#Red- Not alone
Sanırım ben çok büyük bir hata yapmıştım.
Önce çok doğru gibi gelen, ama şimdi hayatımın en büyük yanlışı gibi hissettiren bir hata yapmıştım ve bu hatanın geri dönüşü yoktu.
Oflayarak sınıf camından dışarı baktım. Aptal Elvan, ne diye erken karar verirsin ki? Neden yaparsın bunu?
"Elvan," diyen Şeyda kolumu bilmem kaçıncı kez dürttü ve yine bilmem kaçıncı kez aynı soruyu sordu. "Neyin var?"
Ona hiçbir şey anlatmamıştım. Ve haliyle Şeyda neden tüm gün somurttuğumu merak ediyordu. Sıkıntıyla iç çektim ve bir dizimi sıranın kenarına yaslarken bakışlarımı sınıf camından alıp Şeyda'ya çevirdim. Son dersti ve haftaya karne alınacağından dolayı derslerin çoğu boş geçiyordu. Cuma gününe kadar devam eden quiz ve sözlü notları yüzünden çoğu öğrenci okuldaydı ama o pek sevgili öğretmenler yoktu.
Kollarımı göğsümde toplayıp somurtarak Şeyda'ya bakmaya devam edince gözlerini devirdi ve elindeki telefonu sıranın üzerine bırakarak yan döndü.
"Hadi kızım anlat artık," diyerek gözlerime baktı. "Bir şeyler olmuş belli ama bende Şeyda Akkaya'yım sonuçta meraktan çatlıyorum burda."
Hafif bir tebessüm ettim ama olanlar aklıma gelince yeniden somurtmaya başladım.
Şeyda bu sefer kolumu cimcikledi. Kaşlarımı çatarak ve sızlanarak acıyan yeri tuttuğumda Şeyda gözlerini belertti ve ben son olarak pes edip her şeyi gibi olduğu gibi anlatmaya başladım.
"Ben Ayaz'ın arkadaşı Yusuf'la bazı yerlerde karşılaştım ve onunla bir şeyler yaptık. En son dün, Suna hoca bana çıkışta sınav kağıdı okutturacaktı ama Yusuf etütünü asıp benim okuldan çıkmama yardım etti. Sonra birlikte Naciye Teyzelerin bahçesine girdik, köpekler tarafından kovalandık ve en son sahildeki parka gittik," nefes almak için duraksadığımda Şeyda gözlerini şok içinde irileştirmiş bana bakıyordu.
"Bir dakika bir dakika," diyerek olayı idrak etmeye çalıştı. "Tüm bunlar ne ara yaşandı?"
"Seni ekip Ayaz'la başbaşa bıraktığım zamandı, diğeri de dün işte."
Koluma vurdu bir tane. "Beni ekip, olmadığım zamanlardan faydalanarak erkeklerle mi geziyorsun?"
Vurduğu yeri tutup ona düz düz baktım. "Şeyda Yusuf diyorum."
Durdu. Ardından çığlık attı. "Ayyy!" Sınıftaki birkaç kişi buraya bakınca "Sus gerzek!" diyerek kafasına vurdum ama Şeyda beni takmadan bedenimi sarstı.
"Sonra sonra?"
Gözlerimi devirip anlatmaya devam ettim. "Sonra sahilde oturup biraz halimize güldük. Tam o güldüğümüz sırada Yusuf bir anda ciddileşti ve bana bir şey söyledi..."
Durdum, yutkundum. Söylediği şey aklıma gelince bunu sesli bir şekilde dile getiremeyeceğimi fark ettim ve direk devam ettim.
"O söylediği şeyden sonra ben Mavi'ye mesaj attım. Karşıma çıkmasını istemediğimi söyledim. O da..." Boğazıma bir şey takılmış gibi tekrar yutkundum. "O da bana, seni benden daha çok kimse sevemez deyip engelledi."
Şeyda bir iki saniye durup "Yusuf sana ne söyledi ki?" diye sorduğunda duraksayıp omuz silktim.
"Söyledi işte bir şey."
Şeyda normalde ısrar ederdi, hem de söyletene kadar asla peşimi bırakmazdı ama bu sefer tuhaf bir şekilde zorlamadı.
"Neden üzgünsün peki?"
Bakışlarımı kaçırdım. "Mavi'ye haksızlık ettiğimi düşünüyorum," sıkıntılı bir nefes aldım. "Böyle bir şeyi hak etmemişti."
"Ona başka bir şekilde ulaşamaz mısın?" diye sorduğunda "Nasıl ulaşacağım ki?" diyerek omuz silktim. "Henüz iki haftadır falan konuşuyoruz ve ben onun sosyal medya kullanıp kullanmadığını bilmiyorum bile."
Şeyda ne söyleyeceğini bilmez bir şekilde dudaklarını büktüğü sırada zil çaldı ve çantalarını alan öğrenciler direk sınıftan çıkmaya başladı.
"Boş ver," dedi Şeyda en son eliyle omzuma dokunarak. "Her şey olacağına varır."
Başımı sallamakla yetinirken birlikte sıradan kalktık ve temizlik için sınıftan çıktık ama tam o sırada "Elvan!" diye seslenen kişiyle duraksayarak arkamı döndüm Şeyda ile.
Bu Çağrı'ydı.
Karşımızda durup "Nasılsınız?" diye sordu gülümseyerek.
"İyi sen?" diye cevap verdi Şeyda çünkü ben hiç havamda değildim.
"Etütler dışında iyiyim," diyerek dudak büktü ve Şeyda'yla ikisi gülüşünce ben derin bir nefes alıp verdim.
"Neyse aslında ben bunun için durdurdum sizi," dedi ve elindeki, daha yeni fark ettiğim mavi kağıdı bana uzattı. "Bu sana Mavi'den Elvan."
Gözlerim şokla irileşirken belki de hayatımın en büyük şaşkınlığını yaşıyordum. "N-ne?" diye kekeledim. "Sen Mavi'yi nereden biliyorsun?" duraksadım ve daha fazla şaşırdım. Yanımdaki Şeyda'nın da şaşırdığını hissedebiliyordum. "Sen onunla,"
Çağrı sözümü kesip "Soru sorma," dedi gülümsemeye devam ederek. "Ve al sadece şu kağıdı."
Dilim tutulmuş bir şekilde mavi kağıda baktım ve hafiften titreyen elimle onu aldım.
O sıra "Görüşürüz." diyen Çağrı çoktan yanımızdan ayrılmıştı.
Geçmeyen şaşkınlık ve delirmiş gibi atan kalbimle elimdeki kağıda bakarken damağımın kuruduğunu hissettim.
Katlanmış kağıdı iki elimle tuttuğumda "Açmayacak mısın?" diye sordu Şeyda ve ben ona bakmadım bile.
Bu kağıdı açmayı her şeyden çok istiyordum.
Ama o an nedensizce Yusuf'un söyledikleri aklıma gelmişti.
"Elvan," demişti ikinci kez adımı söyleyerek. O parkta, çimlerin üzerinde gözlerime bakmıştı, ve yine ilk defa utangaç bir şekilde gülümsemişti; yanağı gamzeleriyle çukurlaşmıştı.
"Ben senden hoşlanıyorum."
🌈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKKUŞAĞI
Historia CortaElvan: Seni bulacağım Mavi. Elvan: İşte o zaman tüm bu artistliklerinin hesabını vereceksin Mavi: Sanırım Pembe öfkelenmiş Mavi: Ha bu arada bağcığın açılmış Mavi: Dikkat et de düşme Gözlerimi irileştirerek ayaklarıma baktığımda sol bağcığımın açıld...