EJDERHA

23.9K 1.4K 385
                                    

Bu bölümü ilk oy veren okuyucuma ithaf ediyorum🌸

Saçlarım rüzgarda savruluyordu. Bedenim güçlü bir şey tarafından taşınıyormuşçasına havada süzülüyormuş gibiydi. En son hatırladığm ejderhanın bana saldırmak üzere ağzını açarak kükremesiydi. Sonrası ise koca bir karanlık ve boşluktan ibaretti. Demek ki bana saldırmıştı ve ben de ölmüştüm, hatta ve hatta bedenimi tek lokmada yuttuğuna bahse girebilirdim. Ne üzücü ki koskoca Batı krallığının prensesinin bir mezarı bile olmayacaktı. Artık formaliteden anıt dikerlerdi adıma. Umarım annemin mezarının yanına yaparlardı. Böylelikle babam ikimizin artık birlikte olduğunu düşünerek fazla üzülmezdi. Ah babacığım benim, üzüldüğüm tek nokta onu son kez görüp onu çok sevdiğimi, hayatımda olduğu için çok şanslı olduğumu ve tanrıya onun için her zaman şükür ettiğimi söyleyemememdi.

Gözlerimi araladığımda bulutların arasında uçtuğumu görmek beni pek fazla şaşırtmamıştı. İnsanın öldükten sonra ruhunun göğe yükseldiğini ve huzura erdiğini söylerlerdi hep. Ben de doğruyu söylemek gerekirse huzurlu hissediyordum. Acı çekmeden ölmüştüm geride her ne kadar bir dolu yapamadığım iş ve beni seven insan bırakmış olsam da artık önemi kalmamıştı değil mi? Nereye uçtuğumu bilmeden öylece savruluyordum işte. Hem ben neden uçtuğum yönü kontrol edemiyordum ki? Sonuçta ölmüştüm ancak ne yöne gideceğimi belirleyemiyordum. Sonunda başımı kaldırıp yukarıya bakmayı akıl edebildim...

Devasa büyüklükte pullu bir gövdeyle karşılaştığımda neler olduğunu idrak etmem uzun sürmedi. Gerçek yüzüme vuran soğuk rüzgar gibi çarptığında başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Ejderha beni yememişti, ben ölmemiştim. Bu koca sürüngen beni pençeleriyle kavramış gök yüzünde uçurarak bir yerlere götürüyordu. Evet Katherine büyük ihtimalle seni yememesinin sebebi aç yavrularına götürüyor oluşu.
Daha yaşadığım için sevinemeden iç sesimin haklılığıyla tekrardan bir panik dalgası vücudumu ele geçirdi. Ben şimdi ne yapacaktım, nasıl kurtaracaktım kendimi canavarın pençelerinden?

"Bırak beni iğrenç yaratık!" diyerek var gücümle bağırdım ve sağa sola debelenmeye başladım. Ejderha ne benim sesimi duymuş ne de hareketlerime tepki vermişti. Şu an ki amacım pençeleri arasından kurtulmaktı. Ancak kafamı yere çevirip baktığımda bulutlar dışında görebildiğim hiç bir şey yoktu. Ejderhanın pençelerinden kendimi kurtarmayı başarsam da yere çakılarak ölürdüm. Şayet ejderhanın pençeleri arasında bu şekilde gitmeye devam edersem de beni götüreceği yer kesinlikle yuvası olurdu. Orada da ya kendisi yer ya da yavrularına yem ederdi beni. 'Hadi ama Katherine madem ölmedin biraz daha akıllıca davranarak hayatta kalmayı dene.' Diyen iç sesime hak verdim. Bu yükseklikten yere çakılırsam vücudumdan geriye zerre parça bile kalmayacaktı. Yapabileceğim en mantıklı şeyin ejderhanın yuvasına gitmek ve onunla orada elimden geldiğince savaşmak olduğuna karar verdim. Başıma ne zaman ne geleceği belli olmadığından yanımda zor zamanlar için hep bıçak bulundururdum. Doğrusunu söylemek gerekirse bıçağı kullanmak zorunda kalacağımı hiç düşünmezdim, en azından yalnızca masallarda geçtiğini sandığım devasa büyüklükte bir sürüngen olan ejderhanın üzerinde kullanacağım aklımın ucundan dahil geçmezdi.

🐲🐲🐲

Ne kadar süre bu şekilde uçtuğumu bilmezken artık soğuktan ötürü titremeye başlamıştım.  Hava kararmaya yüz tutmuştu, güneş yavaş yavaş karşıda bulunan dağın zirvesinden aşağı doğru süzülüyordu. Bu soğuğa daha ne kadar dayanabilirim ki diye düşünürken ejderha aşağıda ki dağa doğru alçalmaya başladı. O sırada yine ağzından daha önce hiç bir hayvanda duymadığım kükreme benzeri sesi çıkarmıştı. Kalbimin atış sesi kulağıma gelirken dağın eteğinin az yukarısında bulunan mağaraya doğru yol alıyorduk. İçimden tanrıya bana güç vermesi için dua ederken aklımda olan tek şey de ne olursa olsun savaşmadan ölmeyeceğimdi. Öleceksem de onurlu bir insan gibi yaşamak için çabalayarak ölecektim.

