2.5

2.5K 166 41
                                        

#Erica Jennings- Its a Lovely Day

Şaşkınca Yusuf'un gözlerine bakmaya devam ederken yutkundu bir kez daha ve "Yani," diye konuşmaya devam etti. "Önemli değil, sarıla da bilirsin. Rahatsız olmam ben."

Hafifçe çatılan kaşlarım gevşerken aklımda hâlâ minik bir şüphe vardı ama onu çabucak içimden kovdum.

"Yok böyle tutunsam da olur." diyerek elimin ucuyla omuzlarından tutunmaya devam ettim.

Yusuf "Tamam," diyerek ellerini belime yerleştirdi ve ben o an küçük bir kalp krizi geçirdim. "Bende şöyle tutayım."

Sen tut birader, çünkü benim kalbim falan yok.

"Tamam," diye sersemce konuştum gözlerine bakarak.

"Bak şimdi," dedi ve belimde olan elleriyle beni hafifçe iterek kaymamı sağladı. "Aslında tüm konu dengede. Nasıl dengede duracağını bilirsen asla düşmezsin. Yüzmek ya da bisiklete binmek gibi düşün."

Öne doğru bakarak dudağımı büzdüm ve Yusuf'a tutunmaya devam ederken "Aslında ikisini de biliyorum ama bunda tutanacak yer olmadığı için tedirginim biraz." dedim.

"Şimdi bana tutunuyorsun," derken nefesini çok yakınımda hissettim. "Korkma bu yüzden."

"Şimdi sana tutunuyorum," diye onu tekrar ederken hâlâ ona bakmamıştım ve Yusuf belimden tutarak bizi ilerletmeye devam ediyordu. "Bu yüzden korkmuyorum."

Gülümsediğini hisseder gibi oldum ama ona bakmadım. Bir süre daha Yusuf bana kayma taktikleri verdi ve açıkçası onun yanındayken çok rahattım. Daha yeni tanışmamıza rağmen yıldızımız tutmuştu anlaşılan çünkü o tuhaflığının yanı sıra eğlenceli biriydi de.

Yusuf beni bırakmıştı ve ben tek başıma kaykayla iki metre kadar gidince "Oha!" diyerek aşağı indim ve ellerimi birbirine vurarak zıpladım. "Valla öğrendim ben bu işi."

Yusuf gülerek yanıma geldi ve bir şey demeden yerdeki kaykayı aldı.

Gülümseyerek ona baktım. "Gerçekten mükemmel bir öğretmenmişsin."

Sırıtarak "Eh, öğrencim de fena sayılmazdı." dediğinde ikimizde güldük ama o sıra çalan telefonumla dikkatim dağıldı.

Telefonu şortumun cebinden çıkarıp "Şeyda arıyor," dedim ve Yusuf'a 'bir dakika' dermiş gibi işaret yapıp arkamı dönerek telefonu açtım.

"Efendim kanka?"

"Elvan ben eve gidiyorum, sende gel çabuk." Sesi kötü geliyordu.

"Ne oldu Şeyda?"

"Ya bir şey yok! Ne olabilir ki? Gel diyorum çabuk." Telefonu yüzüme kapatınca afallayarak ekrana baktım.

Hadi bakalım, kim bilir yine neye kendi kendine sinirlenmişti.

Sıkıntıyla bana bakan Yusuf'a dönüp "Benim gitmem gerek," dedim ve gülümsedim. "Kaykay için sağ ol."

"İstersen eve kadar yürüyelim?" diye bir teklifte bulununca "Yok ben giderim," diye reddettim. Hafifçe gülümseyip arkamı dönüp yürümeye başladım ama hemen sonrasında durarak tekrar ona baktım. "Görüşürüz Yusuf."

Adını söylemek tuhafıma giderken aynı şey ona da olmuş gibiydi. Daha fazla oyalanmadan hızla oradan ayrıldığımda Şeyda ile parkın orada buluştuk ve onu sorguya çektim ama bana eve gidene kadar hiçbir şey anlatmadı.

En son apartmandan içeri girerken "Şeyda," diyerek durdurdum onu. "Ne oldu söylesene artık ya?"

Kızarmış gözleriyle bana bakıp "Parkta oturuyorken Ayaz'ın yanına bir kız geldi," dedi ve o an konunun ne olduğunu anlayarak dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sanırım Üniversiteden arkadaşıymış. Kızla baya yakındılar. En sonunda kız Ayaz'ı bir yere davet etti ve o da beni bırakıp gitti."

Elimi omzuna koyup "Şeyda Ayaz'ı o sekizinci sınıfa gittiğinden beri tanıyoruz," diye teselli vermeye çalıştım. Gözlerini kaçırıp burnunu çekti. "Ergenlik zamanlarında ona kız ayarladığımız sonra kızın lez olduğunu söylediğimiz bile olmuştu. Anlayacağın nelerini gördük ve sen onu hâlâ sevmeye devam ediyorsun. Böyle şeylere üzülme."

"Ama o artık genç bir adam," dedi Şeyda bana bakarak. "Ergenlikteki gibi iki günlük değil de ciddi ilişkiler kurar."

Bu söylediğine verecek bir cevabım olmadığı için sustum ve Şeyda hızla merdivenleri tırmanırken bende onun peşinden gittim. Eve girdiğimizde annem yoktu, sadece Batuhan evdeydi.

Şeyda kulaklıklarını takıp yatağıma uzanırken aşk acısı çektiğini belli eden pozisyona bürünmüş boş boş tavanı seyretmeye başlamıştı.

Onun bu haline oflayarak baktım. Ulan Ayaz, funny arkadaşımı ne hallere düşürdün.

Şeyda'dan uzak bir köşeye bağdaş kurarak oturup cebimdeki telefonu elime aldım. Whatsapp'tan gelen üç mesaj vardı.

Mavi: Kaykay sürmeyi sevmediğini sanıyordum.

Mavi: Ama o herif sana öğretirken çok mutlu görünüyorsun. (11.36)

Gözlerim şaşkınlıkla irileşirken elimi alnıma vurdum. Ben Yusuf'u görünce Mavi'yi tamamen unutmuştum. Mesajlar biz Yusuf'la kayarken ki saatlerde atılmıştı.

Ve atılan son mesajı da okudum.

Mavi: Ondan hoşlanıyor musun?

🌈

GÖKKUŞAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin