28-Sarhoş Mu Oldun Jongin?

925 102 43
                                    

Gelişimizin üzerinden kaç gün geçmişti emin değildim. Jongin'e her seferinde ne zaman gideceğimizi sormaktan da yorulmuştum. Daha zamanı değil diye oyalayıp duruyordu beni. En azından iyi olduğundan emin olmak için sorduğum soruları da geçiştiriyordu. Bana doğru dürüst bir cevap vermiyordu.

Ruh hali oldukça değişken olmuştu esmerin. Bazen o kadar neşeliydi ki artık sıkılmaya başladığım bu evde sonsuza kadar onunla birlikte tıkılıp kalmak benim için sorun olmayacakmış gibi geliyordu. Bazen ise oldukça sıkıntılıydı. Böyle zamanlarda sadece yanımda olmak için geldiği izlenimi oluşurdu bende.

Bir şeylerin yolunda gitmediği belliydi. Beni uzaklaştırmak istediği o yerde bir haltlar dönüyordu. Jongin'in canını sıkan bir şeyler. Bunları benimle paylaşmadığı gibi onun yanında da olmama izin vermiyordu bazen. Odasına girip saatlerce çıkmıyor ve telefon görüşmeleri yapıyordu. Vivi'yi kucaklayıp onun yan odadan gelen bağırtılarını dinlerken canım sıkılıyordu. Bir şeyler yapamamak bana kendimi işe yaramaz biriymişim gibi hissettiriyordu. Aslında oldukça işe yaramaz biriydim.

Bugün yine gelecekti. Sabah dışarıdaki adamlardan biri usulca kapımı tıklatıp haber vermişti bana. Ruh halinin nasıl olacağından emin değildim ama Jongin'in gelişleri beni her zaman mutlu ediyordu zaten. Onu, yanımda olmadığı o bir iki gün içinde inanılmaz özlüyordum.

Özlediğim tek kişi o değildi elbette. Chanyeol vardı. Jongin korumaların telefonunu kullanarak onu istediğim zaman arayabileceğimi söylemişti. Telefonla konuştuğumuz her seferinde iyi gelen sesi beni de rahatlatıyordu. Uyuşturucu olayının bu kadar kolay çözüleceğini düşünmemiştim bile. Jongin'e bunun için defalarca teşekkür etmiştim. Chanyeol'u da her seferinde onlardan uzak durması için uyarıp duruyordum. Bu onu bazen sinirlendiriyordu. Elimde olan bir şey değildi. Yanında olamadığım için üzgündüm ve bu durumdan o da hoşlanmıyordu elbette. Onu her arayışımda bana bir ton söyleniyordu. Elimde olmayan bir durumun içindeydim. Bunu da gayet iyi anlıyordu ama sırık arkadaşım beni azarlamak için bulduğu bu fırsatı güzelce kullanıyordu.

''Ona üzgün olduğumu söyle Chanyeol.''

Bugün onu aradığımda ise bu mızmızlanmalarının sebebi biraz farklıydı. Dün Yixing'in doğum günüydü. Ben onları aramayı bir kenara bırakın bunu hatırlamamıştım bile. Kötü bir arkadaştım. Hatta berbat bir arkadaştım. Bunun için kesinlikle suçlanmam gerektiğinin farkındaydım. Yixing'in gönlünü nasıl alacağımı da bilmiyordum üstelik. Çok alıngan biriydi. Doğum günümü unuttuğumu öğrenince neler olduğunu hayal bile edemiyordum.

''Beni dinleyeceğini sanmıyorum. Junmyeon olmasa dün akşam sakinleşeceğini bile düşünmüyordum.''

Kulağıma yabancı gelen isimle duraksadım.

''Junmyeon kim?''

İç çektiğini duydum. Gözlerini devirdiğini görmesem de bundan oldukça emindim.

''Yixing'in erkek arkadaşı. Tanrım Sehun. İyi olduğuna emin misin? Ondan defalarca bahsetmişti.''

Suçlayıcı bir tonda konuşmayı bırakmış olsa da utançla dudaklarımı ısırdım. Bunu bile unuttuğuma inanamıyordum. Ama benim için bu normal sayılırdı. Oldukça unutkan biriydim.

''Yixing'e kaçırıldığımı söyle.''

''Saçmalama. Ona çoktan Jongin'le tatile çıktığınızı söyledim. Sadece aramanı bekliyordu. Ama sen aramadın. Sonra kendi doğum gününde bunun için ağladı. Biliyorsun doğum günlerinde gereksiz bir şekilde hassas oluyor. Senin onu sevmediğini falan söylüyordu. Araya girdim ama bu kez sinirlenip beni evinden kovdu.''

Where Butterflies Never DieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin