20- İtiraf

330 38 48
                                    

Artık kaçmak zorunda değildim, her şey açığa çıkmıştı. Bunun bende bir rahatlama yaratması gerekmez miydi? Ancak ben Emir'in ellerine kelepçe geçirilirken, amcamın haykırışlarını dinlerken hiçte yaşayacağımı sandığım o hissi edinememiştim.

Emir'e her seferinde ne kadar uyuz olsamda o benim kardeşim gibiydi. Ve onun böyle bir müebbete çarptırılması ruhumu daraltıyor, bütün renklerin gözümde solmasına sebep oluyordu.

Çocukluğumdan beri benimle beraber olan tek arkadaşımın hayatının sonuna kadar duvarların arasında yaşayacağını düşünmem beni yerin dibine sokuyordu.

Onun için böyle bir sonu istemezdim..

O bana bunu yakıştırdıysa bile ben ona bunu yakıştıramıyordum. Olanları izlerken dudaklarımın titrediğini fark ettim. Amcam bana nefretle bakıyordu. Üzerime doğru  yürümeye başladığında korkuyla geri adım attım.

"Senin gibi bir sürtük hapsi hakediyor! Benim oğlum değil! Duyuyor musun beni Asya! Sen nasıl benim oğlumu bitirdiysen bende seni bitireceğim! Toralılarla iş birliği he! Sen bir hiçsin! Hiç! Hiç edicem sizi! İkinizde elimde can vereceksiniz." dedi hızlı adımlarıyla bana yaklaştığında.

Beni bir mahkeme salonunda tehdit etmesinin ne kadar mantıksız bir hareket olduğunu görmeyecek kadar gözü dönmüştü. Amcam beni hiçbir zaman pek sevmemişti. Fakat bugünden sonra onun nefretine de sahip olduğumu biliyordum. Sebeplerinden en önemliside Ulaş'tı. Ona göre ben bir hain olmalıydım. Düşmanla iş birliği yapan bir hain.

Bana saldırmasına fırsat verilmeden polisler onu kollarından tutup benden uzaklaştırmışlardı.

Ulaş yanıma gelmiş, bana destek olduğunu belli edercesine beni omuzlarımdan tutmuştu fakat ben ona değil babam ve dedeme bakıyordum. Ulaş ile olduğum için onlarda benden nefret ediyor olmalıydılar. Bu gerçek gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.

Babamın bana yönelttiği öfke dolu bakışlar tüğlerimin ürpermesine sebep oluyordu. Bu hayatta en nefret ettiği insanlardan birinin yanında duruyordum şuan karşısında. Babam her zaman amcama göre daha olgun bir insan olmuş, onun kadar fevri davranışlardan hep kaçınmıştır. Doğrusu babam tanıdığım en kurnaz adamdır, insanın hayatını tepe taklak ederde farkına bile varamazsın. Ondan hep korkmuşumdur.

Ulaş'a döndüm. Zaten tuhaf duyguların içindeyken ona bakmamla daha bi karmaşıklığa sürüklenmiştim.

"Onlarla konuşmalıyım." dedim sakince.

"Bunu yapmak zorunda değilsin. Zaten yorucu birgün senin için. Kendini yormanı istemiyorum, biliyorsun." dedi şefkat dolu sesiyle.

Onun bana yönelttiği merhameti hep içimi acıtıyordu, en çok bu halini seviyordum fakat yinede ruhum sızlıyordu. Ben buna alışkın değildim, her seferinde tökezliyordum.

"Yapmak istiyorum, aylar sonra ilk defa onları burada görüyorum. Anla beni."

"Hiçbirine güvenmiyorum, sana zarar verebilirler. Onun için bende yanınızda duracağım."

"Bu durumları daha da kötüleştirir."

"Umrumda bile değil Asya. Eğer onların yanına gideceksen bende seninle geleceğim."

"Peki." dedim pes ederek.

Bir cafede, babam ve dedemle aynı masada otururken hemen yan masamızdada Ulaş oturuyordu.

Bu duruma psikopatça bir istekle kahkaha atmak geliyordu içimden fakat kendimi zor tutuyordum.

Bu üçünün aynı ortamda bulunması inanılacak gibi değildi.

ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin