2.2

2.6K 184 41
                                    

#Natasha Blume- Black Sea

Mavi'nin ne dediğini anlayamamış ama çevrimdışı olunca geri yazmadan içeri gitmiş tekrar masaya oturmuştum.

Kahvaltı bittiğinde Ayaz "Teşekkürler Hasibe Teyze her şey için," diyerek ayaklandı Çağrı ve Yusuf'la birlikte.

"Afiyet olsun kuzum. Yine beklerim, gelin bir daha."

Ayaz mahçup bir halde gülümseyip yanındaki Çağrı ve Yusuf'a tuhaf bir bakış attı.

"E biz dışarı çıkıyoruz, sahile ineceğiz. Kızlar da gelsin bizimle."

Şeyda'yla gözlerimiz parlarken doğruca anneme baktık. Kararsız bir ifadeyle Ayaz'a bakıp söyleyecek bir şey düşündü, çünkü ikimiz de cezalıydık ve annemin bizi dışarı göndermek istemediğimi biliyordum.

"Evet ya, gidelim hava alırız." diye ayağa kalktı Şeyda fırsattan istifade, bıyık altından sırıtıyordu.

Annem "İş," diye lafa başladığında "Yapacak iş de yok hem." diye bende ayaklandım ve Şeyda'nın yanına dikildim.

Annem bize 'sonra sorarım ben size bunun hesabını' bakışı atıp "Peki madem gidin," diyerek pes etti. "Ama çok geç kalmayın."

Şeyda'yla sırıtarak birbirimize dönüp gizliden yumruklarımızı tokuşurduk.

Ayaz "Merak etme Hasibe Teyze, kızlar bana emanet." dedi şirin bir gülümsemeyle ve bize göz kırptı.

Allah'ım eniştem olmasa Ayaz'a bile yürüyebilirdim, o derece seviyordum bu çocuğu.

Neyse Şeyda duymasın şimdi.

Sofrayı da annemin üzerine yıkarak evden çıktığımızda Şeyda, siyah elbisenin altına beyaz sporlar giyinmişti. Ben de dizimin altına kadar gelen beyaz çoraplarımı çıkarmadan converse'lerimi giyinip herkesle birlikte dışarı çıktım.

"Ayaz şimdi gerçekten sahile mi gidiyoruz?" dedim binadan çıktığımızda. Bir yanında Çağrı, diğer yanında Yusuf duruyordu.

"Öyle dedim ama istediğimiz yere gidebiliriz," diyerek omuz silktiğinde Şeyda'yla bakışıp "Bence biz yinede sahile gidelim, zaten yasağımız var çok geç kalmadan dönelim." dedim. Hemen ardından duraksayıp Çağrı ve Yusuf'a baktım. "Yani arkadaşların için de sorun olmayacaksa."

"Bana uyar," dedi Çağrı ve Yusuf'ta onaylar bir şekilde omuz silkti.

Oy birliğiyle sahile doğru yürümeye başladığımızda dikkatimi Yusuf'un hiç konuşmayışı çekmişti, sesini hiç duymamıştım.

"Siz hangi bölümü okuyorsunuz?" diye sordum Çağrı ve Yusuf'a kısa bir bakış atarak. Ayaz iç mimarlık birinci sınıf öğrencisiydi.

Çağrı rahat bir tavırla "İç mimarlık, ikinci sınıf." derken Yusuf afallar gibi oldu ve "İç mimarlık," demekle yetindi. Sesi hoş ve erkeksiydi.

"Anladım." İçten içe kaşlarımı çatarak önüme baktım. Ulan sana ne çocuğun sesinden?

Dikkatim böylece tamamen abi kardeşe kaydı. İkisi de uzun boyluydu, Çağrı hafif sarışın gibiydi ama Yusuf'un saçları siyah ve gürdü. Ama teni beyazdı. Aslında iki kardeşe göre fazla benzemiyorlardı.

"Bende mimarlık istiyorum," diye sohbete dahil oldu Şeyda. "Umarım kazanabilirim."

"Çalışırsan yaparsın," dedi Ayaz kısaca ona bakarak ve Şeyda sırıtarak alt dudağını ısırdı.

Sahil bizim eve yakın olduğundan kısa sürede varmıştık. Karşılıklı olan iki banka oturduk. Erkekler karşımızdaydı.

"Sen ne düşünüyorsun Elvan?" diye sorunca Çağrı bir an şaşırdım.

"Adımı nereden biliyorsun?"

Yusuf'un belli belirsiz kaşlarını çattığını fark ettim.

"Ayaz söylemişti," deyince Çağrı daha fazla sorgulamadam "Henüz karar vermedim." dedim.

Ayaz "Şurda süt mısırcı var, alıp geliyorum bize." diyerek ayağa kalkıp Şeyda'ya baktı. "Şeyda bana bardaklar için yardım eder misin?"

Şeyda bir an afallayıp duraksasa da bu fırsatı kaçırmayıp "Olur," diyerek ayağa kalktı ve Ayaz'la birlikte uzaklaştılar.

Onların gidişiyle Çağrı ve Yusuf'la başbaşa kalmıştım. Rahat bir tavırla bankta bağdaş kurup Çağrı'ya baktım.

"Kardeşinle pek benzemiyorsunuz."

Yusuf'un etrafta gezinen bakışları anında beni bulurken "Nasıl yani?" dedi Çağrı.

"Senin kadar konuşkan değil mesela."

Çağrı gülümserken sözü Yusuf'a bırakıyormuş gibi ona baktı. Yusuf bir süre bana bakıp hafifçe tebessüm etti, gülüşü güzeldi.

"Bir şey sorsaydın cevaplardım," dedi direk gözlerime bakarak. "Durduk yere konuşmak huyum değildir."

"Hımm," Ellerimi ayak bileklerime sarıp ona bakmaya devam ettim. "İç mimarlık okuduğunu söyledin. Çizimin güzel mi?"

Çağrı gülecek gibi olup eliyle ağzını kapatınca Yusuf yine hafiften kaşlarını çatıp ona, bana çaktırmamaya çalışarak dirsek attı.

"Sayılır." dedi Yusuf tam bir cevap vermeksizin.

Çağrı durumu toparlamak istercesine "Yusuf kendini övmeyi pek sevmez," dedi ama nedense bu söylediğine kendisi bile inanmıyor gibiydi.

Ama bunu sorgulamama kalmadan Şeyda ve Ayaz elinde süt mısır bardaklarıyla geldiler. Şeyda elindeki bir bardağı bana uzatırken yanıma oturdu ve Ayaz da diğerlerinin bardağını verdi.

"Ne konuştunuz biz gelene kadar?" dedi Ayaz.

"Yusuf'a çiziminin nasıl olduğunu sordum ama kendisi fazlasıyla mütevazi olduğu için bu sorumu geçiştirdi." diyerek uzun ve mükemmel bir cümle kurunca Ayaz ağzına götürdüğü süt mısır kaşığını gülerek geri bıraktı.

Bir şey anlayamazken Yusuf tekrar kaşlarını çatarak bankın arkasına attığı eliyle Ayaz'ın omzunu hafifçe itekledi. Böylece kısa kollu tişörtünden kol kasları girdi görüş açıma.

Hımm. Gözlerimin selameti için bu tuhaf çocukla daha fazla görüşmeliydim.

"Ne oldu?" diye sorunca Şeyda, "Aklıma bir şey geldi de, ona güldüm." diyerek açıklama yaptı Ayaz.

Tam o sırada Yusuf şiddetle öksürmeye başlayarak ayağa kalktı ve hepimiz ona baktık.

"İyi misin?" diye sordu Çağrı.

Yusuf bana tuhaf bir bakış atıp elindeki bardağı Çağrı'ya verdi.

"Benim acil bir işim vardı, unutmuşum onu. Gitmem gerek, size iyi eğlenceler."

Arkasını dönüp gitmeye başladığında hiçbirimiz bir şey anlamamıştık. Çağrı ve Ayaz bizim anlayamadığımız bir bakışma yaşarken birden başka bir ses duyduk.

"Burdasın!"

Yandan bana sarılan kişiye dönünce dün tanıştığım küçük Can'ı görüp gülümsedim.

"Can, burda ne işin var?" dedim gülerek ve ona doğru eğilip yanağını öptüm.

"Annem yine parka getirdi," dedi sırıtarak ve eliyle eğilmemi belli eden bir işaret yaptı.

Merakla kaşlarımı çatarak eğildiğimde Can kulağıma doğru fısıldadı.

"O abiyi yine gördüm."

🌈

Can, evladım neler diyorsun :))))))

GÖKKUŞAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin