29-Söz Vermiştin

904 103 66
                                    

Bir keresinde Jongin'in kalbini çok fena kırmıştım. Henüz on yaşımda falandım. Jongin'le birlikte büyümüştük. O yüzden bilirdim. Jongin bana asla kırılmazdı. Fazlaca sinirlenip bağırırdı ama asla kırılmazdı. Hemen barışırdı küs olsa da. Benim ona küstüğüm anlar ise çok nadirdi. O yaşlarda bile Jongin'i kaybetme korkusu küçücük bedenime korku salardı. O yüzden hiç kızmazdım Jongin'e. Bana suçsuz yere bağırdığında da oyuncaklarımı kırdığında da. Zaten genelde kızılacak şeyleri ben yapardım ona. O yüzden küsecek olan her zaman o olurdu. Ama bir gün çok fena kırmıştım kalbini. Bilmeden, istemeden.

Jongin'le hiç ayrılmazdık birbirimizden. Okulda bile. Jongin arkadaş edinmeyi sevmezdi. Soğuk ve mesafeliydi. Lisede bunu havalı bulan ergenlerin vardı ama daha küçük yaşlarda kimse Jongin'e o gözle bakmazdı. Onu soğuk bulurlardı. Biz koridorda yürürken arkasından kibirli diye fısıldadıklarını bile duyabiliyordum. Bazen onlara sinirlenip bağırıyordum ama Jongin'in bunu hiçbir şekilde umursamadığını görünce ben de bırakmıştım.

Yanılıyorlardı. Jongin kibirli falan değildi. Ya da bir züppe. O sadece arkadaş edinmek istemiyordu. Ben vardım. Ona yetiyordum. Bu kimsenin umurunda olmamalıydı ama öyleydi işte.

Onun aksine ben daha arkadaş canlısı olarak bilinirdim. Bu sadece o yaşlarımda böyleydi gerçi. Lisede insanlardan uzaklaşmaya başlamıştım. İkiyüzlü ve aptallardı. Bu belki beni kibirli yapabilirdi ama en azından hissettiğim gibi davranıyordum.

Küçük yaşlarda ise daha ikiyüzlülük sıfatıyla tanışmamış oluyorduk. O yüzden herkesin samimiyetini aç bir şekilde kabul ediyorduk. Ben de öyleydim. Bir sürü arkadaşım olmuştu. Ben buna engel bile olamamıştım. Onlar bana öyleymişim gibi davranırken aksi şekilde davranmak kabalık olurdu. Jongin'i yalnız bıraktığımın farkında bile değilken yapmıştım bunu. Nedense hoşuma bile gitmişti. Benimle konuşan, bana yardım eden bir sürü insan vardı. Güzeldi. Bir süre Jongin'i de aramıza katmaya çalışmıştım ama bundan hoşlanmadığını fark edince bırakmıştım. Bu kendi kararıydı.

Birkaç kez bizimle yemek yemesini istemiştim. Yemek saatini onlarla geçirmemi isteyen arkadaşlarım fazlaca ısrarcıydı. Bu ısrarları bazen hiç hoşuma gitmiyordu ama dediğim gibi kabalık yapmak istemiyordum. Bu yüzden Jongin'e koşuyordum. Onlarla çokça vakit geçirmiş olsam da alışkın olduğum bir ortam değildi. Ben Jongin'e alışkındım. Ona bizimle yemek yiyip yemeyeceğini sorduğumda istemediğini söylemişti. Israr edince de kızmıştı bana. Bu yüzden bana bağırmasına sinirlenip onu öylece bırakıp yeni arkadaşlarıma koşmuştum. O gün boyunca Jongin'le konuşmamıştım. Ertesi gün birlikte harabeye gideceğiz diye sözleştiğimiz halde gitmemiş bunun yerine çağrıldığım bir doğum günü partisine gitmeye karar vermiştim. Ona söylememiştim bile. Kızgındım çünkü.

Kızgınlığım kısa sürmüştü oysa. Yarım saat sonra Jongin'i fazlaca düşündüğüme karar vermiş, babama gelip beni almasını söylemiştim. Amacım eve gidip sessizce oturup beklemekti. Jongin'i bekleyecektim. Gelip benden özür dilemeliydi çünkü. Bana bağırmıştı. Yanlış bir şey yapmamama rağmen bana bağırmıştı. Jongin o gün gelmedi. Ertesi gün ise benden kaçtığını fark etmiştim. Jongin bana küsmüştü. Gün boyunca onu uzaktan izleyip eve gelince de ağlayıp durmuştum. Jongin bana bu kadar uzun küs kalamazdı. Üstelik ona hiçbir şey yapmamıştım bile.

Oysa çok fena bir şey yapmıştım. Jongin'in doğum gününü unutmuşum. O beni harabede saatlerce beklerken ben başkasının partisine gitmişim. Haliyle fena küsmüştü esmerim bana. Haklıydı da. Ben asla onu öylece bırakmazdım. Asla onun yerine başkasını almazdım da. Zaten sonraki günlerde yanından ayrılmamıştım bir daha. Jongin bundan ne kadar memnundu bilmiyordum ama ondan ayrılamamıştım bir türlü.

Where Butterflies Never DieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin