Her ne kadar güçlü görünmek için çabalasam da gözlerimden kırgınlığımı ve üzüntümü ele verdiğimin farkındaydım. Karşımda ki ejderha canavar olsa da Kaden bana hiç bir zaman canavar olduğunu hissettirmemişti... Ta ki bu güne kadar.
"B-ben üzgünüm Katherine sana o şekilde davranmak istememiştim." hüzünlü çıkan ses tonundan sahiden de çok pişman olduğunu kavrayabiliyordum. Ancak onu bu yaptığından sonra affedemezdim. Az daha benim ölümüme sebep olacaktı.
"Üzgün olmanı gerektirecek bir durum yok. Sana karşı geldim ve sen de beni daha öncesinde söylediğin gibi acı çektirerek cezalandırdın." soğuk çıkan sesimle mesafeli bir tonda konuştuğumda hüzünlü bakışlarını gözlerimden çekti. Bu kadar pişman olacağını düşünmemiştim doğrusu. Hatta pişman olup özür dileyeceği bile aklımın ucundan geçmemişti.
"Biliyorum miniğim seni kırdım ve üstüne üstlük canını yaktım. Ama lütfen beni de anlamaya çalış... Seni o kadar çok seviyorum ki beni bir canavardan ibaret görmeni kabul edemiyorum." konuşması kalbimin derinliklerinde sızlamaya sebep olurken ben de bakışlarımı ondan kaçırdım. Onu hiç bir zaman bir canavar olarak görmediğimi söylemek istedim. Ancak ona olan kırgınlığım her şeyden daha ağır basıyordu.
"Yalnız kalmak istiyorum." bakışlarımı yerden kaldırmadan söylediğim sözlerden sonra ejderha bir şey demeden uzaklaştı. Tek kelime etmeden uçup gitmişti mağaradan. Ben ise öylece arkasından hüzünlü gözlerle bakakalmıştım. Oysa ki ısrar etmesini ve onu affetmem için daha fazla uğraşmasını bekliyordum. Belki azıcık daha konuşsaydı onu affedecektim. Ancak o beni önemsemeden çekip gitmişti. Elbette ben istemiştim ondan yalnız kalmayı... Ama bir yanım hatta daha ağır basan bir yanım beni bırakmamasını istemişti.
Düşündüğüm şeylerin saçmalığını fark ettiğim an kendime kızdım. Bir canavara iyi duygular besleyecek kadar saf olmamalıydım. Koskoca kralın kızıydım ben Batı Krallığının prensesiydim. Bana yaşattığı onca kötü olaya rağmen üstüne bir de beni neredeyse öldürecekti. Bunca şeyi umursamadan gitmemesini, yanımda kalıp özür dilemesini ve onu bağışlamayı düşünüyordum. Sanırım kafam yerinde değildi. Benim birazcık dinlenip mantıklı şekilde kaçmak için plan yapmam lazımdı.
Yanımda uyuyan kurt yavrusunu uyandırmamak için çiçekli yorganı dikkatle üzerime örttükten sonra başımı yumuşacık yastığa bıraktım. Gözlerimi bir süre sarkıtlara ev sahipliği yapan tavanda gezdirerek hiç bir şey düşünmemeyi denedim. Doğru dürüst düşünüp karar verebilmek için kafamı boşaltmalıydım. Kurt yavrusunun başını okşarken üzerime çöken ağırlıkla esnedim. Uykum gelmeye başlamıştı ve hava da neredeyse kararmıştı. Buraya geldiğimden beri zaman kavramını yitirdiğimin farkındaydım. Sabah olunca uyanmam hava kararınca da uyumam gerektiğini anlayabiliyordum yalnızca. Uykum benliğimi ele geçirirken kendimi uykunun kollarına teslim etmeye çoktan hazırdım. Umarım her şey yoluna girerdi ve ben buradan tek parça halde kurtulmayı başarabilirdim.
...
Kaden'dan var gücümle kaçmak için koşturuyordum. Peşimden geldiğini biliyordum ve eğer ondan şimdi saklanmazsam beni kesin yakalardı. Derin nefesler eşliğinde kendimi kocaman gövdesi olan meşe ağacının arkasına atarak gizlendim. Kafamı hafifçe meşe ağacının kenarından uzatarak kontrol etmek için baktığımdan ejderha ağacının hemen ilerisindeydi. Beni görmemesi için kafamı geri çektiğim an ejderha konuşmaya başladı.
"Katherine seni bulacağımı biliyorsun değil mi güzelim?" ejderha kendinden emin bir şekilde konuştuğunda sessizce kıkırdadım. Ona bu sefer yakalanmamak için elimden geleni yapacaktım.
Ağacın önünden uzaklaşarak ilerlemesini bekledim. Yeterince uzaklaştığını düşündüğüm an ağacın arkasından çıkarak onun bulunduğu yönün tam tersine koşmaya başladım. Çok çok az kalmıştı, bu sefer başaracaktım... Ancak ejderhanın hızla yaklaşan ayak sesleri tüm ümitlerimi suya düşürmüşken yine de pes etmeden koşmaya devam ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderhanın Tutsağı
FantasyBen kralın biricik kızı, krallığımızın yegane prensesi Katherine Bloom'um. Her zaman ne istersem elde etmiştim. Kralın kızı ve aynı zamanda tek çocuğu olduğum için bana hiç bir zaman saygıda kusur edilmemişti. Haliyle durumlar böyle olunca azıcık da...