#Benny Blanco& Halsey ft.Khalid- Eatside
"Valla mükemmel oldun."
Şeyda yamuk bir ifadeyle boy aynasından kendine bakıp dudağını büzdü. "Yani benim pek tarzım olmasa da tek boynuzlu at pijamalarından iyidir."
"Aynen." dedim sırıtarak.
Üstünde annemin çok önceden misafirliğe giderken giymem için zorla aldırdığı ama bir kez bile giymediğim elbisem vardı. Dar, siyah bez kumaştandı. Ayak bileklerin iki karış üstünde bitiyordu ve arkada hafif bir yırtmacı vardı. Kolları yarımdı, aslında hanım hanımcık bir elbiseden oldukça uzak, serseri denebilecek bir parçaydı. Eh, benim elbisem de ancak o kadar olurdu.
Şeyda taradığı saçlarını arkaya atıp, parmaklarını gözlerini kör atmak pahasına kirpiklerine bastırarak kıvırmıştı. Son olarak ayağına babet çoraplar geçirip hazır olmuştu.
Tam odadan çıkacaktık ki, "Sen böyle mi gideceksin Elvan?" diye sordu Şeyda üstümü süzerek.
Bende üstüme bakıp 'evet' anlamında omuz silktim. Bu sıcakta öyle elbiselerin içine giremezdim. Açık renk, çok da kısa olmayan kot bir şortun üzerine kırmızı bir tişört giyinip eteklerini yüksek bel şortumun içine koymuştum. Ayaklarımda ise dizimin hemen aşağısında biten beyaz, boğazlarında iki siyah şerit olan şu yeni moda çoraplardan vardı.
Şeyda'yla odadan çıkıp küçük koridoru aştığımızda kahvaltı masası görüş açımıza girdi ve biz küçük bir duraksama yaşadık Şeyda'yla. Üç çocuk mu? Ayaz'ın arkadaşı klonlanıp mı gelmişti?
"Hah, kızlar da geldi." dedi annem ve o muazzam belli etmeyen bakışlarıyla yanına oturmamızı işaret etti.
Ayaz ve arkadaşlarının sırtı bize dönük olduğundan Şeyda'yla birbirimize o şifreli bakışlardan attık ve masaya doğru yürüyüp masaya oturduk. Annem Şeyda'nın ben de onun yanına oturmuştum.
Annemin karşısında Ayaz vardı. Şeyda'nın karşısında oturan geçen Ayaz'ın yanında gördüğüm pembe tişört giyen çocuktu. Onun yanında da başka bir çocuk oturuyordu ama onu daha önce görmemiştim.
"Ya Hasibe Teyze bir dedim ama iki arkadaşım da aşağıda bekliyormuş. Kusura bakma."
"Ayaz yiyeceksin benden kötek," dedi annem tatlı bir sesle. "Ne olmuş geldilerse? Onlarda benim oğlum."
Geçen sefer gördüğüm çocuk "Teşekkürler," deyip gülümserken diğeri sadece tebessüm etmekle yetinmişti.
Ayaz bize dönüp "N'aber?" dedi göz kırparak.
Şeyda'nın salak salak sırıtmakta olduğunu bildiğimden "İyi, sen nasılsın?" dedim ve Ayaz'a ima dolu bir bakış attım.
Başını sallayarak "Son zamanlarda bir kahraman gibi hissediyorum," deyince Ayaz kendimi tutamadan güldüm. Gülerken o hiç konuşmayan çocukla göz göze geldim ve kendimi toparlayarak boğazımı temizledim.
"Arkadaşların üniversiteden mi?"
"Evet," dedi Ayaz ve yanındaki, daha önce gördüğüm çocuğu gösterip "Bu Çağrı, en yakın arkadaşım," dedi.
Çağrı "Merhaba," derken dikkatimi gözlerinin mavi oluşu çekmişti.
"Yanındaki Yusuf. O da Çağrı'nın bir yaş küçük kardeşi. İkisi de çok yakın arkadaşım aslında."
"Anladım," derken Yusuf'a baktım ama o yine gözlerime bakarak susmayı tercih etti ve hafifçe tebessüm etti sadece. Onun da abisi gibi gözleri maviydi. Hımm.
