-1-"Buraya ait değilsin.."

338 29 82
                                    

Medya: Tanıtım videosu

Şarkı: Sam Smith-Fire onu Fire

Kitaba başladığınız tarihi yazar mısınız.

Keyifli okumalar..

_____________________

 "Hayal ve zaman arasındaki boşlukta umut edecek bir şey illa vardır.."

Bir his bulutu sarar bazen. Her bir duyguyu aynı anda yaşarsın. Korkuyu, hüznü, kederi, acıyı... Kafan allak bullak , kalbinde ondan hallice.. Ne yapacağını bilemez ya bazen insan, işte o sahneyi yaşarsın. Ellerin tutmaz, ayaklarını hareket dahi ettiremezsin. Suçlu hissedersin. Kanadı yaralı bir kuş gibisindir. Hani biri bir söz söylese ağlayacak gibisindir. Göz bebeklerinde dolmuş yaşlar akmak için hazırda bir asker gibi bekler.

Şu an tam da böyle bir anın içindeydim. Bu soğuk ve zifiri karanlık yerden nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Daha ayaklarım bile bana itaat etmiyorken nasıl gidecektim?

Ne kadar zamandır burada yere çökmüş oturuyordum bilmiyorum. Zaman kavramı sanki bende hiç var olmamış gibiydi. Hiçlik denen yerde arafta kalmış bekliyordum sanki. Neyi beklediğimi bile bilmeden.

Korku daha çok sarmıştı etrafımı. Bir karabasan olmuş rahatsız ediyordu beni. Titremelerim daha çok artmıştı. Çok üşüyordum. Ve ben bu soğuk yerde üzerimde okyanus kadar mavi incecik bir elbiseyle duruyordum. Nereden çıkıp giymiştim bu elbiseyi bilmiyordum. Ben mavi sevmezdim ki!

Ben kendi iç düşüncelerimle boğuşurken bir ses duydum. Uzakta bir ateş yanmıştı. Oraya gidip ısınmak istedim. Ama ayaklarım benim sözümü dinlemeyeceklerine yemin etmişlerdi sanki. Hareket etmiyorlardı bir türlü. Eğer buradan ayrılmazsam donarak ölecektim.

Sessizlik iyice beni çıldırtırken ayak sesleri duydum. Tam yanıldığımı düşünürken önümde bir beden olduğunu hissettim. Bu zifiri karanlıkta hiçbir şey seçemiyordum. Kalbim endişe ve korkudan öyle hızlı atıyordu ki yerinden çıkacak gibiydi. Sonra birden havalandığımı hissettim. Güçlü bir kol beni sarmalayıp yürümeye başladı. Karşı gelemiyordum. Ne konuşabiliyor ne de hareket edebiliyordum. Ateşin yanına geldiğimizde beni yere bıraktı. O da hemen yanımdaki bir yere oturdu. Bana baktığını hissedip ben de ona dönüp incelemeye başladım.

Ateşin yanında onu daha çok seçebiliyordum. Koyu kumral kısa saçları vardı. Gözleri, öyle derin bir lacivertti ki kendimi bakmaktan alamıyordum. Özellikle bakışları... Bakışları öyle derindi ki içimdeki her şeyi görebiliyordu sanki. Ruhumu okuyordu ve karşısında savunmasız kalmıştım.

Bu kadar derin bakması tedirgin etmişti beni. Elini kaldırıp bana yaklaşırken korkuyla geriye kaçtım. Benim bu hareketimle yanağıma tam dokunacakken geri çekildi. Ama gözlerini benden ayırmadı. Sonra birden ayağa kalktı ve beni tekrar kucağına alıp ilerlemeye başladı. Kimdi, ne yapıyordu? Beni neden götürüyordu? Ve en önemlisi neden karşı çıkamıyordum?

Bu duygu karmaşasında ne yapacağımı şaşırmıştım. Düşünemiyordum bile. Bedenim bugün ruhuma ihanet edip beni dinlemiyordu. Ne yapabilirdim ki? Yavaş yavaş kabullenmeye başlamıştım.

Bir yerde durduğunda bana baktı. Nereye geldiğimize baktığımda sonsuz bir karanlığın karşıladığı bir uçurumda duruyorduk. Endişe bulutları etrafımda bir sağanak gibi yağmaya başlamıştı. Korku zaten yakamı bırakmıyordu.

Yere çöküp beni yere oturttu. Arkasından bir şey çıkarttı. Bu mavi çiçeklerden oluşan bir taçtı. Sonra tacı kafama takıp beni yine kucağına aldı. Yaptıklarına anlam veremiyordum. Aslında olanların hiç birine anlam veremiyordum.

Sonra hiç beklemediğim bir anda konuşmaya başladı. " Bir mavi kadar güzel ve masumsun meleğim."

Bana daha çok yaklaşarak, " Sen buraya ait değilsin mavi melek. Seni olman gereken yere götüreceğim ." dedi hiç tereddüt etmeden.

Ne demek istiyordu? Bana ne yapacaktı? Ben neyin içine düşmüştüm böyle?

Ben düşüncelerimle boğuşurken derin bir nefes alıp devam etti konuşmaya. " Korkunu hissedebiliyorum. Ama korkma. Başından beri olman gereken yere gideceksin mavi melek."

Gözümden inen yaşlar sessizce inip boynuma süzülüyordu. Sadece dediklerini dinliyordum. Anlamıyordum. Durumu kabullenmiş gibi tepki veremiyordum.

" Vakit geldi mavi melek."

Gözlerime son kez veda eder gibi baktıktan sonra uçurumun iyice dibine gelmiştik. Atık buradan kurtuluşum yoktu. Her şey bitmişti işte. Bu saatten sonra ne karşı çıkabilirdim ne de başka bir şey. Kollarında aciz bedenimle duruyordum sadece.

Ve sonra beni tutan eller yok oldu. Uçurumdan tam düşerken çığlık çığlığa uyandım. Gözlerimi açıp etrafıma baktığımda yatağımdaydım. Bir şey olmamıştı. Sadece bir kabustu. Kötü bir kabus.

Ve o kabustan aklımda kalan tek şey lacivert gözler ve bana mavi melek diyen sesi...

____________

Yeni bir başlangıç yapıyorum bu hikayeyle. İçimde biriktirdiğim, kurguladığım her şey artık özgür. Akıllı bir kuş olup size konmaya can atıyor bu yazılar. Umarım kalbimden kalbinize geçer. Oy verip ve kitap hakkındaki düşüncelerinizi yazıp destek olursanız çok sevinirim.

Sevginiz daim olsun...

MAVİ MELEK | Rüyadan kalbeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin