Neden bilmiyorum ama bölümü yazarken hep bu şarkıyı dinledim 🔥Yaptığım şeyin gerçekliğini idrak etmem başımdan aşağı kaynar suların dökülmesine sebep olurken hissettiğim suçluluk duygusu yüzünden ağlamaya başladım. Ne yaparsa yapsın her şeyi eline yüzüne bulaştıran bir zavallıydım ben! Oysa ki istediğim tek şey kimsenin zarar görmemesiyken şu an içinde bulunduğum durum ise tam tersiydi. Kaden'ın kuyruğunun yarısını gözünü kırpmadan kopartmıştım ve Freya'da...
Ardı arkası kesilmeyen yaşların aktığı buğulu gözlerimi korkuyla aşağıya çevirdiğimde koyu kırmızı renginde ki kan göletiyle karşılaştım. Ejderhanın pençesi hala o kan göletinin üzerinde dururken büyücünün ne durumda olduğunu tahmin etmesi zor değildi. Ancak yine de iyimserliğimi koruyarak yaşıyor olmasını ümit ediyordum.
"Pençeni kaldırır mısın?" sesim içimde kopan fırtınaların aksine sakin çıkarken ejderha yeşil gözlerini aralayarak bana baktı. Yüzünde ki acı ifade yok olmuş olsa da içinde yanan ateşin kıvılcımlarını gözlerinde rahatlıkla görebiliyordum. Küçük kıvılcımlar her an tutuşup, büyüyecek ve kocaman bir yangına dönüşebilecek kadar güçlüydü.
"Hala daha o kahrolasıca kadını mı düşünüyorsun?!" bana verdiğim acının mislini yaşatmayı istermişcesine bağırırken gözlerimi yumdum. Kıvılcımların tutuşup alev aldığını görmeyi istemiyordum. Benim yerimde başkası olsaydı çoktan o alevlerin arasında kalıp canını teslim etmiş olacağını da biliyordum.
"Cevap ver Katherine!" tekrardan bağırdığında bu sefer pençesini kapatarak beni arasında sıkıştırmayı da ihmal etmemişti. Fazla sıkmıyordu ancak onu biraz daha sinirlendirmeye devam edersem canımı almaktan çekinmeyecek kadar da tehditkar bir tutuşu vardı.
"Ne söylememi istiyorsun?" yorgun sesim ağlamaya devam ettiğim için kısık çıkarken gözlerimi araladım. Parlak yeşilleriyle karşılaşmayı beklerken alev alev yanan kırmızı gözleriyle karşılaştığım an afallamıştım.
"Kuyruğumu kopardığın için özür dilemeni elbette!" sesi gittikçe hiddetini arttırırken hemen tepemdeki kırmızı gözleriyle hiç olmadığı kadar ürkütücü gözüküyordu. Ben onun zümrüt gibi parlayan yeşillere sahip olduğuna emindim. Şu durumda karşımda beni öldürmek istiyormuş gibi bakan varlık Kaden olamazdı.
"Özür dilersem eğer yerine mi gelecek?" yaptığı güç gösterisini umursamadan bağırarak konuştuğum sırada beni hızla göz hizasına getirdi. Artık gözlerini ve içinden dışarı taşan yıkımı daha rahat görebiliyordum. Ona karşı sesimi yükseltmemin pişmanlığını yaşatacak kadar korkunçtular.
"Sakın beni daha fazla zorlayayım deme." her kelimeyi üstüne basa basa söylerken beni pençeleri arasında sıkıştırıyordu. Tıpkı ona canavar dediğimde sıkarak pençeleri arasında bayılmama sebep olduğu günkü gibi. Belki bu sefer ölümüme bile sebep olabilirdi.
"Zorlarsam ne olur ha?! Beni de pençelerin arasında vahşice-" yinede onunla ters bir şekilde konuşmaya devam ettiğim sırada fırlatılırcasına yere bırakılmam beni susmaya zorlamıştı. Dengemi sağlayamadan yere çimlerin üzerine düşsem de toparlanarak kafamı kaldırdım. Aynı onun gibi öfkemi göstermeye çalışsam da bu konuda başarılı olamadığımı biliyordum. Zira yanaklarımdan süzülen yaşlar ve buğulu gözlerimle kızgın görünmek bir yana acınası haldeydim.
"O konuşmanın devamı gelirse..." tehditkar sesini hırsla ayağa kalkarak keserken nereden geldiğinin bilmediğim bir cesaretle bağırmaya devam ediyordum.
"Getirirsem ne? Canımı mı yakarsın yoksa?! Zaten-" o kadar üzgün ve sinirliydim ki gözüm hiç bir şeyi görmüyordu. Onunla karşılaşıp zarar görmekten korkan ben değilmişim gibi bağırıp çağırıyor, içimde biriken öfkemin hepsini ejderhaya kusmak için uğraşıyordum. Ancak şu durumdayken hesaba katmadığım bir şey varsa o da ejderhanın en az benim kadar kızgın oluşuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderhanın Tutsağı
FantasyBen kralın biricik kızı, krallığımızın yegane prensesi Katherine Bloom'um. Her zaman ne istersem elde etmiştim. Kralın kızı ve aynı zamanda tek çocuğu olduğum için bana hiç bir zaman saygıda kusur edilmemişti. Haliyle durumlar böyle olunca azıcık da...