25. Bölüm ''Bordo atkının sırrı'' /2

1K 72 45
                                    

Hayırlısıyla kapağı değiştirdim. Bir önceki yorumlarınız için teşekkür ederim.

Bir önceki bölümün devamıdır. Kısa oldu fakat hazırken paylaşayım dedim. Yorumlarınızı ve voteleriniz eksik etmeyin lütfen. Keyifli okumalar.❤

Instagram hesabına herkesi bekliyorum, oradan da paylaşımlar yapıyorum. Bilginize.

SAGU | gözyaşı |

25. Bölüm ''Bordo atkının sırrı'' /2

Üzgün bakışlarımın hedefi olan atkımın ıslak yerine ellerimi gezdirdiğimde sıkıntıyla derin bir nefes almıştım. En azından su dökülmüştü ve kuruduğunda hemen kullanabileceğim bir durumdaydı. Karşı tarafımda bir hareketlenme olduğunda Onur'un ayağa kalktığını görmüştüm.

''Ver ben şimdi onu hallederim.'' diye bana elini uzatan Onur'a baktığımda, öksürmekten hafif kızaran yüz ifadesi geçmiş ve bana üzüntüyle bakıyordu. Sanırım kendini suçlu hissediyordu. Hafif bir şekilde gülümsedim ve ellerimin arasındaki atkımı ona uzattım.

Elimdeki atkıyı alıp, masaya doğru ''Hemen geleceğim.'' deyip gitmişti sonrasında. Onun gidişinin ardından somurtarak masaya oturdum ve atkımın boynumla buluşmasını beklemeye başladım. Belki saçmaydı ama insan sevdiğinden bir peçete bile alınca ona değer veriyor ve saklamak istiyordu. İlk defa kalbime giren bir duyguya belki çok bel bağlamıştım ama elimde olmuyordu çoğu zaman.

Ofladığımda Bedirhan ağabeyin ''Alt tarafı bir atkı ne moralini bozdun bu kadar.'' değişi kulaklarımı doldurarak ona bakmamı sağlamıştı. Kaşlarını çatmış ve ciddi bir şekilde bana bakıyordu. Alt tarafı bir atkı değildi işte.

''Hediyeydi.'' İçime kaçan çatallaşan sesim ne kadar onun tarafına gitmişti bilmiyordum ama kafasını sallamıştı belli belirsiz. Buraya gelirken içimde olan kıpırdı sanki kendini kaybetmişti.

Tuğra omzuma doğru kafasını koyarak ''Üzülme kız.'' diyerek fısıldamıştı. Sesindeki o memnun tınıyı anlayamamış olmamdan kaynaklı kafamı ona çevirip bakışlarını incelemek istemiştim. Ama o halinden memnun duruyordu. Gözlerimi sıkıntıyla kapatıp omzumu ondan çektim ve dirseğimi masaya dayayarak avucumun arasına yerleştirdim çenemi. Ben neye üzülüyordum o ne diyordu!

Masada çalan telefon ile Bedirhan ağabey yaslandığı yerden doğrulurken, önce kafasını masadaki telefonuna uzatarak kimin aradığına baktı. Ardından telefonu kulağına götürerek ''Kardeşim!'' dedi büyük bir sevinçle. Sanki az önceki ciddi adam kendisi değildi.

Tuğra da benim gibi Bedirhan ağabeyi dinliyor ve bir şeyler anlamaya çalışıyordu. Ama ben bir şeyler anlamaya çalışmıyordum. Beni ne ilgilendirirdi. Ben sadece dinliyordum o kadar. Dinlemekle anlamak aynı şey değildi nede olsa.

Bedirhan ağabey kısa süren telefon konuşmasını ''Tamam kardeşim, geleceğim.'' diyerek sonlandırmıştı. Ardından arkasında duran ceketini üzerine giydi ve telefonu cebine koyarak bize döndü. Tam bir şey söyleyeceği sırada, Onur yanımıza gelerek elindeki atkımı ''Al bakalım, kup kuru.'' diyerek bana uzatmıştı o gür ve yumuşacık erkeksi sesiyle.

Onur'un gülümseyen gözlerinin pençesinden zorlukla çıkarak uzattığı atkıyı ondan almıştım. Kaybettiği sıcaklığı Onur'un ellerinden geri alarak şuan avuçlarımın arasında yumuşacık duruyordu. Bir atkıya fazla mı önem veriyordum?

Onur yerine oturduğunda toparlanan Bedirhan ağabey dikkatini çekmiş olacak ki ona doğru dönerek ''Kalkıyor musunuz?'' diye sordu. Ondan sonra Tuğra ve bende de bakışlarını gezdirdiğinde soruyu sadece Bedirhan ağabeye sormadığını eş zamanlı anlamıştım.

SAGU | Gözyaşı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin