53-Özel Bölüm II

876 95 44
                                    

Gergindim. Hatta bayılmak üzere falan olabilirdim. Yanlış yaptığım bir şey falan da yoktu ama yine de biliyordum ki Jongin öğrenecek olsa biterdim.

''Burada duralım.''

''Ama Efendim gitmek istediğiniz yer buradan...''

''Şu kafeye gitmek istiyorum. Fikrimi değiştirdim.''

Şoför kafa karışıklığıyla birlikte aracı park ederken yutkundum. Evet, Jongin öğrenirse mahvolurdum ama Yifan arayıp buluşmak istediğini söylediğinde onu reddedememiştim. Bu sefer çok geçerli bir nedenim bile vardı üstelik. Yine de esmerin kabul edeceğinden emin değildim.

''Burada bekle.''

''Evet Efendim.''

Merkezde oldukça gözde bir kafede buluşmak için anlaşmıştık. Onu uzun zamandır görmemiştim. İtiraf etmek gerekirse özlemiştim de. Benden hoşlandığı bir dönem vardı. Üzerinden geçen zaman sonrası bunu da aşmıştık. Artık sadece iki yakın arkadaştık. Jongin bunu bilmiyordu. Konuşmalarımızı da mesajlaşmalarımızı da gizli yapıyorduk çünkü. Ona ihanet falan etmiyordum. İkimizin de bu konu hakkında en ufak bir şüphemiz yoktu. Ben Jongin'den emindim. Onun sadakatimle ilgili en ufak bir şüphesi yoktu.

Jongin'le geçmişe dair bazı sorunları aşalı çok oluyordu. Her adımımı ona haber veren o korumalara sahip değildim mesela. Hala bir ikisi etrafımda dolanıyordu ama Jongin'e nerede, kiminle olduğuma dair bilgi vermediklerini biliyordum. Bununla ilgili küçük bir tartışma yaşamıştık ve sonunda kazanan ben olmuştum. Jongin'le normal birer çift olma yolunda önemli bir mesafe kat etmiştik ve bu aralar beni bundan daha mutlu eden bir şey yok gibiydi.

İçeri girip etrafa bakınırken aklıma düşen esmer yüzüme küçük bir gülümseme olarak yansımıştı bile. Bu engelleyemediğim bir alışkanlığımdı. Jongin kalp kırıklıklarımı iyileştirmiş ve orayı tamamen kendiyle doldurmuştu. Onu seviyorum. Beni seviyordu. Beni sevdiğini bana öylesine güzel hissettiriyordu ki bu bende bir korkuya bile neden oluyordu bazen. Bu kadar huzura alışkın değildim ve bunu kaybetmek sonum olurdu.

''Uzun zaman oldu.''

Ben etrafıma bakınarak masalar arasında ilerlemeye devam etmek üzereydim ki yan tarafımda yükselen sesle durdum. Yifan yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Onu görmeyeli gerçekten de uzun zaman olmuştu. Onu son gördüğümde kısa olan saçları uzamıştı. Onları arkadan bağlamıştı. Biraz kilo almış olmalıydı. Sağlıklı ve mutlu görünüyordu. Onu özlemiştim. Hem de fazlasıyla. O yüzden aralarına girmem için araladığı kollarının arasına girip ona sımsıkı sarılırken kendime izin verdim.

Yifan her şeyimi paylaşabileceğim iyi bir arkadaşımdı. Nazik ve kesinlikle rahatlatıcıydı. Kendimi kaybetmek üzere olduğum bir dönem vardı. Jongin'den kaçacak kadar delirdiğim. Bana yardım etmişti. O olmasa kendimi toparlayamayacağımdan emindim. Kendime gelmeme yardım ettiğini inkar edemezdim. Bana her zaman güç vermişti.

''Tanrım. Hiç gelmeyeceksin sanıyordum.''

Kollarının arasından sıyrılırken alayla söyledim. Güldü. Omuzuma alayla vururken arkasını döndü. Yanında birkaç santim ötesinde duran oğlana baktım.

''Küçük bir ziyaret yapmayı planladık. Changkyun Tao'yla tanışmak istediğini söylüyordu.''

Ondan daha kısa görünen çocuğu dikkatle süzdüm. Yifan fazlasıyla uzun olduğu için yanında daha kısa görünüyordu ama ortalama bir boya sahipti. Küçük gözleri ve keskin çenesi yüzünde en fazla dikkat çeken yerleriydi. Anlına döktüğü kahverengi saçlarıyla oldukça sevimli görünüyordu. Yine de yüzündeki gülüşü olmasa sert bir görünüşe sahip olduğundan emindim.

Where Butterflies Never DieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin