmeyecek misin?''
Omuz silktim. Bu bir şeyi değiştirir miydi? Konuşmak istese kalırdı. Gecenin bir vaktinde çalan telefonu bahane ediyorsa kesinlikle konuşmak falan istemiyordur.
''Uyuyalım.''
Chanyeol'u da yanımda çıkarıp onun için misafir odasını hazırladım. O gece uyuduk. Şaşırtıcı bir şekilde başımı yastığa koyar koymaz uykuya daldım. Sonunda Jongin'in de ona olan duygularımdan haberdar olması beni bir şekilde rahatlatmış olmalıydı. Gerçi bu duygular arkamda bırakmaya çalıştıklarımdı ama sorun değildi. Bu yükü onunla da paylaşmak benim için rahatlatıcıydı.
Ertesi güne dün akşamın tüm stresini başımda taşıyarak uyanana kadar rahatladığımı düşünmeye de devam ediyordum. Ama baş ağrım geçmek bilmedi. Kahvaltıda sonra için Bayan Gim'den bir ağrıkesici istememe neden olacak kadar arttı.
''Kalmamı istemediğinden emin misin?''
Chanyeol'u öğle vakti bahçede kahvelerimizi yudumlarken evine gitmesi için ikna etmeye çalışıyordum. Beni yalnız bırakmak istemiyordu. Onu anlıyordum ama yapabileceği bir şey yoktu. Benim bile. Oturup Jongin'in eve gelmesini bekleyecektim. Onunla konuşacaktım. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum ama bunu yapmak zorundaydım. Her şeyi öğrenip saklanmasına izin veremezdim. Planlamadığım bir itiraf olsa da bunu düzgünce konuşmamız gerekiyordu.
''Tutarsız davranıyor.''
Chanyeol konuşmak istemediğimi bilmesine rağmen gözlerimin içine bakıp söylemişti. Soğumaya yüz tutmuş kahvemi yavaşça masaya bıraktım. Söylediği şeyle neyi kastettiğini anlamamıştım bile. Soru işaretleriyle dolu bakışlarımı görünce o da elindeki fincanı yavaşça masaya bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Butterflies Never Die
FanficJongin'in kendi çelişkileri vardı. Beni yanında istiyordu. Beni yanında istemiyordu. Beni kendinden uzaklaştırıyordu. Onu terk etmemden korkuyordu. Benden nefret ediyordu. Beni seviyordu. Bana gülümsüyor ardından beni öldürüyordu. SeKai - KaiHun