Asker tekrar konuşmama fırsat vermeden omzuma çarparak hızla yanımdan geçtiğinde söylediklerinin şokuyla put gibi olduğum yerde dikili kalmış haldeydim. O mu gelmişti? Kaden... Beni artık tamamen unuttuğundan neredeyse emin olduğum ejderha... Benim için tekrar geri dönmüş olamazdı değil mi? Hayır bu çok saçmaydı, onun olma ihtimali yoktu eminim ki askerlerin gördükleri şeyin mantıklı bir açıklaması vardı... Ama ya oysa?"Hayır şimdi olmaz." gözlerimi sıkıca yumarak girdiğim ikilemden çıkabilmek için başımı hızla iki yanıma salladım. Eğer korkup kaçarsam William'ı görme şansımı tamamen kaybedebilirdim. Şu an hiç olmadığım kadar cesur olmalı ve evlilik yeminimi ettiğim adamı bulmalıydım!
Kararlı bir şekilde gözlerimle etrafı tararken bir yandan da her ne kadar ayaklarım geriye doğru gitmek istese de yürümeye devam ediyordum. Onunla karşılaşmaktan gerçekten de çok korkuyordum. Çünkü eğer kaçan askerin söylediği gibi bir ejderha geldiyse gelen ejderhanın Kaden olmasından başka seçenek yoktu. Elbette askerlerin gördüğü şey başka bir canlı veya yaratık da olabilirdi sonuçta burası mahzendi ve etrafı aydınlatan sıra sıra dizilmiş meşaleler dışında bir şey yoktu. Loş olduğu kadar rutubetli olan bu ortamda askerlerin yanılma payı azımsanamayacak kadar yüksekti. Ancak gördükleri kocaman ejderhadan veya yaratıktan kaçıyorlarsa da her türlü içinde bulunduğum durum benim için tehlike demekti.
'Katherine sen ejderhayla baş etmeyi başarmış kızsın! Bir avuç dolusu korkak mahzen görevlisi askerin kaçtığı şeyle baş edemeyecek misin yani?! ' iç sesimin konuşmasından aldığım cesaretle adımlarımı hızlandırırken artık karşıma ne çıkarsa çıksın pes etmemekte kararlıydım. İç sesim haklıydı ben kocaman bir ejderhayla baş etmeyi başarmıştım. Şimdi karşıma çıkabilecek her ne ise bir ejderhadan daha kötü olamazdı. Gelen Kaden'sa da bana zarar vermesine izin vermeden bir şekilde kurtulma yolunu bulurdum!
"Hey çıkar beni buradan!" düşüncelerim arasında duyduğum ürkütücü ses yüreğimi hoplatırken korkudan ağzımdan kaçan tiz çığlığa engel olamamıştım. Ortamın verdiği ağır gerginlikle birlikte başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde demir parmaklıkları sanki çıkabilecekmiş gibi zorlayan bir tane yaşlı adamla karşılaştım. Yüzündeki dehşete düşmüş ifadeyle kaçan askerlerden hiç bir farkı yoktu. Demek ki şimdi burada gerçekten de bir yaratık vardı ve ben ona neredeyse yaklaşmak üzerindeydim. Tanrım yoksa ben aptallıkla cesaret arasında ki ince çizgiyi geçmiştim de haberim mi yoktu?
Endişeyle ne yaptığımı sorgularken aniden önümde beliren ve beni yakalamak için uğraşan elle neye uğradığımı şaşırarak geriye sıçradım. İrkilerek önümde ki elden kafamı çekerken gözlerim elin sahibine kaydı. Pejmürde bir halde saç ve sakalı birbirine karışmış yaşlı adam kafasını ve vücudunu demirliklere yaslayarak beni yakalamak için çabalıyordu.
"Sana diyorum kaltak çıkar beni buradan!" kendinden geçmiş halde tekrardan haykırdığında korkuyla bir kaç adım daha geriye çekildim. Onu umursamamaya çalışarak yoluma devam ettiğim sırada başka sesler de yükselmeye başlamıştı. Sağımda ve solumda bulunan hücrelerin içinde ki insanlar demirlere yaslanarak onları çıkarmam için bana yalvarıyor, küfrediyor, hakaret ediyor ve hatta demir parmaklıkları tekmeleyip yumruk atıyorlardı.
İşittiğim şeylerin yükü bana fazla gelirken eteklerimi elimde toplayarak ayağıma dolanmayacak konuma getirdikten sonra tüm gücümle koşmaya başladım. Hayatım boyunca duymadığım küfürler ve hakaretler her yerden yükselirken kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Ben daha önce şahsım üzerine edilen küfrü duymayı bırak yanımda kötü söz söyleyen bile olmamıştı. Şu an yaşadığım durum benim için inanılmaz derecede alışılmadıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderhanın Tutsağı
FantasyBen kralın biricik kızı, krallığımızın yegane prensesi Katherine Bloom'um. Her zaman ne istersem elde etmiştim. Kralın kızı ve aynı zamanda tek çocuğu olduğum için bana hiç bir zaman saygıda kusur edilmemişti. Haliyle durumlar böyle olunca azıcık da...