Sonunda ejderha mağaranın içine süzülerek girdi ve pençeleri arasında bulunan beni yere fırlatırcasına bıraktı. Düşmenin etkisiyle yerde bir kaç tur yuvarlanarak durabilmiştim. Ağzımdan acı dolu bir yakarış firar ederken çarçabuk kendimi toparlamaya çabaladım. Ejderha ise bana arkası dönük olarak az öteme iniş yapmıştı. Fırsattan istifade kendime saklanacak bir yer aramak için sağa sola bakındım. Tam karşımda benim arkasına saklanabileceğim boyutta kayalar vardı. Kafamı çevirip ejderhaya bakış attığımda hala bana arkası dönük pozisyonda oturduğunu ve orada bir şeylerle ilgilendiğini gördüm. 'Hadi Katherine yapabilirsin kızım altı üstü tek farkı büyüklüğü olan akılsız bir hayvan.'  İç sesim beni cesaretlendirirken sessiz olmaya çabalayarak ayaklarım üstünde doğruldum Parmak uçlarım üzerinde yükselip adım atmaya başladığımda bir yandan ejderhaya bakıyor bir yandan da minik adımlarla yürüyordum. Ejderhaya uzun süre baktığım için önüme bakmayı unutmuştum. O sırada ayağımla bir şeye bastığımda ayakkabımın altında 'çıt' sesi çıkarak kırılmıştı. Korkuyla başımı önüme çevirdiğimde ayağım altında kırılan şeyin kemik olduğunu gördüm. Kafamı korkuyla kaldırıp ejderhaya baktığımda ise sese hiç bir tepki vermemiş hala bana arkası dönük bir şekilde oturmaya devam ediyordu. Ben de minik adımlarımı daha da hızlandırıp bu sefer önüme daha dikkatli bakarak yürüdüm. Bir kaç kez daha kemiğe basmaktan kendimi son anda alıkoydum. Ve nihayet sonunda saklanabileceğim kayaların oraya ulaşmıştım. Bir kaç metre ötemde ise mağaranın çıkışı günün son aydınlığıyla parlıyordu. Kurtulacağım umuduyla mutlulukla gülümsedim, başaracaktım...

Eteğimi hafifçe yukarıya çekerek ayak bileğime bağlı kınında duran bıçağı yerinden çıkardım ve elimle sıkıca kavradım. Eğer olmasını istemediğim ihtimal gerçekleşirse diye bıçağı elimde hazır bulunduracaktım. Gerçi benim üç katım uzunluğunda bir ejderhayla ne kadar baş edebilirdim? Hele bir de elimde ki küçücük bıçakla. Düşüncelerimin yine karamsarlaştığını fark ettiğimde kafamı sallayark onlardan kurtuldum. Kaçmak için hazırdım, planım var gücümle mağaranın çıkışına doğru koşmaktı. Son kez ejderhayı kontrol etmek için yaslandığım kayadan doğruldum ve gözlerimi ejderhanın bulunduğu yere çevirdim. A-ama ejderha orada yoktu, bulunduğu yerde yeller esiyordu. Kendimi hemen kayaya geri yasladım. Lanet yaratık nereye kaybolmuştu?

"Birini mi arıyorsun küçük şey?"  duyduğum erkek sesiyle birlikte yerimden sıçrarken hızla sağıma soluma bakındım. Ancak görünürlerde benim dışımda kimsecikler yoktu.

"Yukarı bak!" duyduğum sert emir cümlesine istemsizce itaat ederken kafamı yukarıya doğru kaldırdım. Görüş açıma giren ilk şey bir çift keskin, yeşil parlak göz oldu. Daha sonrasında ise diğer hatlarını seçebildiğimde bunun başını bana doğru eğmiş kaçmaya çabaladığım ejderhanın ta kendisi olduğunu kavrayabilmiştim. Ağzım şaşkınlıkla aralanırken bir kaç saniye için birbirimize bakmak dışında bir eylemde bulunmadık. Karşımda ki yaratık sanki harekete geçmek için tepki vermemi bekliyor gibiydi. Eğlence olsun diye avının kaçmasını bekleyip sonrasında saldıran avcı gibi değil mi?' İçimden bu soru geçerken hangi ara ayağa kalkıp da geriye doğru son sürat koşmaya başladığımı çözememiştim. Öyle hızlı koşuyordum ki tek odaklandığım nokta mağaranın çıkışıydı. O anda önüme yukarıdan sert bir cisim düştüğünde irkilerek geriye doğru sıçradım. Bir kaç adım daha atsaydım üzerime düşecek olan şey ejderhanın upuzun pullu kuyruğundan başkası değildi. Neredeyse başarmıştım,  kurtulmama o kadar az kalmıştı ki... Ümitlerim önüme set oluşturan ejderhanın kuyruğuyla birlikte paramparça olurken gözlerim dolmaya başladı. Sinir, öfke ve hayal kırıklığı aynı anda harmanlanırken hıçkırığımı tutabilmek için dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım.

"Bir yere mi gidiyorsun ufaklık?" Konuşan kişinin ejderha olduğunu anlamıştım artık. Ne olursa olsun pes etmeyecektim, kralın kızıydım ben! Aptal bir ejderha benim sonum olamazdı.

Hırsla arkama döndüm ve kafamı kaldırarak bakışlarımı keskin yeşil gözleriyle buluşturdum. Elimde ki bıçağımı avuçlarım arasında sıkarken yapacağım eylemin deli cesaretinden başka bir şey olmadığının farkındaydım. Yaptıktan sonra pişman olacağımın da ...  Ancak şu an zerre  umurumda değildi.

Elimde ki bıçağa güvenerek ejderhaya doğru koşmaya başladığımda bunu beklemediği apaçık ortadaydı. Ben öleceksem de gururumla ölecektim...

BÖLÜM SONU

20.48  (31.12.2019)

Canlarım bu gece yılbaşı artık 2020' ye giriyoruz. Hepinize sağlıklı, mutlu, huzurlu bir yıl diliyorum. Her şey gönlünüzce olsun, sevgiyle kalın🎄🌲🎄🥰😘

Ejderhanın TutsağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin