1.5 // Hot N Cold

109 12 36
                                    

Medya : Katy Pery / Hot n Cold

Dean'le ayrılmak garipti. Boşlukta gibiydim. Her sabah alışmışım onu aramaya, bu sabah da elim telefonuma gitmişti. Ama arama kaydına girince durdum. Hala 'Papatyam 🌼' diye kayıtlıydı. Üzerine tıklayıp ismini Dean W. diye değiştirdim. Artık bundan sonra başka biriyle olsam bile ona papatyam diyebilir miydim bilmiyordum.

Seslere bakılırsa Sam hala uyuyordu. Ben erken kalkmış olmalıydım. Sam'e de bir şey anlatmamıştım daha. Dean'i odadan kovduktan sonra hazırlanmış ve Meg'le buluşmak için çıkmıştım. Sam bir şey dememişti. Daha çok şokta gibiydi.

Ama Meg'le bol ağlamalı ve sinir bozuntusundan dolayı gülmeli sinema buluşmamızdan döndüğümde Sam neler döndüğünü sormuştu. Ona ağabeyinin başka bir kadınla olduğunu anlatamazdım. Ben de basitçe "Aramızdaki kavgalar artıyordu. Biz de ayrılmaya karar verdik." dedim. Sanki ikimiz de istiyormuşuz gibi. Sam inanmışa benzemese de üstüme gelmedi.

Odama boş boş baktım. Dean'le ilgili her şey gidince yarısı boş kalmıştı sanki. Son bir haftadır bakıp bakıp sırıttığım yüzük kutusunun hafif ağırlığı da cebimde olmayınca garip hissediyordum. Ama bu gariplik öyle bir şeydi ki... sanki üzerimden güç yüzüğünü atmış gibiydim. Üzerimden bir ağırlık kalkmış gibiydi. Ama bunu özlemiyor da değildim.

Kalkıp duş almadan giyindim ve parfümümü sıktım sadece. Çökmüş yüzüme bakıp somurttum ve telefonumu çıkartıp Meg'i aradım. Meg'in uykulu sesi "Sabah sabah ne var acaba gereksiz?" diyince güldüm. Meg hemen "Cas? Sen olduğunu fark etmemişim ya. Pardon." diyince "Hayırdır gülmemden mi tanıyorsun beni?" dedim.

Meg iç geçirip "Beş yıllık arkadaşımsın salak şey. Tabi ki de." dedi. Buna ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Tatlıydı aslında... Başımı iki yana sallayıp kendime geldim ve "Bugün okula seni ben bıraksam olur mu?" dedim. Yalnız gitmek istemiyordum...

Meg "Olur tabi ki de kurabiyem. On beş dakikaya hazır olurum ben." dedi. Başımı sallayıp "Tamam. Hemen geliyorum." dedim. Telefonu kapatınca çantamı omzuma astım ve dışarı çıktım.

Bir taksi çağırıp Meg'in adresini verdim. Araba kullanacak gücü kendimde bulamıyordum. Giderken camı izlemekle yetinmiştim. Durduğumuzda parayı verip indim. Meg apartmanın önündeydi. Beni görünce gülümseyip yanıma geldi.

AirPods'unun tekini bana uzatıp "Günaydın. Müzik?" dedi. Alıp kulağıma taktım ve ikimiz de yakın olan üniversiteye yürümeye başladık. Genellikle benim müzik listemi dinlerdik ama Meg bu sefer hazırlıklıydı anlaşılan.

Müzik başlarken kaldırım taşlarına baktım. Bunu benim kafam dağınıkken Meg'le sık sık yapardık. Yani... yürürdük öylece. Bu kadar. Hem yürümek güzeldi. Bana annemi hatırlatan başka bir şeydi o da. Eskiden annemin her doğum gününde Çanakkale/Ayazma'ya gider ve kamp yapıp yürürdük. Londra'da yaşarken hala annemin her doğum gününde giderdik ama Amerika'ya taşınınca bunu bırakmıştık. Bir ara bu geleneğimizi geri getirmeye karar verdim.

Meg koluma girip "Hey. Daldın gittin gene." dedi. Ona gülümseyip "Pardon. Aklım başka bir yerdeydi." dedim. Meg başını sallayınca "Meg. Senden bir şey isteyebilir miyim?" dedim. Meg başını salladı yine. "Dean'in... erm, beni aldattığını söylemesen? Yani... ben Sam'e ikimiz de anlaşarak ayrıldık dedim de." Meg gülümseyip kolumu sıktı ve bırakıp  "Sorun değil Cas. Ne zaman benden bir sır tutmamı istediğinde tutmadım ki?" dedi. Gözlerimi kaçırıp gülümsemeye devam ettim. Dean'den sonra arkadaşlarım harika birer teselli olacaklardı. Agh, Güneş öğrenince kim bilir neler olacaklardı. Meg şu an çalan şarkıyı mırıldanınca ben de dikkatimi kopacak kıyametlerden alıp müziğe verdim.

MeleğimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin