Kontrol edemedim bebekler. Gün içinde başka zamanım olmayabilir atayım dedim. 🤗
Buraya bayılıyordum. Temiz hava, her rüzgârda burnuma dolan çiçek kokuları, önümde uzanan geniş bir orman ve yaz mevsiminin nefret ettiğim sıcaklığının aksine serin havası. Elbette bayılıyordum. Yine de sıkılmaya başlamadığımı söylemek yalan olurdu. Başka bir zaman bu sessizliğin tadını sonuna kadar çıkaracak olsam da buraya geliş nedenim hiç de hoş değildi. Tatil için gelmemiştim. Kaçıyordum. Jongin beni birilerinden kaçırıyordu.
Bu düşünce beni o kadar geriyordu ki güzel havanın da huzurlu ortamın da tadını çıkaramıyordum. Tabii bir de Jongin vardı. Buraya gelişimizin ertesi günü ortadan kaybolmuştu. Gün boyunca yoktu. Sonraki gün de onu göremeyince dışarıdakilerden birine onu aramalarını söyledim. Bana işinin olduğunu söylüyordu, endişelenmememi ama bunun beni sakinleştirdiği söylenemezdi. Jongin yanıma iki günde bir geliyor ve ertesi gün gidiyordu. Buna alışabilirdim ama yalnız kalmaktan hoşlanmıyordum. Jongin'in önerisini dinleyip odasına girerek kitap okuyordum ama bir süre sonra kitaplar da beni oyalamayı bırakmıştı.
Chanyeol'u özlemiştim. Ara sıra onunla telefonda konuşuyor olsak da onu gerçekten özlemiştim. Bir de Vivi vardı tabii. Kısa süre sonra döneceğimizi sandığım için bebeğimi evde bırakmıştım ama sonra onu da deli gibi özlemiştim. Jongin'e bu konuda fazlaca mızmızlanınca bana onu getirtmişti. Vivi de beni özlemişti. Beni gördüğünde kuyruğunu hızlı hızlı sağa sola sallayıp aralıksız havladığını görünce ona sıkıca sarılmıştım. En azından o yanımdaydı.
Gözlerimi eski, siyah beyaz bir filmin oynadığı ekrandan çevirip saate baktım. Henüz erkendi. Temiz havadan dolayı olsa gerek uyku düzenim oldukça yerine gelmişti. Akşam geç uyusam da sabah erken bir saatte oldukça dinç bir şekilde uyanıyordum. Kendim için kahvaltı hazırlayıp yavaş yavaş onu yiyordum. Jongin düzgün bir şekilde beslendiğimden emin olmak için buzdolabımı geldiği her seferde kontrol ediyordu. Bana çocukmuşum gibi davranması sinirlerimi bozsa da en azından benim için endişelendiğini düşünerek kendimi avutabiliyordum.
''Sıkıldım Vivi.''
Vivi ismini duyunca kulaklarını dikleyip bana baktı. Somurtan suratımla onu ilgilendiren bir şeyin olmadığını düşünmüş olacak ki geriye dönüp paytak adımlarla odanın bir köşesinde onun için hazırladığım yumuşak yastığın üzerine çöktü.
Ofladım. Kumandayı alıp televizyonu kapadım. Ortamdaki tek ses de kesilip yerini artık neredeyse alışkın olduğum derin sessizliğe bırakınca yeniden ofladım. Ayağa kalkıp kapıya ilerlerken adımlarımı tembelce atıyordum. Ne zaman evime dönebileceğimi merak etmiştim.
''Ormanda biraz gezineceğim.''
Ben kapıdan çıkarken oturduğu yerden kalkan adama söyledim. Çevremde görmeye alıştığım iriyarı adamların aksine oldukça zayıftı. Yine de fit bir vücuda sahipti. Sert bir ifadesi vardı. Beni Kang Dae'den daha fazla korkutuyordu. Kang Dae'nin onun neredeyse iki katı olduğu düşünülünce bu komikti.
''Size eşlik etmemi ister misiniz?''
Daha öncesine kadar alışkın olmadığım bu soruya da yavaş yavaş alışıyordum. Burası güvenliydi. Her şeyden ve herkesten izole bir yerdi. O yüzden daha rahat hareket edebiliyordum. Birkaç adım ötemde beni izleyen birileri olmadan gezmek hoştu. Oradakiler beni asla yalnız bırakmazlardı. Bana ne istediğimi sormazlardı. Jongin'in emirlerini dinleyip beni her yerde takip ederlerdi. Evimi özlemiş olsam da bu özgürlüğü de bırakmak istemiyordum aslında.
''Gerek yok. Vivi bir problem çıkarmaz ama herhangi bir şey olursa ilgilen lütfen.''
''Emredersiniz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Butterflies Never Die
Fiksi PenggemarJongin'in kendi çelişkileri vardı. Beni yanında istiyordu. Beni yanında istemiyordu. Beni kendinden uzaklaştırıyordu. Onu terk etmemden korkuyordu. Benden nefret ediyordu. Beni seviyordu. Bana gülümsüyor ardından beni öldürüyordu. SeKai - KaiHun