Kimsesizlerin kimsesi düşünemedi mi bir insanı koca evrende yapayalnız bırakmayı. Ya da koca evren mi kabul etmek istemedi hınca hınç dolu bir insan yığınını ? Her dibe çöküşte, yalnızlığa oynayan insanlardan bahsediyorum. Her hata sandığımız, her yanlış yaptığımız bu yaşamda neden yalnızca kendimizi yargılamayla uğraşır, başkalarını sorgulamaktan kaçınır bazı bastırılmış kişiliklerde insanlarımız. Kim ne der diye yaşamaktan bıkmadınız mı ? Ya da nefes alıp verişinize dahi karışmakta hak iddia edebilecek kadar saçmalık dolu insanların arasında bunalmadınız mı ?
Küçük yaştan itibaren yetiştirilme tarzından bu yana süregelen bir sosyal bozukluk olarak gördüğüm bir durumdan bahsetmek istiyorum sizlere. Yeri gelir anne ve babalarımızın yönlendirdiği davranışlarda bulunur ve onların terk etmemizi istediklerini davranışlardan kaçınırız. Bunlar ebeveynlerimizin doğruları olabilir elbette, lakin gelecekte kişiliklerimizin oluşmasında ve vereceğimiz kararlarda ne kadar etkili olacaklar bundan bahsediyorum. Kurmak istediğimiz hayallerin bile bu etki altında kaldığını düşünemeden geçemiyorum. Bazen oturup bunu derin derin düşünüyorum. Acaba şuan olduğum yerden bambaşka bir pencereden hayata bakabilmem için daha evvel bulunduğum noktaya gelmek için harcadığım, çabaladığım ve hayalini kurduğum şey.. Ya bambaşka bir şekilde olsaydı ve ben şuan bu nokta yerine bambaşka kurulmuş ve planlanmış dünyada olsaydım diyorum.
Aile yaşantımız muhafazakar, sosyalist ya da değişik dünya görüşlerine açık olabilir. Bununla beraber aile kavramında oluşacak ahlak kuralları ve sosyal yaşantımız da bu etkenler ile birlikte değişkenlik gösterebilir. Örneğin muhafazakar bir ailede yetişmiş bir bireyin kişisel özelliklerini genel manada değerlendirelim. Öncelikle bu kişi Dini yapıda daha olgun bir birey haline dönüşmekle birlikte daha ılımlı bir kişilik olma yönünde ilerler her türlü özelliği ile. Mesela en ufak değinmemiz gereken nokta bir kişi ile münakaşa bile yaşasa mütevazilik konusunda ön plana çıkabilir, kendisini tartışmadan ve sorgulama hususundan haklı bile olsa uzak durabilir, geriye çekilebilir. Belki size bu durum biraz sığ bir düşünce örneği gibi gözükse de malesef bununla ilgili çok yaşayış bulunmakta ve belki siz bile bu duruma şahit olmuş olabilirsiniz. Evet haklı bir konuda bile karşısında ki insanın incinmesini istememek hoş bir davranış olabilir, buna katılıyorum. Lakin her zaman bu durum bu şekilde olmayabilir ve bu devamlılık gösterdiğiniz hareket yüzünden zamanı geldiğinde gerekli duruşu sergileyemeyebilirsiniz. Ön planda bulunan davranış (tevazulu bir tutum sergilemek, vb.) hususunda, ebeveynlerinizden ısrarla öğrenim görmüş olmanız sizi ilerleyen yaşlarda bu duygu ile bağımlı halde olmanıza neden olabilir bu da sizi hayatta olumsuzluklar arasında baş başa bırakabilir. Yukarıda yalnızca tek bir olgudan bahsetmiş olmakla beraber bu tüm karakter analizleri için geçerlidir. Kendimizi heba etmenin yolları arasında belki de dış etkenlerden çok kendi içimizin oluşturduğu, maneviyatımızı dahi etkileyebilecek güçte davranışlar bulunabilir. Bu konu ile ilgili Peygamber Efendimiz (S.a.v.) 'in bir hadis-i şerifinde "Merhamet etmeyene, merhamet edilmez" buyurmuştur. Yani her ne kadar tevazu ve merhamet sahibi olursak olalım bazı durum ve oluşan olaylar karşısında kendi duruşumuzu gerekirse sert bir şekilde göstermekten kaçınmamalıyız.
Ben bunun üzerinde durmak istedim daha çok. Çünkü hayat boyu alacağımız kararlarda ne kadar etkisi olabileceğinden emin olmadığım ve sorguladığım bir durum olmuştur sürekli. Bir sonraki devam yazımda hayallerimizin ve aidiyet duygumuzun ne denli karmakarışık bir halde olduğunun açıklamaları ve örneklendirilmeleri ile devam edeceğim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnsan Hak'ta Hak İnsanda
EspiritualCopyright © 2021 Tüm Hakları Saklıdır. İçindeki rengârenk yaşamı belli etmek istersin, siyah beyaz kalmış bir dünyaya.. Toplum psikolojisi ve empati bölümleri içeren bu kitap, sosyal şizofreniye doğru yol alan bu zorlu yaşam mücadelesinde, bizleri t...