"Teşekkür ederim..." gördüğüm yeşil gözlerle şaşkınlığımı gizlemeyi başaramazken adamın sert göğsüne ellerimi dayamış halde öylece duruyordum. Bakışlarında ki soğuklukla birlikte derince yutkunurken aniden bulunduğumuz konum kafama dank etti. Ben düşmek üzereyken tuttuğu için üzerime eğilmişti ve karşıdan bakan herhangi biri bunu kesinlikle yanlış anlardı. Hemen kendimi geri çekmek için hamle yaptığım sırada adam da belime sardığı ellerini geri çekmişti.
"Önemli değil." görünüşü gibi soğuk sesiyle birlikte sert ifadesini gizlemeden bana bakış attıktan sonra yanımdan öylece geçerek uzaklaştı. Ben ise hala olayın etkisinden çıkamamış halde beni bıraktığı gibi dikiliyordum. Onun gözleri... tıpkı ejderhanınkilere benziyordu. Hatta bir an için Kaden'ı görür gibi olmuştum. Ama bu imkansızdı! Kaden kocaman bir ejderhaydı ve insanla uzaktan yakından alakası yoktu. Hem Kaden'ın gözleri bana her zaman şefkatle bakardı. Bu adamınkiler gibi soğuk, iç dondurucu bakışlarla değil...
Yürümeye devam ederken bir yandan da neden sürekli aklımda ejderhanın olduğunu düşünmeden edemiyordu. Üstelik ondan ayrılmamın üzerinden yalnızca bir gün geçmişken böyle hissetmem çok yanlıştı. Tek amacım ondan kurtulup eski hayatıma dönmekti ve bunu başarmıştım işte. Mutlu olmam gerekmez miydi?
"Katherine" adımın seslenilmesiyle birlikte başımı sesin geldiği yöne çevirdiğim anda en küçük kuzenim Daniel'la karşılaştım, mavi gözlerini üzerime dikmiş hızla yanıma doğru yürüyordu. İçtenlikle gülümserken uzun zamandır onu görmediğim için yanıma geldiği anda sıkıca sarılmıştım. Görmeyeli o kadar uzamıştı ki öncesinde neredeyse onunla aynı boydayken şimdi parmak ucumda yükselerek zorlukla kollarımı boynuna dolamayı başarabilmiştim.
"İnanamıyorum Daniel kocaman adam olmuşsun sen." sevecen sesimle konuşurken bir yandan da sırtını sıvazlıyordum. Benden dört yaş küçük olan kuzenim bir yılda fasulye sırığı gibi uzamıştı.
"Tanrıya şükürler olsun ki iyisin." dedi heyecanlı çıkan sesiyle. Ve evet sesi de kalınlaşmıştı. Bir insanın yanızca bir senede bu kadar değişmesi normal olamazdı...
"Elbette iyiyim sersem bana kolay kolay bir şey olmayacağını çok iyi biliyorsun." kollarımı geri çekerek eski günlerdeki gibi saçını karıştırdığımda gözlerini devirmişti. Şuna bakın hele büyümüş de bana gözlerini devirir olmuş. Yanaklarını sıkma isteğimi zorla bastırırken gülümsedim.
"Katherine onca yaşadığın şeyden sonra nasıl bir şey olmamış gibi davranabiliyorsun? Sen uyanmayınca ne kadar endişelendiğimizden haberin var mı?!" aniden sesini yükseltmesiyle korkarken Daniel bakışlarını kaçırmıştı. O neyden bahsediyordu? Ne uyanmaması?
"Uyanmamaktan kastın nedir Daniel?" soruma cevap vermezken gözlerini gözlerime çevirerek derin bir nefes aldı. Sanki bir şeyi söylemek ve söylememk arasında gidip geliyormuş gibi bir hali vardı.
"Önemi yok hadi gidip bahçede bekleyen babamlara katılalım." cevap vermeme bile fırsat vermeden önden yürümeye başladığında bu cevabı afallamama neden olmuştu. Ancak ben ne demek istediğini öğrenmeden duramazdım. Üstelik konu benimle ilgiliydi.
"Daniel neyden bahsettiğini anlatmazsan bunu gidip babamla konuşacağım." arkasından yetişerek kolunu çektiğimde durmuştu. Mavi gözlerini endişeyle bana çevirdiğinde bu sefer çekinse de anlatmaya başlamıştı.
"Bak Katherine söyleyeceklerimin aramızda kalmasını istiyorum ve bu konuda sana güveniyorum." ciddi sesiyle konuştuğunda başımı sallayarak onayladım.
"Sen tamı tamına bir hafta boyunca uyanmadın..." gözlerim büyürken dediklerini idrak etmeye çalışıyordum. Ben koskoca bir hafta boyunca uyumuş muydum yani? Ama olan her şey daha dün gibiydi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderhanın Tutsağı
FantasyBen kralın biricik kızı, krallığımızın yegane prensesi Katherine Bloom'um. Her zaman ne istersem elde etmiştim. Kralın kızı ve aynı zamanda tek çocuğu olduğum için bana hiç bir zaman saygıda kusur edilmemişti. Haliyle durumlar böyle olunca azıcık da...