Arayış ve Fıtrat / 1

90 50 27
                                    

Duyguların sömürüldü sırf senin bu anaç tavırların yüzünden. Aşka doğru akan bir nehir gibi durulmaman gerekirken hep yüzüstü bırakıldığını düşündün ve kimsesiz kaldığını sandın. Ne kadar yanlış yaptın ah bir bilsen.. Bir masum olarak doğduğun ana kucağında anlamaya başladın aslında hayatın acımasız olduğunu. Sen ağlamadan asla karnın doyurulmayacak sandın ve gördün ki ağlayarak her şeyi elde edebileceğini ebeveynlerinin minik hatalarıyla öğrendin sandın. Bak gördün mü ilk yanlışını ebeveynlerin sayesinde tecrübe etmiş oldun. Her yanlışın aslında hayatında nasıl da büyük bir tecrübe olduğunu anlamaya başladığında acılar çektin, kızdırıldın, kandırıldın belki.. Asla affetmeyeceğim dediğin insanları bile usul usul affettiğin bile oldu değil mi ? Gördün mü bak ön yargı kavramını da bu şekilde aşmış oldun biraz. Birini gördün, muhabbet duydun, sohbet ettin ve onun aşk olduğunu sandın belkide. Söylesene aşk düşüncesi nasıl da eyleyiverdi kalbini, ilk aşkını ya da aşkın ne olduğunu ne zaman nasıl anladın ? Gerçekten aşk mıydı yoksa bir yanılgı mıydı seni bu dünyadan koparan ? Çok derin mevzulara girmek üzere olduğunu görüyorsun, artık bir gençlik çağındasın ve geçmişinde yaşadıklarının seni asla yarı yolda bırakmayacak tecrübeler olduğunu sanıyorsun öyle değil mi ? İnsanoğlu yapısı gereği mi bencildir yoksa hayat mı bizleri bencilliğe itmiştir. Bencillik kelimesi bizlere aslında neler anlatıyor.. Ya özgürlüğümüzü sahiplenme duygusu ile birlikte kısıtlamaya iten duygu fıtratımızdan mı geliyor gerçekten yoksa hepsi birer uydurma mı ? Sorgulamak insanı özgürlüğünden mi eder yoksa özgürlüğün bin tonu gibi bir arayış mı sunar bizlere.. Her halimiz ile ömrümüz boyunca aramak ve bulmak kelimeleri bizi asla yalnız bırakmaz, bizlere umutlar aşılar ve hayallerimiz aslında bu iki lütufkâr kelimeler aracılığı ile başlar..

Dağ, taş, toprak iken birbirimize Umman olmaya nasıl geliriz.. Yaşayan birer ölüler iken gönüllerde yanmaya ve küllerimizden doğmaya nasıl geliriz.. Aşkın ateşini yüreklerde nasıl hissederiz, duyulan sevginin kaynağını biz beşer de şaşar ırkı nasıl da yönlendirilmeden bulabiliriz..

"İkra ! (Oku) Yaratan Rabbinin adıyla oku, İnsanı bir kan pıhtısından yarattı!( Alak Suresi)" Yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin ilk inen ayetlerinin arasında bulunan ilk ayet bizlere oldukça dehşet verici güzellikte bir anlam katıyor. Öylesine güzel ki verilen anlam, insanlığın okumadan diğer mahlukatlardan herhangi bir farkının olmayacağını anlatıyor resmen..

Bizlerin nasıl arayacağını ve bulacağını apaçık bir şekilde anlatıyor, merakları gidermenin ve doğal ihtiyaçların karşılanması bizlere zor olmayacağını gösteriyor. İnsanlığı ferahlatan ve hayatını kolaylaştıran insanların meraklı ve sorgulayıcı insanlardan oluştuğunu varsayarsak ki tamamiyle öyle Allah (c.c.)'ın ilk ayeti ile birlikte uyumlu olduğu gerçeği gözler önüne geliyor. İnsanlık yararına gerçekleştirilen buluşların Rabbimiz tarafından bizlere doğuştan verilen merak ve sorgulama yetileri olduğu apaçık bir gerçek. İnsanlığın yaradılışından gelen ana özelliklerden sonra keşfettiği sahiplenme ve kıskançlık kavramları da yoksa doğuştan gelen birer mahrem duygulardan sizce ? Elbette fıtratımız bize oldukça cömert davranarak kişilik geliştirme konusunda oldukça yardımcı olmuştur.

Hz. Adem (a.s) peygamberin ve Hz. Havva validemizin yaratılışı ile ilgili olarak, "Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratıp o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinize karşı gelmekten sakının.." (Nisa, 4/1) ayeti biz insanoğluna bildirilmektedir. Aslında bazı yazılı kaynaklarda kadının erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığı söylemleri var. Elbette bunu Peygamber efendimizin kadınlar hususunda kadınların kırılgan ve duygusal özelliklerde olduğunu belirtmek için teşbihli bir dil kullanarak anlattığı bir hadisten dolayı kabul görüyorlar. Benim ise burada değinmek istediğim nokta az evvel ki hadisle beraber kadın ve erkek ilişkisinde ki tavır ve maneviyatları incelemek.

Kıskançlık, birisini çok benimsediğimizde o kişinin ilgi ve sevgisini sadece kendimize istediğimizde ortaya çıkan bir duygudur. Hiçbir kişinin ya da hiçbir aktivitenin sevdiğimiz ve ilgisini beklediğimiz kişi ile aramıza girmesini istemeyiz. O kişi sadece bize odaklanmalı ve tüm zamanını bize ayırmalıdır.

Bir erkek çocuğunun babayı kıskanması ya da bir kız çocuğunun anneyi kıskanması ilgi ve sevgi bekleyen ve sevdiğini kendisine saklamak isteyen bir durumdur. Böyle kıskançlıklarda hemen akla cinsellik getirmemek gerekmekte; çocuğun ilgiyi kıskandığı ve bu ilgiyi kendisine istediği düşünülmelidir.

'Erkek çocuğunun babayı, kız çocuğunun ise anneyi kıskanması konusu 'un Oedipus ve Kompleksi kuramlarında yer alır. Psikanalist olan Freud, Oedipus Kompleksi'nde erkek çocuğun annesine olan aşkından ötürü babasını kendisine bir rakip görmesi, bu nedenle de babasını kıskanması Yunan Mitolojisi'nde babasını öldürüp annesiyle birlikte olan Oidipus'tan adını alır.

Elektra kompleksi ise, kız çocukların babalar ile olan ilişkileri tanımlayan şekline deniliyor. Elektra kompleksine göre kız çocuğun babaya olan hayranlığı ve aşkı dolayısıyla annesinin babasıyla olan ilişkisini ve annesini kıskanır. Bu iki duruma göre de çocuk karşı cins ebeveynine karşı bir hayranlık ve aşk hissettiğinden, hemcinsi olan anne ya da babasına karşı da yoğun kıskançlık duyar.' ( Alıntı bir bilgidir)

Şimdi bu yukarıda ki bilgiler ışığında biraz İslami ilim bilgilerinden kendimce çıkarımlarımı paylaşmak istiyorum. Hadiste belirtildiği üzere kadın kırılgan ve duygusal bir kişiliğe sahiptir. Ayetlerde ise kadının Allah(c.c) tarafından erkeğe emanet edildiği ve rızkını sağlaması, dinin emirlerine uyması konusunda uyarması, Allah(c.c.)'ın emanetine sahip çıkarak koruyuculuk görevini yerine getirilmesi istenir ana hatlarıyla. Sahiplenme kavramı burada türetilerek yaratılıştan kaynaklı da olabilir elbet. Çünkü bazı rivayetlere göre Allah(c.c) Adem peygamberin yalnızlığından dolayı o uyurken onun en kısa sol kaburga kemiğinden kadını yaratmıştır ve bu yüzdendir ki kız çocuklarının babalarına aşk ve sevgi hissetmesi ve ilerleyen yaşlarda bir erkeğe sevgi ve aşk beslemesini bu duruma bağlamışlardır bilgisini ediniyoruz..

İnsan Hak'ta Hak İnsandaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin