BAL GİBİ
25. Bölüm
Su gibisiiinnn su gibisiiin akıp gider zamaaan seen dönmezsiin su gibisiin su gibisiiin gafil avlandım selinee yenildim... Ruhuma hayaat vereen seeensinn!!!
**
Sular seller götürdü be ponçik kalbimi. Yar bu yar, al koynuna sar!
Yalnız.. Sarayım sarmasına daa-
Evet, tahmin edin bakalım benim IlgazAnadolununSenYüceBirDağısın ı sarmama ne engel olabilir? Edin edin! Tahmin edin!
Hayır yani bu kadar romantizmin içine ne etmiş olabilir değil mi?
Aslında yaklaşık bir buçuk saattir bu kapalı spor salonunda hapis olduğumuzu düşünürseniz çok da zor olmasa gerek.
Ay burnuma bi koku geldi ki sormayın gitsin a dostlar!
Ama ne koku? Siz deyin koltukaltımda ayı ölmüş ben diyeyim logar kapağı açık kalmış!
Öff midemi bulandırdın Balım bi sus ya!
Hahayt, Şukufe hanıma gelin, benim iç sesimsin kızım sen benim! Az kendine gel!
Yalnız gel gel de haklısın anacım, söylerken içim kalkıyor bi de kokladığınızı düşünün!! Öğğğkkk!!
Allahım bana 10 tellağın girişmesi lazım ki anca aklanayım paklanayım.
Bi de bu kokunun Ilgaz'ın burun deliklerinden içeri sızıp beyin nöronlarına ulaşmasını.. Ayy yok yok düşünmek bile istemiyorum.
"Ilgaaz!!" diye çınlattım ki salonu, sanırsınız köşeden fare değil de (zaten geçmedi, Ilgaz'dan uzaklaşma numarası 1 – umarım daha fazla yapmam eheheh - ) orangutan geçti. "Fareee!!"
Ilgaz yavrum tabi bi şok önce. Sağına soluna bakmaya başladı. Ama nasıl cool. Sanki içeri sinek girdi dedik paşama. Ee delikanlı çocuk vesselam.
"Ne faresi Balım? Yok hiçbir şey."
"Kaçtı kaçtı. Ayy daha fazla duramicam ben burda. Odaya çıkayım da bi duş alayım."
Daha fazla bir şey demesene müsaade etmeden bastım gittim.
Odaya çıktım banyoya girecektim ki aklıma bir şey takıldı
Napıyordum ben burda? Günlerdir otel köşelerinde daha birkaç haftadır tanıdığım adamla evcilik oynarken bu otelde bu odada kalarak, 'yaşayarak' napıyordum? Ne düşünüyordum sahi? Gayriihtiyari başlayan olaylar silsilesinin bizi 'mutlu son'a götüreceğini falan mı? Ay güleyim de ölmeyeyim!
İçinde bulunduğum hayat bir anda o kadar boş ve saçma geldi ki; öylece kalakaldım odanın ortasında. Nerde olduğumu, niye olduğumu ne yapmakta olduğumu.. Bilirsiniz o durumları, hayatın es verdiği anları hani.
Hah işte onu yaşıyordum.
Sevdiğim adam sevdiği kadının evleneceğini öğrenmişti. Benim yanımda. O Çiçek'e üzülürken ben hem ona hem Çiçek'e hem kendime aynı anda üzülmüştüm. Daha nerden tanıştıklarını nasıl bir ortak noktamız olduğunu bile bilmiyordum. Babam memlekete gitmişti. Kızını Antalya'nın seçkin ailelerinden birinin oğluyla evli zannediyordu. Gül hanım gelinim diye beni bağrına basarken tüm Antalya da evliliğimizi konuşuyordu. Ama kapıyı kapattığımızda... Bomboş. Bomboş bir şey yaşıyorduk Ilgaz'la. Evliliği, sevgililiği geçtim arkadaş bile değildik. Birbirimize çok yabancı çok uzak iki insandık ve aynı odada saçmasapan bir yaşam mücadelesi veriyorduk. İşim yoktu, para desen zaten.. Nevşehir'e dönemiyordum çünkü babam beni evli zannediyordu. Antalya'da başka bir yere gidemiyordum çünkü önümde koca bir Gül hanım faktörü vardı. Razgatlıların gelini pozisyonunda oluşumu saymıyorum bile. Ne yapmalıydım? Ne Nevşehir'e gidebiliyordum ne Antalya'da kalabiliyordum.
Kısacası; sana git diyemem ama kal demek de gelmiyor içimden!
Kafamdaki bu türlü düşünceler içinde banyoya çoktan girmiş buz gibi suyun altına bırakmıştım kendimi.
Buz gibi su bile içimi soğutmaya kafamın içindekileri susturmaya yetmiyordu!
Yok yok! Girmiştim artık ben bu moda! Ve bu mod'a en son girdiğimde..
Neyse..
İçerden Ilgaz'ın sesini duydum bi ara.
"Ben ofisteki banyoya giriyorum. Restaurantta görüşürüz."
"Tamaam" dedim ama restauranta inmek istemiyordum.
**
Duştan çıktıktan sonra kendime küçük bir çanta hazırlayıp restauranta indim ama Ilgaz'a görünmedim. Bir köşeye sinip izlemeye koyuldum. Denize doğru dalmış düşünceli bir halde öylece oturuyordu.
Kırık kalbimin içinde onu da taşıyarak çıkışa doğru hareketlendim.
Otelden kalkıp Antalya'ya giden servisin içine atıverdim kendimi kocaman güneş gözlüklerimle olabildiğince saklanmaya çalışarak. Ne kadar başarılı olduğumu şu şekilde anlatayım isterseniz!
Can servise biner binmez "Aaa Balım Hanım!" dedi ve servisteki herkes dönüp bana baktı!
Hani Can'a alkış?!
Adam akıllı bi drama bile yapamıyorum a dostlar! Basıp gidemiyorum!
"Sizin ne işiniz var burda?"
"Iıı.. Şey.."
Kız Şukufe çalıştır saksıyı!
"Antalya'ya gidiyorum, işlerim var da."
Can boş durur mu durmadı tabi.
"E Mehmet abiyle neden gitmiyorsunuz?"
Gül Hanım'ın şoförunu diyo.
"Canım araba bakımdaymış, ben de servisle gideyim dedim."
Oh iyi uydurduk!
Umarım sağ salim varabilirim otogara!
Can'ı geçiştirdikten sonra kulaklıklarımı takıp Belek yollarını izlemeye koyuldum.
Fonda It's a Lovely Day çalıyordu. Gözümde biriken yaşları salıvermemek için zor duruyordum. Antalya'dan gidişim böyle olacakmış meğer! Ne Alime ne Ceydama ne Denizime veda bile edemeden, gizli saklı, saçma sapan bir evcilik oyunundan kaçarak, sevdiğim adamı gerimde bırakarak!
Ah be Antalya! Kalbimi bırakıyorum sana, iyi bak ona!
..Bölüm Sonu..
Alışılageldik bir Bal Gibi olmadı bu bölüm. Balım'ın iç dünyasına yolculuk ettik biraz. bu bölüm güldürememiş olabilirim ama Balım'ı daha çok anlamanıza ihtiyacı var. Umarım keyifle okursunuz. Yorumlarınız çooook merak ediyooor kocaman öpüyoruum!! <3 <3 <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAL GİBİ #Wattsy2020
Novela Juvenil"Gülme Garantili Romantik Komedi" desek de inanmayın a dostlar. Zira hayatı, 6.7 imdbli gerilim filmi tadında ilerleyen bir Balım Özdemir'imiz var. Tabi Antalya'nın gelgitli havaları da işin içine karışınca.. Neler oluyor neler! Aslında her şey o gü...