Medya - Ağlasun
<><><>
Daha omzumdaki yara geçmemişken bir kez daha bu acıya katlanabileceğimi sanmıyordum. Üstelik arka tarafım uçurumdu. Derin bir nefes aldım. Mehmet Aslanbey silahın tetiğini çekti.
"Kimse beni yenemez Şadoğlu. Cehennemde görüşmek üzere." Ellerimi çözmek için var gücümle çabalıyordum ama ne mümkün? İpler çözülmüyordu. Arkadan gelen Miran'ı fark ettiğim anda resmen gözlerim parladı. Ölmeyecektim..
"Unutma Mehmet Aslanbey, her zaman iyiler kazanır. Ben ölmeyeceğim.." Tek güvencem Miran'dı. Evet, güvendiğim kişi bir Aslanbey'di. Mehmet Aslanbey 'bu kız neyine güveniyor?' dercesine güldüğü sırada Miran arkadan babasının elindeki silaha yapıştı.
"Miran! Senin ne işin var burada!? Bırak silahı!"
"Baba saçmalama! Katil mi olacaksın!?" Onlar boğuşurken uçurumun kenarından çekilip bir ağacın arkasına girdim ve onları izlemeye başladım. Mehmet Aslanbey, Miran'ı itti. Miran'da geriye doğru savrulurken silah ellerinden düştü. Ardından Mehmet Aslanbey geriye doğru bir adım attı ve.. uçurumdan aşağı düştü.
***
Mehmet Aslanbey, beni uçurumun oraya götürmeden önce Akif'e böyle bir şey yapacağını anlatmış. Doğal olarak da Miran yerimizi Akif'den öğrenmiş. Mehmet Aslanbey'e gelince, ölüm haberi hızla haberlere yayılmıştı. Şuan ise karşımdaki kameramanlarla göz göze geliyordum. Bir açıklama bekliyorlardı doğal olarak.
"Ebru Hanım, Mehmet Aslanbey'in sizi öldürmeye çalıştığı doğru mu?" Siyah giyinmiştim. Mehmet Aslanbey ölünce yaslara boğulmuş gibi gösteriyordum kendimi.
"Yalnız Reyyan dersek sevinirim." Dedim gülümseyerek.
"Ama.."
"Size her şeyi anlatayım.. 20 yıl önce Mehmet babam bir isyan çıkarttı ve öz babamı yakarak öldürdüler. İşte ondan sonra ben ve kardeşim Yaren de yetimhanede kaldık mecburen. Orada adlarımız değiştirildi. Şimdi ise tekrardan gerçek adlarımızı kullanmaya başladık. Mehmet babamın beni öldürmeye çalıştığına gelince, evet doğru. Benim Reyyan Şadoğlu olduğumu öğrenince sinirlerine hakim olamadı." Evet, yalan söylüyordum. Kendimi haksız çıkaracak hiçbir şeyi söylemeyi düşünmüyordum. Kameramanlar bir süre kendi aralarında konuştuktan sonra tekrardan bana doğru döndüler.
"Peki intikam almaya çalıştığınız doğru mu?"
"Hayır, bu doğru değil. Öyle bir şey olsa ona hala baba der miydim?" Ardından başka bir gazeteci konuşmaya başladı.
"Miran Aslanbey'le ilişkiniz bitti mi?" Sertçe yutkundum.
Cidden ilişkimiz bitmiş miydi?
"Doğru.. Bu süreçten sonra sağlıklı bir ilişki sürdüremeyeceğimizi düşündük."
"Peki ya konaktan herkesi kovduğunuz?"
"Yanılıyorsunuz. Mehmet babam ölmeden önce her şeyi benim üzerime geçirdi, kendi hür ve özgür iradesiyle. Diğer Aslanbey'ler ise bu duruma katlanamayarak kendi istekleriyle konağı terk ettiler. Şimdi lütfen gidin, acımız çok taze. Bunları konuşmanın ne yeri ne de zamanı."
Kameramanları yolladıktan sonra eve girdim. Dün hastaneye giderek sargımı çıkarttırmıştım ve iyileştiğim için mutluydum. Odama giderek modern tarzda olan beyaz bir pantolon ve beyaz bir triko ceket giydim. Artık bu geleneksel kıyafetleri giymek istemiyordum. Ağır bir makyaj yaptıktan sonra saçlarımı düzleştirdim. Ardından salona inip yemek masasının baş koltuğuna oturdum. Kahvaltım çoktan hazırdı. Koca masada tek başıma yemek yemek çok garip geliyordu doğrusu. Telefonumun sesiyle elimi cebime attım ve telefonu kulağıma götürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜKEMMEL GELİN
Romance-TAMAMLANDI- "Düzelir sandım.. senin varlığınla biraz olsun hayat yüzüme gülmüştü ama nedense şimdi fark ediyorum her şeyi. Geçmiş peşimi bırakmayacak.." Kuruyan gözyaşlarımla birlikte ayağa kalktım ve pencerenin önüne geçtim. Gökyüzü ve yeşilliğin...