"KATHERİNEEE!" adımı endişeyle haykıran sesi duymamla cevap vermek için konuşmaya çalıştım. Başımda hissettiğim müthiş ağrı buna izin vermezken ağzımdan yalnızca acı dolu iniltiler dökülmüştü. Tanrım! Başımın içinde filler tepiniyordu sanki... En son bana ne olmuştu da canım bu denli yanıyordu?
"Güzelim bana iyi olduğunu söyle lütfen!" kime ait olduğunu bilmediğim sert erkek sesi tekrardan yankılanırken yüzümü buruşturdum. Konuşacak durumda değildim ki iyi olduğumu söyleyebileyim! Saçlarımda ve yüzümde yumuşak dokunuşları hissetmemle bana dokunan kişinin kim olduğunu öğrenebilmek için gözlerimi araladım. Ancak aniden parlak ışığı görmemle başıma saplanan ağrı sonucu gözlerimi tekrardan yummak zorunda kalmıştım.
"Çok acıyor" zorla mırıldandıktan sonra elimi kaldırarak sızının en kuvvetli olduğu yer olan alnımın kenarına bastırdım. Canım daha da çok yanarken elime bulaşan yoğun sıvıyla birlikte irkilerek elimi geri çektim.
"Katherine, güzelim... Ben gerçekten çok üzgünüm." yanımdaki kişinin sesi acı çekercesine hüzünlü çıktığında neler olduğunu kavramaya çalışıyordum. Ancak beynimi hatırlayabilmek için ne kadar zorlasam da zihinim dekiler kocaman bir boşluktan ibaretti.
"Üzülme lütfen, iyi sayılırım." yanımdaki kişinin neden bu kadar üzüldüğünü anlayamasam da kendini kötü hissetmesini istemediğim için onu rahatlatmak istemiştim. Çünkü sesi kulağa gerçekten çok endişeli ve üzgün geliyordu. Belki de ne olduğunu hatırlayamadığım olay yüzünden babamın onu cezalandırmasından korkuyordu.
"Katherine böyle olsun istemezdim güzelim... Bir an kendimi kontrol edemedim... Ne yaptığımın farkında bile değildim. Ama düzelteceğim az kaldı sadece birazcık daha gücümü toplamam gerekiyor." söylediklerinden hiç bir şey anlayamazken kafamda oluşan uğultuya daha fazla dayanamayarak yattığım yerden doğruldum. Elimi rahat bir oturuş elde edebilmek için zemine bastırdığımda bulunduğum yer tuhaf bir şekilde sıcak ve pürüzlüydü.
"Ah lütfen ben iyiyim. Sadece birazcık sessiz olmana ihtiyacım var." gözlerimi açmadan yaranın olmadığı yerden alnımı sıvazlarken tek istediğim yanımda konuşan kişinin susmasıydı. Açıkçası bana istediği gibi seslenmesini hatta adımla hitap edip güzelim demesini bile önemseyecek durumda değildim. Yalnızca başımda ki katlanılmaz ağrının geçmesini istiyordum.
"Katherine bu kadar sakin tepki vermen normal değil... Kendini gerçekten iyi hissediyor musun?" merakla sorduğu sorudan sonra kafamı sallayarak onayladım. Daha fazla konuşmak istemiyordum yanımdaki adamla. Benim dinlenmeye ihtiyacım vardı yalnızca. Çünkü ağrı gerçek manada katlanılmayacak derecede fazlaydı. Hatta düşündüğümden daha ciddi olma ihtimali de vardı. En iyisi doktorumu çağırmam olacaktı sanırım.
"Güzelim gözlerini açabilir misin? Sana bakmak istiyorum." yumuşak sesi daha da yakınımdan gelirken gözlerimi açmayı hiç mi hiç istemiyordum. Bir kez daha o korkunç ağrının kafamın içine saplanmasına dayanamazdım.
"Hadi miniğim yeşillerini görememe izin ver." yumuşak sesiyle rica ettiğinde daha fazla dayanamayarak yavaşça gözlerimi aralamaya başladım. Işık ilk başta olduğu gibi gözlerimi rahatsız etse de bu sefer acı veren ağrı yoktu. Bulanık görüşüm düzelmeye başladığında bir mağaranın içinde bulunduğumu kavrayabilmiştim. İyi de benim burada ne işim vardı?
Şaşkın bir şekilde gözlerimle etrafı tararken hemen yanımda bulunan kocaman ejderhayı sonradan fark edebilmiştim. Keskin yeşillerini bana odaklamıştı ve... O bir EJDERHADI!
Göz yaşlarımın gözlerime hücum ettiğini hissettiğim an başımı önüme eğerek ağlamaya başladım. Kafam yerinde değildi benimle konuşan kişiyi bile ejderha olarak görüyordum. Üstelik ejderha diye bir varlığın gerçek olma ihtimali dahi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderhanın Tutsağı
FantasyBen kralın biricik kızı, krallığımızın yegane prensesi Katherine Bloom'um. Her zaman ne istersem elde etmiştim. Kralın kızı ve aynı zamanda tek çocuğu olduğum için bana hiç bir zaman saygıda kusur edilmemişti. Haliyle durumlar böyle olunca azıcık da...