Dünya bir duraktır yalnızca, sevginin ve hoşgörünün bağında.. Bütün insanlık alemi, apayrı milletlere ve topluluklara ayrılmış durumda. Her coğrafyanın kendi fiziksel yapısına ve gerçekleştirdiği yaşam mücadelesine göre değişkenlik gösteren özellikleri mevcut. Her toplumun etnik ve kültürel yapısı, benimsemiş oldukları inanç kavramları elbette farklılık gösterebilir. Ancak yaradılıştan gelen insani özelliklerimiz sayesinde, bu güzel dünyamızın oluşmasından bu yana hep iletişim ve etkileşim içerisinde bulunulmuş. Bütün ırklar ve toplum kavramlarının oluşmasında etken olan ana sebep coğrafyadır. Arap yarım adasında bulunan bir kişinin vücutsal özelliklerinin çöl sıcaklarına dayanabilir olması ve Kuzey topraklarında bulunan bir kişinin doğuştan gelen vücutsal özelliklerinin buzul soğuklarına dayanabilir olması buna verilebilir basit bir örnektir.
İnsanların ürettikleri ve tükettikleri her türlü yiyecek, kıyafet vb. materyaller, yaşam sürdükleri topraklara has olmakla birlikte tüm dünya toplumunun da birbirlerinin ortak ihtiyaçlarına karşılık vermesi sonucunda kültürel ve etnik yapıları da toplumlar arasında kaynaşma fırsatı bulmuştur. Hint deryasının baharat cenneti ile Anadolu ve Avrupa coğrafyası tanışmış, bununla beraber karşılıklı ihtiyaçları süregelen zamanlar içerisinde ihtiyatla karşılanmaya devam etmiştir. Bahsettiğim ufak örneklendirmeler'e karşın bütün dünya toplumları bunlara benzer etkileşimler içerisine girmiş ve "Milletler Arası Ticaret" olgusu böylece serüvenler haline erişmiştir. İnsanlar arasında geçmişten günümüze "İpek Yolu" ve "Baharat Yolu" gibi ticaret yolları etkileşim araçları haline gelmiş ve kültürel olarak bereketli bir karmaşa oluşturulmuştur. Böylece dünya toprakları üzerinde insanların birbirlerini tanıması, toplumlar üzerinde fikir sahibi olmaları ve kaynaşmaları "Kardeşlik" ve "Barış" terimlerinin tüm dünya üzerinde yer edinmesine yol açmıştır.
Toprak savaşları ve kölelik rejimi gibi oldukça nefret dolu hareketlerin son bulması ve barış ortamının yeryüzüne sirayet etmesi için bütün insanlığın ortak bir tavır sergilemesi gerekmektedir. Huzur ve güven ortamı sağlamak için gerekli çalışmaların devletlerin ve büyük platformların öncülük halinde hareket ederek hazırlaması gerekmektedir. Bu hususta bütün dinlerin ve etnik kökenlerin bir araya gelmesi ve "kardeşlik" mesajları vermeleri yeterli olmamıştır ve olmayacaktır. Ortak bir zemin oluşturulmalı ve insanlarımız her türlü fikre ve beyanata saygı çerçevesinde yaklaşmalı. İnsanlar bir araya gelmeli, açgözlülük, paraya olan düşkünlük ve dünya malına olan şehvet duyguları köreltilmeli. İnsanlar artık sevgiyi benimsemeli kendi aralarında, dini mecraların uygulaması gerektiği ve toplumlara aşılanması gereken duygular bütünüyle bu yönde oluşmalı. Artık nüfuz kazanma politikaları, sömürme ve duygusuzlaştırma çalışmaları bir son bulmalı. İnsanoğlu yaratıldı ve yeme-içme ihtiyacı ile karşılaştı. Karnını doyurdu ve barınma ihtiyacı karşısına çıkageldi. Çatısını üzerine örttü ve giyinme ihtiyacı doğdu. Bu şekilde sarmal bir döngü ile insanoğlu ta ki bu zamana değin geldi ve doyumsuz bir yaratık haline dönüştü. Bu doyumsuzluk kaprisine bağlı olarak insanın "Bencillik" duygusu ortaya çıkıverdi. Kardeşlik için bu dünyada gerekli olan en önemli şeylerden birisi insanın kendi bencilliğinden sıyrılmasıdır. Ancak o şekilde insan bir başkasını düşünebilir ve bir başkasının mutluluğundan mutlu olabilir. Eğer bir insan başka bir kişiyi düşünemiyor ve onunla birlikte mutlu olamıyorsa, toplumlar nasıl olacakta birbirleri ile mutlu olacaklar ya da birbirlerinin sorunları hususunda düşünceli davranacaklar? Toplum bireylerden oluşur ve birey kendi sorumluluğunda bu şekilde düşünmez ve hareket etmez ise dünya barışından ve kardeşlikten bahsetmemiz imkânsız olur. Bu yüzden kardeşlik ve dünya da barış kavramlarının gelişebilmesi, toplumların eğitim seviyelerinden tutun ebeveynlerinden aldıkları ahlak ve görgü kurallarına kadar uzanmaktadır. Kitap okuma oranı oldukça düşük ülkeler de yaşayan insanların düşünce özgürlükleri ve birbirlerine karşı olan tutum ve davranışlarının ne kadar özgür ve saygı çerçevesi içinde olmalarını bekleyebiliriz? Yüce yaratıcımız indirdiği son kitabında insanlara ilk cümlesinde "Oku" emrini vermiştir? Her şey birbiri ile bağlantılı ve kusursuz seviyede. Okuyan ve anlayan insan karşısında ki insanı dinleme de ve sorunlarını anlamada ileri derecede seviye kat eder. Karşısındaki insanı anlayan insan, sağlıklı bir şekilde iletişim sağlar ve gürültüsüz ve kavgasız bir sona erişilir..
Dünya da barışı sağlamak ve huzurlu bir şekilde yaşam sürmek bana gerçekleştirilmesi imkânsız bir "Ütopya" gibi geliyor. Onca masum çocukların katledildiği, savaşların sona ermediği, kadınların şiddet gördüğü ve cinsel istismara uğradığı bir dünyanın içerisinde bulunuyoruz ne yazık.. Kendi düşüncelerimizi aktarırken mutlu bir hayal ürünü sağlamak istiyoruz, barış ve huzur diliyoruz.. Lakin bu çabaların sonuç göstermesi; yürekler aşıp denizler geçmeden, çöl kumları savurup ateşten gömlek giymeden imkansız..
Ayrıca belirtmek isterim ki burada anlatılmak istenilen kardeşlik mevzusu tüm dünya insanlığı için geçerli değildir, yalnızca "Mümin müminin kardeşidir" hadis-i şerifi dışarısına çıkmak bizim için ebeden ve edeben olumsuzdur. Bizim temennimiz yalnızca barış ortamı oluşması yönündedir. Yanlış anlaşılmalara mahal vermeyelim dostlar.
"Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için.. Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.." Yunus Emre
Saygılarımla..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnsan Hak'ta Hak İnsanda
EspiritualCopyright © 2021 Tüm Hakları Saklıdır. İçindeki rengârenk yaşamı belli etmek istersin, siyah beyaz kalmış bir dünyaya.. Toplum psikolojisi ve empati bölümleri içeren bu kitap, sosyal şizofreniye doğru yol alan bu zorlu yaşam mücadelesinde, bizleri t...