42- Uyarı

223 24 28
                                    

O an her şey gözüne öyle boş geldi ki. Tüm şu koşuşturmaca. Yaşam savaşı. Güzel yemekler yemek, kaliteli kıyafetlerin vücudunu örtmesine izin vermek. Dünyanın en harika yerlerini gezmek, görmek ve öğrenmek. Hepsi niye, niçin? Yok olacaktı her şey. Hepsi son bulacaktı, hatta kendisi de. Ve asla Asya'ya kaybettiği çocukluğunu geri veremeyecekti. Günün birinde
tükenecekti tüm bunlar... Ne okuyacak bir kitap kalacaktı geriye ne de koklayacak bir gül. Gözlerini yumacaktı tüm dünyaya. Sevdiği kadına kaybettiği çocukluğunu hiç veremeyecekti. İstese de istemese de çehresi, elleri kırışacaktı. Bir müddet sonra da toprak olacaktı. Hepimize olduğu gibi zaman onun da üzerinden geçecekti.   

İçten içe ruhunu bir düşünce kemirmeye başlamıştı. Kendi hep mutlu bir hayat geçirmişti, en azından öyle sanmıştı. Ama Asya. Çocukluğuna geri dönemez ve geçmişini değiştiremezdi. Gençlik çağının başlarını da kendi mahvetmişti. İyice nefret etti kendinden. Nefret dolu ve yalnız. Asya'sız bir yaşam değersizdi onun için. Hayal bile edemez hâle gelmişti.

Doğduğu günden beri ilk defa böyle yalnız hissetmişti. Peki Asya, o hep böyle mi hissederdi. Yalnızlığın derinliğine bu kadar inmiş miydi?  Eğer bu anlamsız dünya da Asya yanında olmayacaksa yaşamanın bir değeri kalır mıydı, bilemedi. Sevgi olmadan hiçbir şey olmuyordu. Sevmek ille gerekti. Yoksa insan olmak bize çok uzaktı.

Onsuz yaşayamayacağını anladı, Asya'nın sevgisi olmadan katlanamazdı gözünde hiçe bürünen dünyaya. Mecnuna dönüşmek istedi, Mevlasını bulmak. Ama yazık ki Mecnun kadar da yol almış değildi, hâlâ Leyla 'ya takılı haldeydi. Ne büyük ızdırap. Leyla'yı geçememek ne acıydı. Ciğerinin yandığını hissediyordu. Aşk buydu demek. Öncesi neydi bilmiyordu. Ama aşk buydu.

Dudaklarını yakan ismi soludu.

"Asya. Seni hâlâ, hemde seni çok..."

Adamın bitap hâli, düşkün ve asla mağrur olmayan duruşu Asya'yı suçlu hissettirdi. Ulaş'ın hâli öyle garipti ki sanki çektiği tüm acıları o değil de Ulaş yaşamıştı. Yüreğine bir ağrı düştü.

"Üzme kendini." demek istiyordu. "Bu kadar üzme. Ve artık beni sevme."

O muhtaç olduğu sevgi Ulaş'ı yok edecekse varsın kendisi yok olsundu. Asya'yı sevmesindi Ulaş. Dudakları titredi Asya'nın. Ulaş onu sevdiğini sayıklıyordu ve Asya bunu istemiyordu.

Ulaş'ı daha fazla bu hâlde görmeye dayanamadı; rengi atmış tenine ve gözlerinin harelerini kaplayan o hüzne bakmaya katlanamayarak ayağa kalktı.

Adamda daha fazla bir şey demeden ayağa kalktı. Asya istememişti onu ama her şey bu kadar basit olamazdı. İkisi de sessizliği bozmamaya yeminli gibi arabaya doğru yürüdüler.

İkisi ayrılmadan önce Ulaş son bir söz söyledi.

"Beni affetmen için her şeyi yapacağım, her şeyi."

'Kendini boşuna yorma.' demek gelse de demedi Asya.

Söylenecek çok söz vardı fakat ikisi de konuşacak derman bulamıyorlardı. Ulaş'ın itirafta bulunduğu o gece bundan daha fazla bir şey konuşmadılar.

Yastığına  başını koyduğunda Ulaş'ı perişan eden kararını tekrar tekrar sorguladı Asya. Ruhunda sevdiğini affedecek kırıntılar aradı. Ulaş'a derman olabilecek ufak bir ışık. Ama bulamadı. Ne yanına sorsa affetme diyordu. Düşündükçe şaşıp kalıyordu Asya. Sevgisine muhtaç olduğu adamın artık onu zerre sevmesini istemiyordu. Yeter ki Ulaş'ın canı yanmasındı. Kirpikleri ıslak bir şekilde uykuya dalarken Ulaş uykusuz gecelerin kapılarını çoktan açmıştı.

Adamın amcası ile kavgaları şiddetini her geçen gün daha fazla arttırıyordu.  Kendi ailesi ile tehdit edilmeyi hazmedememişti adam. Ulaş'ın da ailesiydi bu insanlar. Yiğeni şu güne kadar hayvanlara dahi zarar vermemiş birisiydi. Kuzenlerini ve yengesini gözünü kırpmadan harcayacak biri kesinlikle değildi. Ama Ulaş'ın gözü dönmüşlüğünden ötürü bir hamlede de bulunamıyordu. Kıza zarar vermeye cesaret edemedi. Ulaş'ı hep babasına benzetirdi. Sözlerinden asla caymazlardı ikisi de. Şu yaşına kadar kendi de sözünden caymış değildi ama konu evlatları olunca... Bunlarında ötesinde Asya'ya hâlâ zarar vermiyor oluşunun bir sebebi daha vardı. Kardeşi öldüğü zaman kıza karşı alevlenen öfke soğumaya başlamıştı. Yine de hâlâ Asya'yı suçlamaktan kendini geri alamıyordu. Abisinin intikamını alamamanın da verdiği bir hırs vardı üzerinde. 

ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin