-17-"Maviliğe karışmak"

74 5 0
                                    

Şarkı önerisi: Justin Timberlake-Mirrors

Keyifli okumalar...
______________________

Renkler çok farklı bir dünyadır. Her biri farklı bir duyguyu temsil eder. Kişiliğimizde bir bakıma renklerden oluşur. İnsanlarda bu yüzden farklıdır. Hepsi farklı renklerin kombinasyonlarını oluşturur. Her birinden biraz vardır insanda. Kimisi hüzünlüdür, kimisi ise sevincin somut hali.. Hangi renk daha ağır basıyorsa, o duygu daha çok öne çıkar. Kişiliğimizin yapı taşını oluşturur.

Mavi rengi, içimde en çok barınan ama beni en çok korkutandı. Lacivertlerinde kaybolmaktan korktuğum gibi... O gözler bir okyanus olup boğabilirdi beni. Yine de o sularda yüzmeye cesaret eden bir yanım vardı. O yanım bir gün , dediğini yapabilirdi ve ben öylece kalabilirdim. Hem huzurdu mavi hem de karanlık sulardı... Dengesi yoktu. En çok korkutan da buydu.

Ayna karşısına geçmiş , mavi elbisem ve açık dalgalı saçlarımla pek alışkın olmadığım bir haldeydim. Mezuniyetimden beri böyle giyinip süslenmemiştim. Açıkçası mesajına kadar, bu elbiseyi giymeyi de düşünmüyordum. Bana kalsa siyah, sade bir elbise giyerdim.

"Mavi Meleğin isminde saklı rengi. Mavi kravatımla seni bekleyeceğim..." yazdıklarıyla aklımda hiç olmasa da gidip mavi, tek omuzlu ve hafif yırtmacı olan uzun bir elbise almıştım. O an için, onunla uyumlu olma fikri hoşuma gitmişti. Düşündükçe karnımda karıncalanma oluyordu. Hafif, yerinde bir makyaj ve taktığım inci, uzun küpelerle bu işi becerdiğimi umdum. Sade bir insan ancak bu kadar renklenebilirdi.

"Levlâ hazır mısın?" Eylül'ün sesiyle arkama döndüm. Omuzları açık, hafif mini siyah bir elbise giymiş, saçlarını tepeden sıkı bir atkuyruğu ile toplamıştı. Çok güzel görünüyordu.

"Çok güzel olmuşsun" sözleriyle onu incelemeyi bıraktım.

"Gerçekten mi?"

"Yok Levlâ yalan söylüyorum!" kinayeli sözlerine karşı gülümseyip elinden tuttum. "Sen de çok güzel olmuşsun , Akın'ın tepkisini merak ediyorum"

"İnan ben de merak ediyorum" diye kısık sesli bir şeyler söylemişti. Anlamadığım için üstünde durmadım. Telefonumun titremesiyle , yatağa yöneldim. Arayan Barın' dı.

"Biz aşağıdayız, hazırsanız sizi bekliyoruz"

"Beş dakikaya oradayız" deyip kapattım. Eylül anladığı için üzerine kabanını aldı. Ben de alınca, dış kapıya yöneldik. Bu topuklularla bütün gece zor geçecekti. Ama katlanacaktım artık.

Annem Özge'ye göz kulak olacaktı. Özge bu durumdan pek mutlu olmasa da yapacak bir şey yoktu. Bir günlük idare edecekti. Aşağıya indiğimizde arabaya yaslanmış bir halde, bizi bekliyorlardı. Barın giydiği siyah takım elbise ve siyah kabanıyla gözüme farklı gözüktü. Bir şeyi fark etmemle , hafif gülümsedim. Mavi kravatı gerçekten takmıştı. Lacivertleri ile birlikte öldürücü bir etkiye sahipti. Hele o nizami bir şekilde arkaya atılmış saçları... Söyleyecek söz bırakmıyordu.

"Merhaba güzel hanımefendiler" Akın'ın cümlesiyle 'merhaba' dedik biz de. O da koyu gri takımıyla şık gözüküyordu. Eylül ile uyumlu olacaklardı.

Sesi çıkmayan Barın arabaya bineceğimiz sıra kulağıma eğilip, " mavi hiç bu kadar göz kamaştırıcı olmamıştı" diye fısıldadı. Sözleri yanaklarımda yangınlara yol açtı. Bir şey demeden arkaya geçtim. O da çok geçmeden öne binmişti. Herkes binince Akın arabayı çalıştırdı.

Bir süre sonra araba durduğunda, şık bir restoranın önüne gelmiştik. Barın ve Akın indikleri gibi kapımızı açtılar. Barın elini , güzel gülümsemesi eşliğinde uzattığında , düşünmeden tuttum. Arabadan çıkmamla aramızdaki mesafe azalmıştı. Eylül ve Akın da gelince , geri çekildim. Kolunu uzatmasıyla , kolumu geçirdim. Eylül de aynı şekilde Akın'ın kolundaydı.

İçeri girmemizle heyecanın basması bir oldu. Etrafta şık giyinmiş , önemli olduklarını düşündüğüm insanlar vardı. Bugün bir pot kırmazdım umarım.

Akın'ın yönlendirmesiyle boş bir yere geçtik. Hafif kır saçlı, yine de yaşından daha küçük gösterdiğini tahmin ettiğim bir adam masamıza geldi.