"Ayaz oğlumun arkadaşları benim de oğlumdur. Çağrı ve Yusuf, çıkıp çıkıp gelin bundan sonra."
Çağrı "Eksik olmayın," derken bana ve Şeyda'ya yandan bir bakış attı.
İçten içe annemin Ayaz hayranlığına güldüm. Kadın onu resmen bir damat adayı olarak görüyordu. Bir bilseydi Şeyda ona yanık...
"Neyse hadi edin kahvaltınızı," dedi ve onlar için çay koydu bardaklara.
Sessizce kahvaltı etmeye başladık. Gözüm istemsizce Çağrı ve Yusuf'a kayıyordu. Çağrı arada bize kaçamak bakışlar atıyordu ama Yusuf başı önde kahvaltısıyla meşguldü.
"Şeyda annenler Selim'in yanına mı gitti?" diye sordu Ayaz bir anda.
Şeyda'nın içtiği çay boğazında kalırken tedirgin bir sırıtmayla ona dönüp sırtına vurdum bir iki defa.
"Kızım yavaş içsene," dedim annem ardından Şeyda'nın ciğerlerini ağzından getirmemem için elimi itekledi.
"Yok iyiyim ben," dedi Şeyda ardından sırtının acısını aşağıdan çıplak bacağımı cimcikleyerek aldı.
Sessizce acıyla inlerken yaşaran gözlerimi gizlemek için önüme döndüm ama tam o sıra önümde oturan Yusuf'la göz göze geldim. Dudaklarını birbirine bastırmış gülmemek için direniyor gibiydi. Sanırım Şeyda'nın yaptığını anlamıştı. Ona bakarak gözlerimi kıstığımda Şeyda konuşmaya başladı ve Yusuf ona baktı.
"Evet, abimin yanına gittiler." dedi Şeyda, Ayaz'a bakarak. Ardından ekledi. "Senin de amcan ölüyormuş, Allah rahmet eylesin."
Yediğim peyniri püskürtmemek için elimi ağzıma koyarken gülmemek için kendimi sıktım ve anlık bir tepkiyle ayağımı sallayınca birine vurdum. Yusuf anında başını kaldırıp bana bakınca iç sesim mırıldandı. Gülme komşuna gelir başına.
İç sesim ne kadar Edebiyat severdi..
Şeyda'nın rezilliğine gülerken kendim rezil olduğum için sadece dudaklarımı oynatarak "Pardon," dedim Yusuf'a. O sıra Çağrı'nın hafif çatık kaşlarla buraya baktığını fark ettim ama ona bakınca anında başını başka tarafa çevirdi.
"Şey," dedi Ayaz hafif gülümser yamuk bir ifadeyle. "Aslında amcam sadece bademcik ameliyatı olacak. Ölmüyor yani."
"Ha," dedi Şeyda ve düşünmek için zaman kazanmak amaçlı saçını düzeltti. "Pardon, ben yanlış anlamışım."
"Sorun değil." dedi Ayaz gülümseyerek ve etrafına bakındı. "Kayra nerde?"
"Batuhan'la dışarı çıktılar." dedi annem ve ben o sıra rahat rahat sırıtmak istediğimden "Geliyorum ben." diyerek ayağa kalktım ve mutfağa girip sessizce gülmeye başladım.
O sıra cebimdeki telefon titredi.
Mavi: Napıyorusun
Elvan: Gülüyorum
Mavi: Neden
Elvan: En yakın arkadaşım az önce sevdiği çocuğun önünde rezil oldu skfkwkfkw
Mavi: Sende
Elvan: Ne?
Mavi: Yok bir şey
(Çevrimdışı)
🌈
Neler oluyordu?
-Mavi: Yok bir şey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKKUŞAĞI
Short StoryElvan: Seni bulacağım Mavi. Elvan: İşte o zaman tüm bu artistliklerinin hesabını vereceksin Mavi: Sanırım Pembe öfkelenmiş Mavi: Ha bu arada bağcığın açılmış Mavi: Dikkat et de düşme Gözlerimi irileştirerek ayaklarıma baktığımda sol bağcığımın açıld...