#Marsmello- Friends
Elimdeki vilada ile yerleri silerken dertsizliğiyle nam salmış ben, Elvan Karaca dertli dertli düşünüyordum!
Bir erkek benden hoşlandığını söylemişti.
Bir. Erkek. Benden. Hoşlandığını. Söylemişti.
Umarım ölmüyorumdur.
Sıkıntılı bir nefes alırken yanımda faraç ve süpürge ile yerdeki çöpleri toplayan Şeyda'ya baktım. Kulaklıkları kulağına takmış salak salak hareketler yaparak dans ediyordu.
Ona doğru yürüdüm.
Kalçasını çevirerek "Yanına yanına, al beni yanına yakışırız ama çok çok!" diye bağırıyor ve süpürgeyi mikrofon gibi kullanıyordu.
Kulaklığı kulağından çekince irkilerek bana baktı. "Ne oluyor be?"
"Şeyda sen ne ara bu kadar mal oldun? Açıklar mısın bir."
Oflayarak diğer kulaklığı da çıkarıp "Bulaşma bana!" dedi. "Git kendi derdinle uğraş."
Hayretle ona baktım. "Şeyda sen iyi misin? Başka zaman olsa böyle bir dedikoduyla başımın etini yer dururdun."
Gözlerini devirerek kendini bir sıraya attı. "Kızım dedikodu olsa ne olacak? Heyecan yok. İki saatten beri mesaj at diyorum atmıyorsun."
"Ne yazıcam durduk yere?"
Sırıttı. "E başlayın artık saklambaç oynamaya."
Yanaklarımı havayla doldurup indirdikten sonra anlık bir cesaretle "Tamam ulan!" diyerek elimdeki viladayı bırakıp Şeyda'nın oturduğu sıranın masasına kuruldum.
Şeyda "Oha oha oha!" diyerek yanıma yerleşti ve ben telefonumu elime alarak Whatsapp'a girdim.
Bir süre düşündükten sonra parmaklarımı klavyenin üstünde oynattım.
Elvan: Artık oynamaya başlasak mı?
"Ayy!" diye sessiz çığlıklar attı Şeyda. "Çok romantik."
Gözlerimi devirdim. Bu kızın romantizme olan düşkünlüğü asla geçmiyordu.
"Yazmadı?" deyince Şeyda "Sanırım derste," diye mırıldandım.
O sıra birden mesajım iki mavi tik oldu.
"Anam gördü!" Şeyda oturduğu yerde zıplayınca masa sarsıldı.
"Şeyda yavaş düşeceğiz!"
"Tamam tamam... Ay yazıyor!"
İkinci bir düşme vakası geçirince sıradan kalkıp "Dur orda!" diyerek Şeyda'ya baktım. "Mesajları ben okurum yoksa sen tüm okulu ayağa kaldıracaksın."
"Ama,"
"Şhh yazıyor."
Şeyda 'Hıh' diye bir ses çıkararak kollarını göğsünde birleştirince trip moduna geçtiğini anlayarak telefona döndüm.
Mavi: Bir dakika sonra zil çalacak. O zaman sana kendimle ilgili bir şey söyleyeceğim. Bu bir hafta böyle devam edecek, tüm bilgileri birleştirip beni bulabilmek senin elinde.
Elvan: Nasıl bir şey söyleyeceksin?
Mavi: 🙂
Elvan: 🤨
Mavi: 😏
Elvan: 🙄
Mavi: Lafkkwcııws
Elvan: 😒
O sıra zil çalmaya başlayınca heyecanla "Zil çalıyor!" dedim.
Şeyda "Noldu?" diye sordu ama hemen ardından trip attığını hatırlayıp "Bana ne canım!" diyerek başka yere baktı.
Onun bu hâline gülüp tekrar telefona döndüm.
Elvan: Hadi söyle
Mavi: Şu an kantindeyim.
Mavi: Ve gözlerim mavi.
Elvan: Ya o kadar insanın içinde bir mavi gözünle nasıl bulayım ben seni?
Mavi: Tch tch tch mavi göz kolay bulunmaz
Elvan: He bulunmaz hint kumaşı
Mavi: Bekliyorum.
Oflayarak telefonu cebime koydum ve Şeyda'ya baktım. Ama o bana hala tripliydi ve durumu anlatana kadar on dakikalık tenefüs zaten biterdi.
"Ben kantine iniyorum. Karam alacağım." dedikten sonra hızla sınıftan çıkıp zemin kattaki kantine gittim.
İçerisi tıklım tıklım Üniversite öğrencisi doluydu. Kızlar bana küçümseyici bakışlar atarken erkekler varlığımdan haberdar bile değildi. Sonuçta davul bile dengi dengine değil mi?
Pekâlâ, şimdi ne yapacaktım? Kantindeki erkeklerin hepsinin yanına gidip 'Dur bi gözüne bakayım kardeş' diyemezdim. Bu yüzden uzaktan süzmek en iyisiydi.
Ortalıkta ikindi direği durmamak için kantin sırasına girdim. Tabi burda bizim okulun hayvanatların olsaydı asla böyle sakin bir şekilde duramazdım. Zira bizim kantin sıraları 3.Dünya Savaşı gibiydi. Sanki kıtlıktan çıkmıştı aqlar! Bak yine sinirlendim.
Kendime gelerek hem sırada beklemeye hem de kantinin içini süzmeye başladım. Çoğu erkek, grup halinde oturuyordu ama hiçbirinin gözlerinin rengi ne göremiyordum tabiki de.
Başım arkaya dönük bir şekilde "Hangisi acaba ya?" diye mırıldandığım sırada öne doğru bir adım attım ama bakışlarım arkamda olduğu için birine çarptım sertçe.
"Ay pardon!" diyerek önüme döndüm ama sanki işim varmış gibi öne atılıp kime çarptığıma bakmadan sıranın önüne geçtim.
Bravo Elvan! Bir Üniversitelilere rezil olmadığın kalmıştı, o da oldu.
Kendime söverek bir karam aldım. Tam o sıra zil çaldı ve ben somurtarak kantinden çıkıp aldığım karamı yemeğe başladım. Tam o sırada cebimdeki telefon titredi.
Gözlerimi devirdim. Kesin onu bulamadığım için dalga geçecekti.
Bir elimle karamı tutmaya devam ederken diğer elime telefonu aldım.
Mavi: Önemli değil.
Elvan: Ne?
Mavi: Pardon dedin ya, önemli değil diyorum bende.
Kısa bir duraksama yaşadım. "Hay ben aklıma sıçayım!" diye inledim hemen ardından.
Elvan: O SENDİN!
Elvan: SANA MI ÇARPTIM?
Mavi: Bir an oyunun çok erken biteceğini sanmıştım
Mavi: Ama Siyah, çarptığı kişiye bakmayacak kadar şapşal
Elvan: OFFFFFF Aq YA
Elvan: olduMU şimDİ
Mavi: Artık bir daha ki sefere Siyah.
Kendime daha fazla sövmeye devam ederek telefonu cebime attım. Ardından elimdeki karam çikolataya bakıp "Seni alıcam diye geldi bunlar başıma!" diye kızdım.
Sonra onu hunharca yemeğe başladım.
💩
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKKUŞAĞI
Historia CortaElvan: Seni bulacağım Mavi. Elvan: İşte o zaman tüm bu artistliklerinin hesabını vereceksin Mavi: Sanırım Pembe öfkelenmiş Mavi: Ha bu arada bağcığın açılmış Mavi: Dikkat et de düşme Gözlerimi irileştirerek ayaklarıma baktığımda sol bağcığımın açıld...