"Seni burada görmek ne kadar güzel Barın'ım" deyip erkekçe sarıldılar. Ayrılınca gülümseyerek Eylül ve bana sorarcasına baktı. Barın tanıştırma görevini üstlenip söze girdi.

"Dayı, Eylül ve Levlâ "diye sırayla gösterdi. "Kızlar bu da dayım Kenan YERDÜMEN" gülümseyip memnun olduğumuzu söyledik.

"Şanslı keratalar " diye göz kırptı.

"Bana selam yok mu abi?" Akın'ın lafıyla ona döndü.

"Şirkette sabahtan akşama kadar seni görüyorum. Bırak da burada görmezden geleyim" diye esprili konuştu Kenan dayı. Onun bu sözüyle hepimiz kahkahalara boğulduk. Tabi Akın hariç.

"Valla dayım haklı konuştu" Akın , Barın'a 'sen de mi ' der gibi baktı. Kenan dayının aslında onları ne kadar sevdiği buradan anlaşılıyordu. Konuşmaları ortama samimi bir hava katıyordu.

"Neyse gençler ben misafirlerle ilgileneyim, siz de keyfinize bakın " gülümseyip masamızdan gitti. Masaya konmuş kurabiyelerden bir tane alıp ısırdım. Gerçekten güzeldi anneme ayıp olmasın.

" Sevdin mi?" kulağıma doğru fısıldar gibi konuşan Barın'a döndüm. Kurabiyeyi mi soruyordu? Anlam veremediğim bakışlarım sürerken , jeton anca düştü.

"Ah evet , güzel bir ortam" bazen alıklaşıyordum gerçekten. Neyse, onun bunu bilmesine gerek yok tabi.

"Güzel" gülümsemesine bakıyordum da, bu adam hep gülmeliydi. Güldüğünde hafif gözleri kısılıyor ve kenarlarında oluşan hafif kırışıklıklar orada kaderimi yazabileceğime dair inancımı körüklüyordu. Hafif ritimli bir dans müziği salonu doldurduğunda , Akın hafif reverans yapıp elini uzattı. Eylül de bakışlarıyla anlaştıklarını kanıtlarcasına, elini tuttu ve dans edenlerin arasına karıştılar. Ben dalmış onlara baktığımda , danslarındaki o tutkuyu görebiliyordum. Yakışmışlardı ve umarım hep böyle giderdi.

"Mavi Melek bu dansı bana lütfeder mi?" bakışlarımı ona çevirdim.

"İyi dans ediyorsanız neden olmasın" cevabımla gülümseyip elimi nazikçe öpüp beni götürmesine izin verdim. Ben duracağımızı düşündüğüm anda durmayıp devam etti. Ben de arkasından. Kapıdan geçip terasa geldik. Şaşırdım. Neden burasıydı?

"Burası dans için mükemmel" deyip belimden nazikçe kendine çekti. Ellerimi omzuna koydum. Onun da elleri belimde yerini bulmuştu. Tuhaf bir akım vücuduma geçmiş, dolanıyordu. İçerideki müzik burada da etkisini göstermiş ve gecenin müthiş sesiyle kulağımda enfes bir iz bırakıyordu. Barın'ın beni neden buraya getirdiğini anladım. Kimse yoktu , yalnızca dans eden ruhlarımız ve bize eşlik eden gece vardı.

Hafif bir şekilde bir sağa bir sola sallanırken gözlerimiz kontağını kesmiyordu. Sanki birimiz kesse, bütün büyü bozulacak ve bu ortam bıçak keskinliğiyle yok olacaktı.

"Sana bir şey anlatmamı ister misin?" huzur verici sesiyle başımı salladım. O an içimi ısıtan sesiyle her şeyi dinleyebilirdim. Sonsuza kadar sürecek olsa bile.

"Küçük bir mahallede yaşayan genç bir delikanlı varmış. İşinde gücünde , kendi yağında kavrulup gidermiş. " nefes alıp devam etti. "Bir gün bu gencin karşısına , sol yanını cayır cayır hissettiren güzel bir şey çıkmış. " biraz daha yüzünü yaklaştırdı." Öyle bir şeymiş ki bu, tüm gülümsemelerinin bağı ona çıkıyormuş. Hayatına yeni anlam katmış bu şey. Sorgusuzca teslim olmak istemiş adını bilmediği bu şeye" Kelimeleri ağzından o kadar güzel çıkıyordu ki... Söyleyeceklerinin sonunu nereye bağlayacağını merak ettim.

"O güzel şey sensin Mavi Melek" bakışlarım titredi. Kalbim adım adım beni öldürmek ister gibi, daha da hiddetli çarpıyordu. Ne demişti o ?

"Hayatına yeni bir anlam kattığın o genç de, benim" dans etmeyi kesmiş , elini yüzüme getirip, yanaklarımı tüy hafifliğinde okşuyordu. Gözlerimi ister istemez kapattım. Ama lacivertlerindeki duyguları okumak isteyen yanımla tekrar açtım.
Alnını , alnıma yasladı ama yine de gözlerini benden çekmemişti. "Şimdi bu gencin hayattaki yaşamaya heveslendiren sebeplerinden olur musun? Maviliğine karışmama izin verir misin?"

______________

Sevginiz daim olsun...

MAVİ MELEK | Rüyadan kalbeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin