Uyanıp Jongin'i yanımda görememek beni şaşırtmamıştı. Aksine beklediğim bu olay bana sadece kısa bir iç çektirmişti. Ellerim saten örtüde gezindi. Yatağın Jongin'e ait, çoktan soğumuş tarafına usulca dokundum. Yatakta biraz kayıp o tarafa yöneldim. Burnuma çarpan kokuyla bir an öylece durdum. Sonra kokuyu burnuma kazımak istercesine derin bir nefes aldım. Yatağım Jongin gibi kokuyordu. Neredeyse kafayı yemek üzereydim. Yastığına dayadığım burnuma derin bir nefes çektim.''Jongin.'' diye fısıldadım.
Her türlü arzudan arınmış çaresiz bir haykırıştı benimki. Neredeyse sessiz bir haykırış.
''Jongin. Jongin.''
Burnum çoktan kokusuna alışmıştı ama soluklarımı onun kokusuyla almaya devam ettim. Yastığına sıkıca sarıldım. Yüzümü yastığa gömdüm. Dizlerimi kendime çekip küçülebildiğim kadar küçüldüm. Yok olmak istedim ama olamadım. Kafayı yemek üzereydim. Hatta çoktan delirmiştim ben.
Kendimi Jongin'in yatağımdaki izlerinde kaybetmemin üzerinden çok geçmemişti ki Chanyeol aradı. Dün geceye değinmeden ona ödevimle ilgili biraz yakındım. Zaten az olan görüşme saatlerimizi bir de çalışmalarımla kısıtlayacağımı duyunca delirdi.
''O ödevim lanet olası anatomi olmadan önceydi.''
Telefonumu diğer kulağıma aktarırken battaniyeyi başıma kadar çektim. Gün boyunca kendimi soyutlamayı düşünüyordum aslında ama telefonda beni taciz eden Chanyeol da ben telefonla konuşurken içeri girip boğulma pahasına kafama kadar çektiğim battaniyemin ucunu çekiştiren Vivi de buna izin vermemekte kararlıydı.
''Kes şunu!''
Başımdan sıyrılan battaniyeyle Vivi'ye bağırdım.
''Bir şey yapmadım.''
Chanyeol ona söylediğimi sanarak savunmaya geçerken ben çatık kaşlarımla Vivi'ye bakıyordum.
''Sana demiyorum Chan.''
Vivi ona bağırdığım için küstü. Önce kuyruğunu sallamayı bıraktı. Kulakları yavaşça iki yana düşerken tiz bir ses çıkararak yataktan inerek aralık kapıdan dışarı çıktı.
''Harika.'' diye mırıldandım. Tek derdi biraz oyun oynamak olan köpeğimi küstürmüştüm.
''Bana mı geliyorsun sen?''
Vivi'nin gönlünü almayı sonraya erteleyerek yatak başlığına yaslandım.
''Aslında geldim bile.''
Kapıdan giren Chanyeol'la telefonu hala kulağımda tutarken kaşlarımı yukarı kaldırdım. Chanyeol kapattığı telefonunu elinde sallayarak içeri girdi. Salaş bir tişört altına da bir kot pantolon giymişti. Kıyafetleri tamamen normal görünse de bir gariplik olduğunu düşünüyordum. Anlatamadığım bir şekilde farklıydı Chanyeol işte.
''Orada öyle ne yapıyorsun? Saatin kaç olduğunun farkında mısın?''
O hala yatakta olmama yüzündeki tüm kaslarını kullanarak şaşırırken benim yaptığı tek şey omuz silkmek olmuştu.
''Tembellik yapıyorum.''
''Neden?''
Ayaklarımın ucuna kadar geldi fakat tamamen dağınık yatağıma oturmaya bile yeltenmedi. Ben de kalkmak için bir harekette bulunmadım.
''Tembelliğin nedeni olmaz Chan.''
Dizlerimi kendime çekip kollarımı onlara sararken mırıldandım.
''Neyin var Hun? Bir şey mi oldu? Okula bile gelmedin.''
Yüzümü eğip dizlerimin arkasına sakladım. Duymayacağını bildiğim halde yavaşça mırıldandım eve kapanma sebebimi. Tahmin ettiğim gibi duymamıştı beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Butterflies Never Die
FanficJongin'in kendi çelişkileri vardı. Beni yanında istiyordu. Beni yanında istemiyordu. Beni kendinden uzaklaştırıyordu. Onu terk etmemden korkuyordu. Benden nefret ediyordu. Beni seviyordu. Bana gülümsüyor ardından beni öldürüyordu. SeKai - KaiHun