*33* Hançer

9.9K 824 426
                                    

Acaba bölüm başlığı neden hançer? Başlamadan tahminleri alayım : ))

"Freya-" büyücü konuşmama fırsat vermeden oluşturduğu enerji topunu yeniden ejderhanın üzerine gönderdi. Benim korkulu bakışlarım arasında ejderhanın eğilmesiyle onu son anda teğet geçen top sert bir şekilde arkada ki ağaçlara çarpmıştı. Bir kaç tane ağaç birden gözümün önünde kökünden sökülerek yere yıkılmışken ağzım açık kalmış halde olanları seyrediyordum. Ejderhanın genzinden gelen hırıltı sesleri sonunda gerçekliğe dönmemi sağlarken hızla düştüğüm yerden ayağa kalktım. Şu durumda ejderha gözü hiç bir şeyi görmeyecek kadar öfkeliydi. En son buna benzer bir olay yaşadığımızda ona müdahale etme çabama karşın beni bir yaprak gibi savurarak kafamı çarpmama sebep olmuştu ve ben de bunun sonucu olarak hafızamı kaybetmiştim. Aynı şeyi tekrardan yaşamayı istemiyor olsam da denemekten başka seçeneğim yoktu.

"Kaden yapma!" boğazında yükselen parlak turuncu ışıkla onu durduramayacağımı bilsem de yinede ejderhaya doğru yaklaşmaya çalıştım. O sırada ağzını aralayarak oluşturduğu bütün alevi havadayken saçan ejderhanın orman yangınını başlatmak üzere olduğundan bir haber gibiydi. Etrafımızda ki ağaçlar korkunç halde cayır cayır yanarken Freya enerjiden oluşturduğu kalkanı sayesinde alevlerden etkilenmiyordu. Ancak herhangi bir yeteneğe sahip olmayan zavallı ben alevlerin ısısını tenimde net bir şekilde hissediyordum.

"Kaden dur artık-" yukarıya bakarak ejderhaya sesimi duyurmaya çalıştığım sırada arkamdan gelen 'çatırt' sesiyle duraksadım. Yavaşça sesin geldiği yöne döndüğümde sesin alevler içinde kalmış çam ağacından geldiğini anlamıştım. Aynı ses bir kez daha yükselirken kocaman ağaç bulunduğu konumda sarsılmaya başladı.

"Prenses hemen uzaklaş oradan!" büyücünün endişeli çıkan sesini duysam da daha harekete geçemeden ağaç tekrardan çatırdayarak üzerime doğru düşüşe geçti ve ben o sırada ağzımdan kaçan çığlıkla birlikte dizlerim üstüne çökerek başımı ellerim arasına almak dışında bir şey yapamamıştım.

Savunmasızca kendimi bulunduğum pozisyonda sıkarken üzerime düşecek devasa boyutta ki ağacın vereceği acıya odaklanmış haldeydim. Ancak hissetmeyi beklediğim acı aradan bir kaç saniye geçmesine rağmen hala daha kendini göstermemişti. Sonunda tüm cesaretimi toplayarak deve kuşu misali ellerim arasına sakladığım başımı kaldırırken ürkekçe gözlerimi araladım.

"Miniğim" ejderhanın kısık sesini duyduğumda tuttuğum nefesimi yavaşça bıraktım. Korkudan dolayı hala daha titrerken ejderhanın aralık duran ağzından verdiği sıcak solukları yüzüme çarpıyordu. Parlak yeşilleriyle gözlerim kesiştiğinde orada görebildiğim duygu kesinlikle endişeydi. O benim için mi bu kadar endişelenmişti? Diye düşündükten sonra cevabım hayır olmuştu. Açıkçası benim yaşayıp yaşamamamı umursayacağını sanmıyordum. Zaten umursuyor olsaydı ortalığı bu şekilde ateşe vermezdi.

"Lütfen buna bir son ver." diyerek fısıldarken yalvarırcasına gözlerinin içine bakıyordum. Eğer onu ikna etmeyi başarırsam ikisinin savaşmasını engellemiş olurdum ve ondan sonra... Yine ejderhayla gitmek zorunda kalırdım. Yine ve yine ülkemden, ailemden, çevremden uzakta kendisiyle yaşamaya zorlardı beni.

"Gerçekten çok yoruldum." sızlanarak başımı çenesinin altına bastırırken her an ağlayabilecek durumdaydım. Yorulmuştum... Elimden bir şey gelmemesi ve düşüncelerimin umursanmaması artık beni fazlasıyla yoruyordu. Üstüne üstlük yaşanılan her şeyin benim yüzümden olduğunu düşünüyor, sürekli kendimi suçlayıp vicdan azabı çekiyordum. 

"Katherine bu meseleye karışmanı istemiyorum." konuştuğu için  yaslandığım pürüzlü çenesi alnıma sürterken az da olsa canımın yanmasına sebep olmuştu. Buna karşın başımı geri çekmek yerine biraz daha bastırarak ona sığındım. Sanki önünde bu şekilde durmaya devam edersem ateşiyle ortalığı kasıp kavurmayacakmış gibime geliyordu.

Ejderhanın TutsağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin