-2-"Ne diyeceksin?"

254 26 58
                                    

Medya: Corinne Bailey Rae- The scientist

Keyifli okumalar...

_____________________

Tuhaftı... Bu kadar gerçekken rüya olması çok tuhaftı. Gözleri o kadar derindi ki bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Rüyamda onu çok net bir şekilde gördüğümü hatırlıyordum. Ama şimdi sadece iç gıdıklayan sesi kalmıştı. Bir süre daha etkisinden kurtulabileceğimi düşünmüyordum.

Anneme ne zaman böyle tuhaf rüyalar gördüğümü söylesem, üstüm açık yattığımı söylerdi. Bu söylediğine normal zamanlarda sinir olurdum fakat şu an bir avuntu olarak görüyordum sözlerini.

Mutfaktaki su kaynayınca ocağın altını kapattım. En sevdiğim olan beyaz ve üstünde siyah harflerle 'watch me burn' yazan kupama kahveyi koyup üstüne kaynatmış olduğum suyu ekleyip karıştırdıktan sonra odama doğru gittim. Odam öyle alelade küçük bir odaydı. Pencerenin yanında tek kişilik yatak ,hemen yan tarafında bir dolap ve komodin vardı. Bir de yatağın ilerisindeki boşlukta okuma koltuğum vardı. Odamın en çok vakit geçirdiğim kısmıydı. Genellikle gitarımı elime alıp bestelerimi de burada yapardım. Ya da sırtımı da kalorifere dayayıp, elimde güzel bir kitap ve kahve olduğunda değme keyfime. Bu iki şey hayatıma renk katan küçük mutluluklarımdı.

Koltuğa yerleşip kupayı pencere kenarına koydum. Burayı sadece kitap okumak için değil bazen de düşüncelerim beni esir aldığında pencereden dışarıyı izlemek için de kullanırdım. Şu anda da olduğu gibi. Bazen o düşünceler öyle rahat bırakmıyordu ki beni sonunda ortaya bir şarkı bile çıkabiliyordu.

Kupamı tekrar elime alıp küçük yudumlar halinde kahvemi içip bir yandan da dışarıyı izliyordum. Tam tekrar pencereden önüme dönecekken bir şey hatırladım. Tuttuğum yer için birkaç eşya bakacaktım. Ama şu rüya beni o kadar ele geçirmişti ki yapacak işlerimi bile unutmama neden olmuştu.

Saat beşti. Çok geç olmadan çıkmak için pantolonumu değiştirdim. Üstüm düzgün olduğu için onu değiştirmeye gerek duymadım. Montumu ve bel çantamı da aldıktan sonra çıkacağımı haber etmek için salonda anneme bakındım. Tahmin ettiğim gibi televizyonun karşısında yarışma programı izliyordu.

"Anne ben dükkana birkaç eşya bakmak için dışarı çıkıyorum." Gözünü programdan ayırmadan kafasını salladı sadece. Sonra dediklerimi yeni farkına varmış olamalı ki kafasını benden tarafa çevirdi.

"Levlâ dönerken de marketten süt al. Akşama tatlı yapacağım. "

" Tamamdır sultanım." Öpücük yolladıktan sonra oyalanmadan evden çıktım. Oturduğumuz mahallenin en sevdiğim özelliği , durağın hemen evin karşısında olmasıydı. Yıllarca üniversitede okurken otobüs yolu gözledikten sonra sıcak bir günde esen meltem gibiydi bu. Bunu çok dramatize etmiş olabilirdim ama bunu sadece çekenler bilirdi.

Durağa geçip , bineceğim otobüsü beklemeye başladım. İki dakikaya gelmiş olurdu. Kulaklıklarımı takıp ,bu aralar çok dinlediğim Seksendört grubunun eyvah şarkısını açtım. Ben telefonla uğraşırken ,otobüs gelmişti. Binip ,kartımı okuttuktan sonra tek boş kalan yere oturdum. Otobüsün kapıları kapanacak iken biri koştura koştura gelip son dakikada bindi. Hareket etmeye başlayınca yanımdakinden görebildiğim kadarıyla dışarı seyrediyordum. Yanımda bir hareketlilik hissedince o tarafa döndüm. Yer olmadığı için deminki geç kalan adam oturduğum koltuğun direğine tutunuyordu. Ondan tarafa fazla bakmış olmalıyım ki göz göze geldik. Adama utançtan daha fazla bakamayıp kafamı çevirdim. Kızarmış yanaklarım belli olmasın diye telefona biraz daha eğilip uğraşıyormuş gibi yaptım. Adam umarım yanlış anlamamıştır. Ne diye öyle uzun uzun bakarsın be Levlâ ?

İç çatışmalarım yerini değişen müziklerim alınca ineceğim durağa çoktan yaklaşmıştık. Düğmeye basıp, adamın yanından geçip kapının yakınına geldim. Aracın durmasıyla açılan kapılardan kendimi serin ,ayaz havaya attım. Otobüsün bunaltıcı havasından sonra daha iyi hissediyordum. Benimle beraber bir iki kişi daha inmişti. Gideceğim mağazaya birkaç dakika daha yürüyeceğim için tabana kuvvet yürümeye başladım.

Mağazanın kapısını açmak için elimi götürdüğüm sırada bir el benden daha önce davranıp kapıyı açmış, içeri girmişti bile. Kapı yüzüme kapanmadan ben de içeri girdim. Kocaman mağazanın içinde gideceğim yere bakıyordum fakat görünürde gözükmüyordu. Raflara bir şeyler yerleştiren görevliyi görünce yanına gittim.

" Merhaba, kolay gelsin. Aksesuar bölümü ne tarafta acaba?" Görevli kız elindeki kutuyla yukarıda bir yeri işaret ederek konuştu, "Yukarı katta. Merdivenleri görürsünüz zaten." teşekkür ettikten sonra yukarı kata çıkıp en baştan reyonları incelemeye başladım.

Konservatuvardan mezun olurken aklımda bir kurs açma fikri vardı. Bilgilerimi başka güzel insanlarla paylaşacak olmak ve özellikle konu çocuklarsa beni çok heyecanlandırıyordu. Sonra bu fikrimi Eylül'e söylediğimde seve seve ortak olacağını söyledi. Sonuç olarak o resim ben de gitar dersi verecektik. Sevdiğim işi en yakın arkadaşlarımdan biriyle yapacak olmak da durumu daha da güzelleştiriyordu.

Şimdi çok yakın bir zamanda kurs açılacaktı ve yavaş yavaş heyecan ve gerginliğim artıyordu. Altından kalkabilmek istiyordum. Ve bu konuda en büyük desteği ailem veriyordu. Hatta babam ,-marangoz olduğu için -kurs için gerekli olan dolap, masa gibi tüm eşyaları kendi yapmak istedi. Bir iki güne de eşyalar tamam olacaktı. Bana kalan sadece dükkanın içini daha güzel gösterecek birkaç güzel obje almaktı.

Elime sepet alıp reyonları geçerken beğendiğim şeyleri de sepetime ekliyordum. Ben öyle reyonları gezerken, mağazaya benden önce davranıp içeri giren adam,iki elinde bir şeyler tutmuş karar veremeyen ve sıkılmış ifadesiyle elindekilere bakıyordu. Her ne kadar işine burnumu sokmak istemesem de kendimi birden konuşurken buldum.

"Bence mavi olanı almalısınız" arkasına dönüp, ne olduğunu çözmeye çalışır bir tavırla konuştu.

" Anlamadım?"

" Diyorum ki , vazolardan mavi olanı almalısınız. İstemeden kararsız ifadenizi görünce yardımcı olmak istedim. " Hala ifadesiz bakışlarını sürdürürken yaptığımın farkına vardım. " Kusura bakmayın, işinizi böldüm değil mi? Neyse, dediklerimi unutun. Tekrar kusura bakmayın." Arkamı dönüp giderken yaptığımın farkına iyice varmamla utanç denen o kırmızılık yanaklarımda yanmaya yol açtı. Ne diye şu çenemi tutamadım. Ah be Levlâ, bir şeyi yapmadan önce bir düşünmez misin sen?!

" Bir dakika" gelen sesle çok fazla ilerleyemeden durdum. Adım sesleri duyunca diğer tarafa döndüm. Haydi bakalım Levlâ hanım, ne diyeceksin şimdi adama?

__________________________________

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

MAVİ MELEK | Rüyadan kalbeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin