3.1

2.5K 171 44
                                    

#Halsey- Gasoline (Dinleyerek şey edin :)

Önünde durduğumuz bahçe çitlerine bakarken ben sırıtıyordum ama Yusuf anlamsız bakışlarla bir açıklama yapmamı bekliyordu.

"Pekâlâ," diye soludu en sonunda, ben sırtlan sırıtışı ile durmaya devam edince. "Ne işimiz var burda?"

Göğsümü kaldırıp indirerek "Bak şimdi," diyerek ona baktım ve elimle ilerimizdeki, meyve ağaçlarıyla dolu bahçeyi gösterdim. "Burası iki apartman ötede yaşayan Naciye Teyze ve Naci Amcanın bahçesi. Buraya meyve, sebze falan ekiyorlar ama yemeğe pek dişleri yok."

"Ne?"

Yusuf'u aldırmadan devam ettim. "Okuldan da çıktık, karnımız aç. Girip bir şeyler yiyelim."

Bana bakmayı bırakıp tereddütle bahçeyi süzdü. "Buranın herhangi bir güvenliği yok mu?"

"Ay ne güvenliği." dedim muazzam bir oyunculukla ve sessiz olmaya çalışarak kısa çitlerden bahçeye geçtim. "Hadi gel."

Yusuf anlam veremeyen bakışlarla bir süre daha bahçeyi süzdükten sonra derin bir nefes verip benimle birlikte bahçeye girdi. Ellerimi sessizce birbirine vurduğumda Yusuf'a beni takip etmesini söyleyerek bir elma ağacının altına gittim.

"Ben anlamıyorum," diyerek normal bir sesle konuşan Yusuf'a dönüp "Ya sessi ol!" dedim ama Allah'tan bu sefer elimle ağzını kapatmak gibi bir şapşallık yapmamıştım.

Kaşlarını çatarak fısıldadı. "Ya ben niye sürekli sessiz konuşmak zorundayım?"

"Bak şimdi bu bahçede dinleme cihazları var, Naci ve Naciye böyle bir önlem almışlar ama biz sessiz olursak hiçbir sorun olmaz."

Yusuf bana karşısında kaplanı emziren bir orangutan varmış gibi bakarken umursamadan sırtımdaki çantayı çıkardım ve onu "Tut şunu." diyerek Yusuf'un eline tutuşturdum.

Elma ağacına kısa bir bakınmanın ardından tutunacak dallar bulup hızla kendimi yukarı çektim ve o sıra Yusuf alık alık beni seyrediyordu elinde çantamla. Sırıtarak ağacın bir dalına oturdum ve yeşil, ekşi bir elmayı kopararak ısırdım.

"Immm," diye mırıldandım. "Sizi çok seviyorum ekşi elmalar."

Elmadan bir iki ısırık daha alırken "Hey!" diyen Yusuf'la kendime gelip aşağı baktım. Ay garibim bakıyor orda.

"Dur sana da atayım."

Yusuf hızlıca "İstemez, ben sev-" diyerek cümle kurmaya yeltendi ki ben aldığım bir elmayı hızla ona attım. İrileştirdiği gözleriyle kendine doğru gelen elmaya bakarken bir an her şey ağır çekime alınmış gibi oldu. Bakışlarım Yusuf'un ellerine kaydı... Çantamı tutuyordu. Ve ne yazık ki Yusuf her şeyi idrak edene kadar daha yeni olgunlaşan sert elma Yusuf'un burnunun üzerine düştü.

Elimdeki elma yere düşerken açılan ağzımı elmayı düşürdüğüm elimle kapattım. Çantam Yusuf'un elinden düşerken gözlerini kapattı ve elleri burnuna gitti. Yüksek sesle "Siktir!" diye inlediğinde alt dudağımı ısırdım.

Sadece on saniyemiz vardı.

Korkuyla hızla ağaçtan inip "Çabuk gidelim!" diyerek yerdeki çantamı alıp sırtıma taktım.

Yusuf burnunu tutmaya devam ederek "Ah!" dedi derinden gelen bir sesle ve yaşarmış gözlerini açarak bana baktı. "Sanırım burnum kırıldı."

