"Güven Duygusu ve Tabularımız - 2"

14 6 7
                                    

Yalan, toplum adına nasıl bir kurtarıcı değil mi ? Dürüstlüğün katili ve kötü kalpleri oluşturmakta azmettirici resmen. Akşam çay içmeye ne dersin ? Sorusu oldukça sıradan ve samimi. Lakin buna verilecek en basit ve dürüst cevaplar bile birer birer rafa kalkmaya başlıyor hayatımızda.. Yaşantımızın oldukça çöküntülü ve karmaşıklığı mı neden oluyor sizce bu duruma ? Ya da insanlığın samimiyetsizlik köprüsünde kucaklaşmaları mı ?

Kimileri yalnızlıktan şikayet etse de aksi gibi kalabalık ortamların arasında laçkalaşmış samimiyetsiz ve güvensizlik çemberi arasında kaybolup gitmekten yeğdir aslında. Mütemadiyen bu çember, içine aldığı kişileri sosyal birey veya kaynaşmış kitle haline getireceğim derken hallaç pamuğu gibi tepe takla ediyor. Yozlaşmış toplumların oluşumlarına da bağlı olsa gerek kültürel faaliyetlerden uzak, sohbetsiz ve yalan dilinin çokça dolandığı bu ortamlardan çabucak uzaklaşmak, haliyle hiç şatafatına aldanmadan içerisine hiç dahil olmamak gerek. Peygamber efendimizin de hadisi şeriflerinde buyurduğu üzere "Kişi sevdiğiyle beraberdir" hadisinin farkında olarak veya iyi niyetlerimizi yanlış ve yalanlardan uzak tutarak bu senaryodan farklı bir yola evrilmeye çalışmamız gerek. Toplumsal olarak güven duygusunun azalması, insanlığın artık yüz yüze rahatça ve utanmadan yalanlar söylemesi ve bunları normal bir durummuş gibi karşılamak bizleri geri dönülmeyen bir yola sokabilir. Bir bireyin bu duruma alıştıktan sonra sahtekar, dolandırıcı ve kalpazan olabileceğini; ailenizi ve topluma oldukça ağır zararlara sokabileceğini asla unutmayın. Gözler önüne serilen hemen hemen her gün karşımıza çıkan aldatma, kandırma, kaçırma ve taciz, tecavüz haberlerine hepimiz şahit oluyoruz. İnanılması oldukça zor ve mide kaldıran cinsten haberler karşısında tepki bile göstermeyen, aksine mağdur kişiyi eleştiren ve aşağılayan bir toplum haline nasıl geldik ? Teşbihte mübalağa etmez isek resmen İslam öncesi cahiliye devri yaşıyor, yaşatıyoruz.. Ve bu duruma karşı toplum olarak uzun zamandır bakar kör kalıyor, sesimizi duyuramıyoruz. Güvensizliklerimiz bizleri başarıya ulaştırma da sekteye uğratabileceği gibi, kişilik olgumuzun bile sağlam şekilde oluşmamasına neden olabilir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir" sözünü okuduğumuzda ve günümüz Türkiyesinde bulunan mevcut gençliğimizin durumunu ele alacak olursak ve bu güvensizlik ortamında gençlerimizin nasıl bir eser sergilemesini bekleyebiliriz anlam veremiyorum. Toplum olarak ahlaki değerlerimizden o kadar uzaklaştırıldık ve bağnazlık konumu artık ikametimiz haline geldi ki, umudu yitirmemek adına canla başla gayret ediyoruz.

Güvensizliğimizin, bu kayboluşumuzun farkına varmalı ve üzerine gitmeliyiz. Zaman içerisinde oluşan bu anti pragmatik yaklaşımın dağılmasını, bireylerin dürüstlük üzerine kurulu bir gelecek inşaa etmelerini sağlamalıyız. Bir kişi değil tüm insanlık olarak elimizi taşın altına koymadan bu yükü asla kaldırmayız ve bu umutsuzluk külünü savuramayız. Yararlı ve üretken bir toplum; güven duygusu aşılanmış, yardımlaşmayı ve yorulmayı seven insanların birleşmesiyle oluşur.

Birbirimize güven duyalım, kandırmayalım, aldanmayalım, yalansız bir dünya da neşeyle yaşayalım duygusunu bütün kalplere taşıyalım..

Ne kadar vaktimiz var bilinmez, ama çok yakındadır bilinmezin, oda bilinmez..

İnsan Hak'ta Hak İnsandaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin