54-Özel Bölüm III

1.1K 93 69
                                    

JONGİN

13 Yıl Önce


''Sehun.''

Kaşlarım çatık adını söyleyerek kapıdan içeri girdim.

''Sehun nerede?''

Bayan Eun yüzünde yumuşak bir gülümsemeyle beni karşıladı. Çoğunlukla bu ruh hali içerisinde gezinirdi. Bana ve Sehun'a karşı her zaman yumuşak ve saygılıydı. Sehun bu kadına fazlasıyla düşkündü. Kadının anaç hallerini gören herkes onu severdi zaten. Orta yaşlarında, kısa boylu ve kısa saçlıydı. Arada bir kızıla boyadığı saçları bazen yüzüne düşüp yaşını olduğundan küçük gösteriyor ve ona bir sevimlilik katıyordu. Yüzünde her zaman şimdi var olan bu küçük gülümseme olurdu. Onu bir kere bile somurturken ya da üzülürken gördüğümü hatırlamıyordum.

''Odasında. Ama içeri kimseyi almamamı söyledi.''

Nefesimi sertçe saldım. Bazen çocuk gibi davranıyordu.

''Bir şeyler yedi mi?''

Kadın başını yavaşça iki yana salladı.

''Aç olmadığını söyledi.''

Bu beni şaşırtmamıştı. Bitmek bilmeyen bir inadı vardı. O inadı tuttu mu insanı delirtirdi. Bugün de o günlerden biriydi anlaşılan.

Oysa olan biten bir şey de yoktu. En azından benim bildiğim kadarıyla. Sehun bir anda son derse girmemeye karar vermiş, üstelik bunu bana haber bile vermemişti. Sinirliydim. Dersi ekmesinin nedeninin ne olduğunu bilmesem de şu an fazlasıyla sinirliydim. Bana haber vermeden öylece çıkıp eve gelmesi hoşuma gitmemişti. Sehun'un bana söylemeden bir şeyler yapması alışkın olduğum bir durum değildi.

''Yiyecek bir şeyler hazırlar mısınız? Ben ona bir bakacağım.''

Bayan Eun dediklerimi yapmak için mutfağa ilerlerken ben de yukarı çıktım. Geniş koridorun sonuna doğru ilerlerken kulaklarıma dolan kahkaha sesleri adımlarımı bir anlığına sekteye uğrattı. Kaş çatışım derinleşirken kafamın karıştığını hissediyordum. Derin bir nefes alıp bu kez daha hızlı adımlarla odasına ilerledim. Kapıyı çalmadan açıp içeri girdiğimde irkildiğini hissettim.

Yüzünde beni görünce donmuş bir gülümseme vardı. Beyaz bir tişört ve gri bir de şort giymişti. Saçları, onları henüz karıştırmış gibi dağınık duruyordu. Yatağına oturmuş, yatak başlığına yaslanmıştı. Bu şekilde oturduğunda her seferinde yaptığı gibi yastığını kucaklamış bir eliyle sıkıca sarılmıştı. Diğer elinde kulağına dayadığı telefonu vardı. Gözlerimi kıstım.

Ben kapıyı kapayıp yanına adımlamaya başlarken o da oturduğu yerde doğruldu. Bir sorununun olduğunu ya da canının bir şeye sıkıldığını falan düşünmüştüm. Sehun okulu sevmeyen biri değildi. Bu şekilde derse girmemesinin nedeni ancak iyi hissetmemesi olmalıydı. Ama anlaşılan yanılıyordum. Yatağına rahatça oturmuş telefonla konuşurken gayet neşeli görünüyordu. Konuştuğu her kimse ona bu şekilde kahkaha attırabiliyordu anlaşılan.

Bu canımı sıkarken yanına oturdum. Birbirimize fazlasıyla yakındık. Hatta ondan başkasıyla doğru dürüst konuşmazdım bile. Gözümde hepsi bir grup aptaldı. Kısacası Sehun'dan başka kimsem yoktu. Bu düşünceden asla kurtulamayacağımın da bir şekilde farkındaydım üstelik.

Bana yaklaşmaya çalışan onlarca kişiyi umursamayıp Sehun'un yanına koşmam vazgeçemediğim bir alışkanlığımdı. Geçecek yılların bunu değiştireceğinden emin değildim. Belki de hayatım boyunca yanımda tutacağım tek kişi olarak kalacaktı. Karamsar bir düşünce gibi görünse de sadece yanımda Sehun'un kalması fikri benim için rahatlatıcıydı aslında. Bunu umut ediyor bile olabilirdim.

Where Butterflies Never DieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin