MIIA- Dynasty
Bu çocuğun hani işi vardı, ne yapıyordu burda?
Sana ne Elvan?
Ama merak ediyorum.
Etme, yürü yoluna.
Ama vallahi merak ediyordum.
Mavi mavi masmavi... Gözleri boncuk...
Kendi kendime kaşlarımı çatarken "Tövbe Yarabbim," diye mırıldandım. Hayır yani bir iç sesimle tartışmadığım kalmıştı, o da oldu.
İç sesimin Mavi'yi hatırlatma çabalarını umursamadan Yusuf'un yanına doğru ilerlemeye başladım. Çünkü ben meraklı ve yalana tahammül edemeyen bir insanım.
He he, çocuğun kaslarını az daha izleyeyim demiyorsun da.
Biri iç sesimi öldürebilir mi?
Tamamen ana odaklanarak, ayakalarını denize doğru sarkıtmış karşısını izleyen Yusuf'un yanına dikildim.
"Hani işin vardı senin?"
Oha, çok cool bir giriş yaptım.
Yusuf'tan herhangi bir irkilme bekledim ama aksine hafifçe tebessüm etti ve bana bakmadı.
"İşimi hallettim."
"Dalga mı geçiyorsun?"
"Hayır."
Kısık gözlerle elimi belime koydum ve Yusuf'a bakmaya devam ettim ama o karşıya bakmakta ısrarcıydı.
"İyi," dedim bir süre sonra. "Gidiyorum ben."
Niye geldim, niye gidiyorum ben şimdi?
Umursamadan arkamı dönmüştüm ki "Gel oturalım birlikte." diyen Yusuf'la duraksadım. Arkamı dönerek ona baktım.
"Az önce yanımızdan kalkıp giden sendin."
Aferin kızım Elvan. Aynen böyle.
Bana oturduğu yerden, aşağıdan aşağıdan bakıyordu ve gözlerine güneş ışığı vurduğu için mavi göz rengi çok parlak görünüyordu. Siyah saçları da güneşten nasibini almıştı.
Omuz silkerek "İşim vardı," deyince "Ne işi?" diye sordum direkt.
Kısa bir nefes alıp vererek göremediğim diğer yanından bir şey aldı. "Kardeşim bunu getirecekti." diyerek elindeki kaykayı havaya kaldırınca kaşlarımı büzdüm.
"Acil işin bu muydu?"
"Evet."
Sıkıntılı bir nefes aldım ve elimle ensemdeki saçları kaşıdıktan sonra bir anda hiç düşünmeden yanına oturdum Yusuf'un.
"Ya sen ne tuhaf bir çocuksun?" dedim içimden sorguladığım o cümleyi direk söyleyerek.
Elindeki kaykayı tekrar yanına bırakarak bana döndü ve hafifçe gülümsedi. Aramızda neredeyse bir kişinin sığabileceği kadar boşluk vardı ama buna rağmen yersiz bir heyecan yapmıştım. Gülüşü cidden güzeldi, iki yanağında da kocaman gamze vardı.
"Tuhaf mı?"
"Hıhı," diyerek başımı salladım, gözlerimi gamzelerinden alamıyordum.
Ay kendine gel Elvan.
Omuz silkerek tekrar denize bakmaya başlayınca onu kırdığımı düşünerek "Yani," diye konuştum. "İyi anlamda tuhaf."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKKUŞAĞI
Short StoryElvan: Seni bulacağım Mavi. Elvan: İşte o zaman tüm bu artistliklerinin hesabını vereceksin Mavi: Sanırım Pembe öfkelenmiş Mavi: Ha bu arada bağcığın açılmış Mavi: Dikkat et de düşme Gözlerimi irileştirerek ayaklarıma baktığımda sol bağcığımın açıld...