Mahçup bir sesle "Çok özür dilerim!" dedim ama hemen sonrasında koluna yapışıp "Ama şimdi gitmeliyiz!" diyerek çekiştirdim onu.

Ellerini burnundan indirdiğinde elmanın düştüğü yerin hafif kızardığını fark ettim ama hala sağlamdı. Hala harika görünüyordu.

Yusuf "Neler oluyor?" diyerek sonunda sitem ettiğinde benim cevap vermeme kalmadan arkamızdan gelen hırlama sesleriyle alt dudağımı ısırarak gözlerimi kapattım kısa bir an.

Artık tabanlara kuvvet yiğidim.

Yusuf dehşet içinde arkasına bakarken bende onunla birlikte döndüm ve karşımızda gördüğüm üç koca köpek ile sertçe yutkundum. Üçü de kuduz gibi ağzından salyalar akıtarak bize bakıyorlardı.

"Bunlar da ne?" diyen Yusuf çoktan geri geri adımlamaya başlamıştı, onunla birlikte ben de.

"Köpekler güvenlikten sayılıyor mu?"

Bana dehşet dolu bir bakış attığında "Tamam, soruyu değiştiriyorum." diyerek bize doğru ağır adımlarla gelen köpeklere baktım. "Hızlı koşar mısın?"

Her şey bir anda oldu. Sorduğum sorudan sonra Yusuf'la bakışlarımız tekrar kesişti ve o bir anda benim elimi tuttu. Ben daha bunu sindirimeden "Koş!" deyince sanırım başka pek bir çarem kalmamıştı.

O kadar hızlı bir şekilde arkamızı dönüp geldiğimiz çitlere doğru koşmaya başladık ki, köpekler bile afallamış olmalıydı zira havlama sesleri üç saniye sonra falan gelmişti.

"Ananı avradını!" diyerek yüksek adrenalinden dolayı bağırarak koşarken Yusuf elimi daha sıkı tuttu, şaşkındım çünkü o benden biraz daha hızlı koşuyordu ve beni çekiştiriyordu.

"Ebeni sülaleni!" diyerek benim devamımı getiren Yusuf'la birlikte elele tek seferde çitlerden atlayarak koşmaya devam ettik. Daha fazla koştuk. Yakınlardaki sahil kenarına kadar hızımızı alamayarak koştuk ve bize deliymişiz gibi bakan insanları hiç umursamadık.

En son kendimizi çimlerin üstüne attığımızda ellerimiz ayrılmıştı ama bu sefer de yan yana bir şekilde çimlere uzanmıştık. İkimizin de göğsü hızla inip kalkıyordu. Bir süre sessizlik oldu.

"Hayatımda," diyen Yusuf'un sesi kısık ve kesik kesikti. "hiç bu kadar," yutkundu. "Hızlı koşmamıştım."

Yüzümdeki sırıtışla doğrulup Yusuf'a baktım ve o da aynısını yaptı. Bir süre daha sessizlik oldu. Bir anda aynı anda kahkaha atmaya başlayınca aslında ikimizin de eğlendiğini anlamıştım.

"Allah'ım üç sezonluk aksiyon dizisi heyecanı yaşadım!" diyerek gülmeye devam ederken Yusuf, "Teen Wolf gibiydi." dedi benim gibi gülerken.

Gamzeleri resmen yanaklarını yararak yüzünü süslemişti ve başka bir zaman olsa buna iç çekeceğimi biliyordum ama şu an gülmekle meşguldüm.

Yusuf bir anda saçımı çekince gülmeyi bırakıp kaşlarımı çattım. "Ne oldu ya?"

"Bunu hak ettin," diyerek parmağını salladı tehditkar bir biçimde ama hala sırıtıyordu.

Ben de sırıttım. "Yoksa korktun mu?"

"Güzel espriymiş."

Alayla gözlerimi devirince Yusuf gözlerime gülümseyerek bakmaya başladı. İkimiz de bağdaş kurmuş karşı karşıya oturuyorduk.

"Elvan," dedi Yusuf bir anda, nefesini tuttuğunu fark ettim. İlk kez adımı söylüyordu. "Benim sana bir şey söylemem gerek."

🌈

Hiç köpekler tarafından kovalanmadığım geldi aklıma :'(

GÖKKUŞAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin