İnsanlığımızdan Çıkmayalım..

56 40 8
                                    

Toplumumuz öylesine dehşet düşürücü bir hal aldı ki hey hat ! İnsanlarımız artık yolda yürürken bile aman tanıdık biri beni görmesin de iki çift laf etmeyeyim zihniyetine bürünmüş halde. Peki bizi bu hallere sürükleyen ve zorlayan durum nedir ? İnsanlardan ve toplumdan uzaklaşmamıza neden olan asıl durum nedir ? Birbiri ardına saklanmış onca soru ve cevaplanması bir hayli uzun ve ağır sonuçlar doğuracak olan cümleler..

Hele ki şu anda bu yazımı yazarken dinlediğim Üç Hürel'in en sevdiğim parçalarından "Bir sevmek bin defa ölmek demekmiş.." şarkısı eşliğinde pek haz etmediğim konulardan bahsetmek çok bunaltıcı gelse bile bahsetmek zorundayım. Çünkü bende bu konulardan çok mustarip bir haldeyim. Bir yerden başlamak gerekirse mevcut toplumun yaşadığı yüzyıl ve teknolojinin bu denli gelişmesi sonucunda ortaya çıkan bir bela var ki, ama ne bela.. "Üşengeçlik ve umursama hastalığı", artık insanlarımız çevresinde oluşan eylemlerden ve monotonlaşan hayatlardan bahsederken bile sosyal medya aracılığı ile haberdar oluyorlar ve sanki sosyal hayatlarını yalnızca orada geçiriyorlar. İnsan, idrak yeteneğini ve düşünce yetisini dahi sosyal medyada bulunan yorumlar ve beğeniler çerçevesinde gerçekleştirir hale geldi. Ben bu konu hakkında oldukça geri kalmış vaziyetteyim. Artık toplumda kullanılan sohbet dili ve etkileşime geçme hali ayyuka çıkmış vaziyette değişmiş durumda. Çoğu kelimenin anlamına dair zihnimde hiçbir fikir oluşmamakla birlikte, artık güzel Türkçemizin kirlendiği ve asimile sürecinde olduğu kanısındayım. Bazen aklıma öyle komik anılar geliyor ki izlediğimiz Yeşilçam filmlerinde kullanılan konuşma dili tebessüm etmeme neden oluyor. Uyuşturucu baronlarının ve kötü adamların Zeki Müren hassasiyetinde ve kibarlığında konuşmalarını izlediğimde nereden nerelere gelmişiz diye söylenmekten kendimi alamıyorum. Bu duruma gelmemizde geçen yılların ve yeniliklerin etkisi elbette çok fazla olmakta, lakin tabiri caiz ise ben "eski kafalıyım" diyorum. Aslında benim mustarip olduğum konular tam olarak bunlar değil. Ben bu konular sonucunda ortaya çıkan asosyallik durumundan endişe duyuyorum. Artık karşılıklı oturup iki kelam edemez duruma gelmişiz ve buna kendi kişiliklerimiz bile müdahil olup karşı çıkmıyor. Geçen günlerde bu konulardan bahsederken bir karikatür gözüme ilişti, iki tane kuş elektrik tellerinde sohbet ediyor ve tam karşılarında bir tarla mevcut. Tarlanın arasında iki tane "korkuluk" dikili duruyor ve kuşlar arasında söyle konuşuyorlar " Şu karşımızdakiler insan mı ? diye yanındaki diğer kuşa soruyor ve diğer kuş aheste bir şekilde " Hayır tabi, eğer insan olsalardı ellerinde telefon başları öne eğik olurdu" diye cevap veriyor.. Ne kadar anlamlı ve kısa bir şekilde düştüğümüz durumu anlatmış karikatür çizen güzel arkadaş. Tamam, teknoloji gelişmekte ve biz faydalı olarak kullanma yoluna girebiliriz lakin ben bunda bile bir sorun görüyorum. Örneğin eskiden bir konu araştıracak olsak ne yapardık ? Bulunduğumuz yerin halk kütüphanesine gider önce güzel bir çalışma alanı bulur ve oraya kurulurduk. Sonrasında araştıracağımız konu ile ilgili alana gider gerekli olacak kitapları ve ansiklopedileri bulur masaya tepeleme yığardık. Belki saatlerce tozlu sayfalar arasında bakınırdık lakin bu işi yaparken bile o verdiğimiz uğraş ve harcadığımız zaman bile sizi bilmem ama bana çok huzur verici ve iyi gelirdi. Şimdi ise öyle mi ? Hemen cepten çıkarıyoruz telefonu bir kilit hareketi, sonrasında "Google baba" cevap ver bakalım neymiş merak konusu..

Tamam belki de çok yeriyorum kabul. Lakin istediği kadar zamanımızı almasın ve yeteri bilgiyi anında bizlere ulaştırsın, insanlığı tembelleşmeye ve sonunda üşengeçliğe iten bu durumu tam anlamıyla faydalı bulamıyorum. Elbette yardımcı olduğu zamanlar olacak, acil durumlarımızda kullanacağız, ödemelerimizi yapacağız (vb.) ne bileyim faydasını göreceğiz lakin bunlara aldanıp sosyal yaşamdan kendimizi soyutlayıp; insanlıktan çıkmamalıyız..

İnsan Hak'ta Hak İnsandaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin