36-Durdur Onu!

899 96 25
                                    

Jongin'i bir yerlerde sıkıştırmak zorunda kalmamıştım. Beni ertesi gün öğlene doğru aramış ve akşam için hazırlanmamı istemişti. Bir davet vardı. Özel davetlerden hoşlanmazdım. Ama bu organizasyonlarda Jongin'e her zaman eşlik ederdim. Bir köşede sessizce oturup ortamdan soyutlanmam onun için sorun değil gibiydi. Yine de orada bulunmamı istiyordu.

Bu yüzden akşama kadar hazırlanmakla uğraşmıştım. Şık, yaklarında işlemeli detaylar olan siyah bir gömlek, yine siyah bir kumaş pantolon ve üzerine büyük ihtimalle sonradan çıkaracağım siyah bir ceket giymiştim. Saçlarımı iki yana ayırmıştım. Anlıma dökmek beni olduğumdan küçük görünüyordu. Jongin'in kardeşiymişim gibi görünmeme gerek yoktu.

''Hazırım.''

İstediği saatte hazır olduğumu haber vermek için onu aradım.

''Beş dakikaya oradayım. Aşağıda beni bekle.''

Mesafeli sesine dudak büktüm. Küçük bir onay mırıltısı çıkarıp telefonu kapadım. Biraz oyalanarak aşağıya indim. Serin bir yaz gecesiydi. Bir fincan kahveyle bahçede bu havanın tadını çıkarmak istiyordum ama Jongin'le gitmek zorundaydım. Zaten o da birkaç dakika içinde gelmişti.

''Emniyet kemerini bağla.''

Ben ön koltuğa oturur oturmaz yüzünü ön camdan ayırmadan söyledi. Dediğini yaptım. Oldukça şık görünüyordu. Beyaz bir gömlek ve siyah bir takım giymişti. Yine siyah bir kravatla görünümünü tamamlamıştı. Saçlarını geriye taramış mükemmel yüzünü ortaya çıkarmıştı. Oracıkta ağlamama neden olacak kadar kusursuzdu.

Yine de tavırları soğuktu. Arabaya bindiğimden beri bana bir kez bile bakmamıştı. O geceden pişman olabilirdi. Bunu zaten tahmin ediyordum. Ama bana bu şekilde davranması yanlıştı. O geceyi birlikte yaşamıştık. Olan ne varsa bu ikimizin de suçuydu. Bana tavır alamazdı.

''Jongin...''

En azından neler hissettiğini sormak için konuşmaya başlamıştım ama beni durdurdu. Ben daha isminden fazlasını söyleyemeden konuşmaya başladı.

''Bu gece özel bir gece Sehun. Gideceğimiz davette önemli kişiler bulunacak. Ona göre davranmanı istiyorum.''

Benimle bu şekilde emir verir gibi konuşması öfkelenmeme neden oluyordu. Sakinleşmek adına yumruklarımı sıktım.

''Tamam. Zaten her zaman tek yaptığım ortalarda gezinmeyip gecenin bitmesini beklemek.''

''Bu kez biraz da sohbet etmeyi deneyebilirsin.''

''Bu tarz ortamlardan hoşlanmıyorum.''

O akşam ilk defa yüzüme baktı. Kısa bir bakıştı ama çatık kaşlarını ve kısılan gözlerindeki öfkeyi görebilmiştim. Derdi neydi bunun?

''Kimse hoşlanmıyor. Sadece en az hasarla atmama yardımcı ol.''

''Beni evde de bırakabilirdin. Zaten hiçbir işine yaramıyorum. Koluna aksesuar olarak taktığın kol saatin gibiyim.''

''Haklısın ama bu kez yanımda görünmek zorundasın. Çeneni kapa ve gülümse. Başka bir şey yapmana gerek yok.''

Başımı cama çevirdim. Aptal herifin tekiydi. Bana ya da başka bir şeye inanılmaz derecede öfkeliydi ve ne kadar acıtacağını düşünmeden kelimelerini öylece savuruyordu etrafa. Bundan nefret etmiştim. Daha başlamadan bu geceden nefret etmiştim.

Onunla konuşmadım. Sinirlerimi darmaduman etmişti. Haykırıp bağırmak istiyordum ama sessiz kaldım. Ağzımı açsam bir daha susmayacak gibiydim.

Where Butterflies Never DieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin