Ezberci eğitime son.. Ezbere eğitim artık istemiyoruz ! seslerini zamanında ve yakın süreçte oldukça çok duymuşuzdur öğrenci kardeşlerimizden ve ilgili aile bireylerinden.. Yeter artık canımız çıkıyor, aklımız almıyor, anlamadan ezberlersek ne önemi kalır eğitim öğrenimin değil mi ? cümleleri kulaklarımıza aşina geliyordur eminim. Eğer yakın zamanda öğrenim hayatından ayrılmış ve iş kariyer odaklı yaşam sürmeye başlamadıysanız eğer bu yazıda sizlere önemli bilgiler ve alıntılar aktarmaya çalışacağım. Keyifli bir hal alması bağlamında her ne kadar yazı içeriğinde şaklabanlık ortamı sağlamaya kalksam da değerli vaktinizi sizlerden çalmadan kısa özet geçerek anlatmaya çalışacağım.
Üniversite sınavlarının ve okul hayatının başlaması ile birlikte her aile kurumu içerisinde almış gidiyor bir temaşa, kargaşa.. Sabahları okula yetişme, yataktan kalkma, hazırlanayım derken uyuyakalma gibi önemli detaylar hazırlıyor aslında bizi o sayılı zaman içerisinde hayatımızı karartmaya veya yeşertmeye çalıştığımız ve uğraştığımız o yüceltilen üniversite sınavlarına.. Esasında çok kötü bir eğitim sistemine sahip olmakla birlikte her yıl git gide eğitim-öğretim sürecini nasıl zora sokarız da bu öğrencilerin ve ailelerin aklı başından gidiverir diye uğraşılıyor sanki diye düşünmeyen yoktur kanaatimce.
1940' lı yılların Köy Enstitüleri (1937 yılında kurulmuştur) zamanlarından bahsedecek olursak eğer, yüzümüz asılır ve kahroluruz. Dünya ülkeleri arasında ilk beşin arasına tayin edildiğimiz bir eğitim sisteminden, paspal bir durumda bulunan bir öğrenim düzenine doğru.. Acaba nasıl oluyor da oralardan buralara doğru sürüklenip adeta paramparça olmuş bu eğitim sistemimiz onu düşünmek gerek. Öncelikle bu köy enstitüleri nasıl işliyordu ve bu kadar başarıyı nasıl elde ediyordu bunlara göz atalım. Köy Enstitüleri Kanununda Köy Enstitülerinin kuruluş amacı, "Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek" olarak belirtilmiştir. İrdelemek ve derinlere inilmesi gerekiyorsa eğer, Köy Enstitülerinde verilecek eğitim aracılığıyla, temel bir hak olan eğitimin, köylüyü kendi kaderini değiştirebilecek bilince kavuşturma, köyü içten canlandırma, köylüyü kendi haklarını koruma eylemine sevk edecek ve yurttaş yetiştirecek işlevle canlandırılması planlanmış ve gayet başarılı bir biçimde işlenmiştir. Bununla ilgili örnek verecek olursak eğer Şahin AYBEK' in köy enstitüleri hakkında kaleme aldığı köşe yazısından şu alıntıyla devam edelim..
"Köy Enstitüleri basit gibi görünen bir aydınlanma mucizesidir. Köy enstitüleri yalnızca köy öğretmeni yetiştirmemiştir. Çünkü Köy Enstitüleri aynı zamanda çok yönlü bir insan yetiştirme projesidir. Ta o dönemde köyden gelen kız ve erkek çocukları öğretmen olarak yetiştirilip tekrardan kendi köylerine veya çevre köylere gönderiliyorlardı. Öncelikle öğretmenler bu bölgenin öğretmenleri oldukları için çevreye uyum sorunu yaşamıyorlar ve köylüyle çatışmıyorlardı. Ayrıca bu gençler sadece öğretmen değillerdi. Tarım ve inşaattan da anlayan bu öğretmenler enstitü binalarını yapıyor, tarlalara, hayvanlara bakıyorlardı. "Adeta yerinden bir köy kalkınması yapacak tüm donanımlara sahiptiler." Bu kadar mı? Hepsi en üst düzeyde hümanist değerlerle donatılıyor, sağlam bir edebiyat, sanat, müzik eğitiminden geçiyorlardı. Köyden kalkınma sağlandığı için hem köyler aydınlanıyordu hem de köyden kente göç engellenmiş oluyordu. Böylece köy-kent ayrımı ortadan kaldırılıyordu."
Maalesef ki 1954 yılında "Köy Enstitüleri" milliyetçilik ilkesine uymuyor, kent-köy ilişkisi arasında farklılaşma oluşuyor, insanlar arasında sınıf ayrımı oluşuyor, ayrımcılık unsurları baş gösteriyor gibi çeşitli sebeplerden mütevellit kapatılmış ve bir güzel eğitim döneminin de sonuna bu şekilde varılmıştır.
Rahmetli Profesör Doktor Oktay SİNANOĞLU (Türk Kimyager) moleküler fizik ve biyokimya alanlarında çeşitli akademik çalışmalarının yanı sıra Türkçe ile ilgili politik görüşlere sahip ve Türk eğitim sistemi hakkında ileri görüşleri olan bir bilim insanıydı. Katıldığı çeşitli programlarda bunları oldukça güzel ve net bir ifadeyle dile getirmiş ve birçok gencimize yön vermiş, eğitim sistemi hakkında son zamanlarda neden ilerleme sağlanamadığı hakkında açık fikirler beyan etmiştir. Müsait bir zamanınızda sosyal medya veya internet üzerinden araştırmanızı ve izlemenizi önemle rica ediyorum..
Ayrıca bir başka önem arz eden açıklamalar ise Tarihçi, yazar ve akademisyen İlber ORTAYLI hocamızdan gelmektedir. "Bir Ömür Nasıl Yaşanır" isimli kitabında eğitim sistemi hakkından oldukça güzel ve elverişli bilgiler aktarmakla beraber, kendisinin gençlik yıllarında nasıl öğrenim sağladığını ve kendisini nasıl geliştirdiğini detaylıca anlatmaktadır. Yazının da başlığının ilham kaynağı, kendisinin beni oldukça etkileyen eski ezber sistemi hakkında anlattıkları olmuştur. Şimdi ki zamanda ezberci sisteme karşı olunduğu, aslında en güzel ve kararlı öğrenme sisteminin ezberleyerek elde edileceğini anlatmaktadır. Okuduğunu anlama ve öğrenme kısmında öncelikle ezberlememizin ve sonra ezber üzerinden anlama ve bilgilenme yapılmasının, en doğru ve faydalı sistem olduğunu altını çizerek söylemektedir.
Gerçekten de ezberleme işlemi yapılmadan okuduğunuz bir makaleyi veya bilgiyi öğrenme imkânınız çok düşük bir ihtimaldir. Beynimizin fıtratımızdan kaynaklı olarak bizlere sunduğu özelliklerimizi çalıştırmamızın, yalnızca kendi içgüdülerimiz sayesinde olacağını sizlere söylemeliyim. Ezberleme kabiliyetimiz doğuştan bizlere verilmiş ve beynimiz gerçekten muazzam bir bellek görevi gören mucizedir.. Eğitim sistemimiz ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, bizler bize verilen kıymetli özelliklerimizi asla yitirmeyelim.. Okuyalım, ve zamanla öğrenelim..
Saygı ve sevgilerimle..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnsan Hak'ta Hak İnsanda
SpiritualCopyright © 2021 Tüm Hakları Saklıdır. İçindeki rengârenk yaşamı belli etmek istersin, siyah beyaz kalmış bir dünyaya.. Toplum psikolojisi ve empati bölümleri içeren bu kitap, sosyal şizofreniye doğru yol alan bu zorlu yaşam mücadelesinde, bizleri t...