7. Bölüm - Proximity

595 36 1
                                    

Ginny bıkkın bir şekilde elleri ile yüzünü kapatıp ofladı. "Ron, eğer bir kere daha kendini översen adını dahi duymadığın büyüleri üzerinde denerim. Bu zevki yaşadıktan sonra alacağım ceza umrumda bile olmaz." dedi sinirle. Harry "Cezanın hafiflemesi için büyüler konusunda ben de yardımcı olabilirim." dedi gülümseyerek. Ron'un suratı asıldı ve kahvaltısını yapmaya devam etti. Hermione ise bu olanları gülerek izliyordu.

Hermione her yemek zamanı yaptığı gibi tekrar Slytherin masasını süzdü. Gözleri Draco'yu gördüğünde okulda olduğu için sevinmişti fakat bir şey fark etmişti. Draco'nun sağ eli sargılıydı ve Pansy Draco'nun elini inceliyordu. Şaşkınlık ile birkaç saniye duraksadı. 'Acaba eline ne oldu?' sorusu kafasında yankılanıyordu. Draco birkaç saniye önündeki yemeği inceledikten sonra arkadaşlarına bir şeyler söyleyip masadan kalktı. 

Büyük salondan çıkarken başını Gryffindor masasına çevirdi. İkisinin bakışları buluştu ve birkaç saniye birbirlerine baktılar. Daha sonra Draco bakışlarını kızdan çekip büyük salondan çıktı. Hermione arkadaşlarına döndü ve konuşmalarını dinledi. Harry "İlk dersin başlamasına daha yarım saat var, ortak salonda vakit geçirebiliriz. Ne dersiniz?" dedi. Hermione dışında herkes kabul etmişti.

"Siz bensiz devam edin, ben bir süre göl kenarında olacağım." Ron merakla kaşlarını çattı. "İstersen bizde gelebiliriz." Hermione hızla bir şeyler düşündü. "Gerek yok, ders başlamadan önce birkaç büyü üzerinde çalışacağım. Ders başlamadan yanınızda olurum." Herkesin başıyla onayladığını görünce masanın üzerindeki kitabı alıp hızla ayağa kalktı. 

Draco'ya yetişmek için hızla büyük salondan çıktı. Etrafına bakındığında platin sarısı saçları görememişti. Sıkıntı ile ofladı ve okuldan çıkmak için koridorda yürümeye başladı. Draco'yu daha sonra bulmaya ve gölde biraz vakit geçirmeye karar verdi. Hem bu sayede kafasını toplayabilir ve dünden beri aklını karıştıran şeyleri düşünebilirdi. Bir günde o kadar çok şey öğrenmişti ki omuzlarındaki ağırlığın arttığını hissediyordu. Kendini bir anda Draco'nun hayatının ortasında bulmuştu. Kendini onun hakkında hem çok fazla şey biliyor hemde hiçbir şey bilmiyor gibi hissediyordu.

Draco'nun ne yaptığı umrunda olmamalıydı fakat umursuyordu. Bunun Draco ile alakalı olmadığını, kim bu halde olursa olsun yardım edeceğini biliyordu. Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Draco'ya hala tam olarak güvenmiyordu ve bunun sebebi çok aşikardı. Draco bir ölüm yiyen ailesindendi ve zamanında pekte hoş şeyler yapmamıştı. Kulağa bencilce gelebilirdi fakat Hermione kendini tehlikeye atmak istemiyordu. 

Arkadaşları Hermione'nin yaptıklarını öğrenselerdi acaba nasıl tepki verirlerdi? Hermione bunu düşünmeden duramıyordu ve içi içini yiyordu. Bunu öğrenip başlarını belaya sokmalarını istemiyordu. O yüzden şimdiki planı Draco'ya yardım etmek ve işi bitince aralarına mesafe koyup görüşmeyi kesmekti. Kendisi yüzünden başka birinin başı belaya girsin istemiyordu.

Karagöl'ün kenarına vardığında her zaman altına oturduğu ağaca doğru yaklaştı. Ağacın göle bakan tarafına baktığında birinin oturduğunu gördü. Bu kişinin Draco olduğunu gördüğünde şaşkınlığını gizleyemedi. Draco Hermione'nin geldiğini fark edince ona bakıp çarpık bir şekilde gülümsedi. Hermione Draco'nun gülümsemesini görünce istemsizce bir şekilde gülümsedi. Çocuk kenara kayarak kıza yer açtı, kız ise çocuğun yanına oturdu.

Hermione aklına gelen şey ile hızla Draco'nun sargılı elini tutup kendine çekti. Bir süre sıkıntılı bir şekilde çocuğun elini inceledi. Çocuk ise o süre içinde kızı izledi. Hermione'nin onun için endişelenmesi hoşuna gitmişti. Arkadaşları dışında birinin Draco'nun yaptığı her şeyi bilmesine rağmen onu olduğu gibi kabullenmesi daha önce hiç karşılaşmadığı bir şeydi. Hermione meraklı bakışlarını çocuğa çevirdi. "Bir gün ortalıkta yoktun ve elin ne hale gelmiş. Sana neler oluyor Malfoy?" Çocuk derin bir nefes alıp elini kızın elinden çekti ve bakışlarını göle çevirdi. "Bir şey olduğu yok,..." dedi ve elini göstererek konuşmaya devam etti. "...alt tarafı biraz incindi."

"Bunu sadece elin için söylemedim Malfoy. Eğer konuşmak istersen ben buradayım. Biliyorum, o kadar yakın değiliz. Blaise ya da Pansy ile konuşabilirsin, onlar her zaman senin yanında. Benimle konuşmak istemezsen anlarım ama ben buradayım."  

"Beni önemseme Granger." derken hala gölü izliyordu Draco. Hermione anlamadığını belirterek kaşlarını çattı. "Sana yaptıklarım için hala kendimi affedemiyorum. Seni o kadar üzdüm ve kırdım ki. Ailemin salak kan statüsü takıntısı yüzünden bütün hayatım boyunca en başta sen olmak üzere insanlara zarar verdim.  Ve şu anda sırf babam beni sevsin diye bana yardım ediyor ve benden daha çok yoruluyorsun." Hermione elini Draco'nun omzuna koymasıyla Draco kıza döndü. Çocuğun yüzündeki üzüntüyü görünce burukça gülümsedi. 

"Olanların hiçbiri senin suçun değil Malfoy. Yaptıklarını değil yapacaklarını umursa. Evet, kötü biriydin fakat iyi biri olamazsın diye bir şey yok. Her insan değişebilir. Ayrıca bunun sayesinde derslere daha çok çalışıyor ve konuları unutmuyorum. Arkadaşlarıma yalan söylemek hiç hoşuma gitmiyor ama bu sayede benim bile hala tuhafıma giden bir arkadaşlık edindim." Hermione'nin bu sözleri üzerine Draco'da gülümsemişti.

"Benim gitmem gerek, ders başlamadan önce bizimkilerle buluşacağım." Hermione ayağa kalktı ve son bir kez Draco'ya bakıp arkasını döndü. Birkaç adım atmıştı ki aklına gelen şey ile arkasını döndü. "Bu akşam kütüphanede?" dedi sorarcasına. Draco yüzündeki silinmeyen gülümsemesi ile kafasını sallayıp onayladı. "Bu akşam kütüphanede."

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Promise | DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin