Her şeyden kaçabiliyorumda kendimden kaçamıyorum. Keşke bu imkansız olmasaydı. Geride bırakmayı istediğim tek şey benliğim, fakat ölsem de kendimden kaçamam. Ne büyük kayıp.."
Deniz yanındaki kızı kollarından tutup sarsmak istiyordu, artık şu haline bir son vermesini, depresif bir hayat sürmekten vazgeçmesini bağırmamak için kendisini zor tutuyordu. Ama ne derse desin Asya değişmeyecekti. Değişmiyordu, zamanla insanlar acılarını unuturlardı, bunu bir zamanlar Asya'da başarmıştı. Ne yazık ki artık unutmak şöyle dursun gitgide tükeniyordu. Onun kaybolmuş varlığını izlemek Deniz'i yıkıma sürüklesede elinden bir şey gelmiyordu. Tam kızın toparlandığını sandığı bir anda Asya uzaklara öyle bir dalıyorduki genç kızın asla iyileşemeyeceğini anlıyordu.
"En kolay yolu seçiyorsun." dedi ciddiyetle.
Asya'nın anlamayan bakışları ile hafifçe gülümsedi.
"Mücadele etmiyorsun, durumunu kabullenmişsin öylece yaşıyorsun. Ya da buna yaşamak denmez. İnsanı ancak kendisi yönetir, ve bana inan sen kendini yönetmekte berbatsın. Kendini öylece acıya hapsetmek kolayına geliyor değil mi?"
Asya'da istiyordu mücadele etmek. Fakat insan kendisini seçemiyordu. Ne kadar güçsüz olduğu ile yüzleşiyordu. Bu dünya cennet değildi, biliyordu.. Ama cehennemde olmamalıydı.
Bankta oturmuşlar ikiside öylece insanların koşuşturmalarını izliyorlardı.
"Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey... Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum."Sabrının sınırlarını zorlayan Deniz'e baktı tepkisizce. Bunu yapmasından, ona yakınlaşmaya çalışmasından nefret ediyordu ..
" Nazım Hikmet hangi sevdiğine yazmış bu şiiri?"
"Bilmiyorum, fakat ben sadece senin için söyledim." dedi sigarasından içtiği dumanı dışarı üflerken.
"Yazık ediyorsun kendine."
"Ederim, karışamazsın."
Her şey bitmiş birde Deniz'in saçma sapan duygularıyla uğraşmak zorunda kaldığını düşündü.
"İnsan tabiatından hiç anlamıyorsun Deniz, beni görmüyorsun, duymuyorsun, dinlemiyorsun. Sana ne demem lazım bilmiyorum. Nasıl bir durumun içinde olduğumu en iyi sen gördün ama şu sözlerin. Sanki yaşadıklarıma hiç şahit olmamışsın gibi.." dedi sinirle ayağa kalkarken.
Deniz'de aniden ayağa kalkıp Asya'nın omuzlarından tuttu.
"Asıl sen gözlerini her şeye kapatmışsın, birazcık bile bana güvensen senin mutlu olman için her şeyi yaparım. Ne istersen. Sadece bir kere inan bana. Ulaş'a inandığın gibi, sadece bir kere.."
Yüzünü ekşitip Deniz'in ellerinden kurtuldu.
"Ben bundan sonra kimseye ona inandığım gibi inanmam, ama eğer günün birinde birisine birazda inanıcak olsam o kişi sen olamazsın Deniz. Bana her ne kadar yardım etsende o asla sen olmazsın."
Son kez Deniz'in gözlerinin içine bakıp orayı terk etti. Ardında bir enkaz bırakarak..
.
.
.Kendisini tuhaf hissediyordu, bir daha asla girmeyeceğini düşündüğü evin içindeydi. Öykü'yü kırmak istemeyip Ela ile aralarında ateşkes yapmışlardı.
Öykü telefonda hararetle annesi ile konuşurken Ela ve Asya sessizce oturuyorlardı. Arkadaş olmuş olsalar bile bu arkadaşlık sadece Öykü'nün yanında geçerli gibiydi. Tek başlarına kaldıkları anda ikisi de rahatsız hissetmeye başlıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ
Roman d'amourBir aşk en fazla ne kadar imkansız olabilirdi? Bütün çıkmaz yollara rağmen birbirleri ile buluşan kalplerin hikayesi. ☆ Tek bir hata! Bir yanlış aynı anda iki düşmanı zindana sürüklerken hayatlarının dönüm noktasını...