8. Bölüm '' Gündüze karşı gece ''

2.8K 150 49
                                    

SAGU | gözyaşı |

8. Bölüm ''Gündüze karşı gece''

                İyi okumalar.

   Eve geleli neredeyse bir saati geçmiş ve çoktan gece yarısı olmuştu. Gecenin karanlığı aheste aheste üzerime sinerken, gecenin ne kadar da özel olduğunu düşündüm gündüze karşı.

    İnsan en güzel uykusunu gece uyur, en güzel öğününü geceye yakın akşam yemez miydi ? Duygusuz bir insan bile anlamazdı aslında gecenin insana ne kadar duygu barındırdığını. Beynimiz bizden habersiz en çok gece duygularını bir ışık gibi ortaya çıkarırdı. Kafamızı yastığımıza koyduğumuzda neden hep gece ölçüp tartardık ki yaşadıklarımızı. Ya da neden hep gece hayal kurup , gece ağlardık. İnsan içini çeke çeke, kalbiyle gecelerinin yolculuğunu yaptığı ve uykusunu paylaştığı yatağıyla gözyaşlarını dökmez miydi. Hatta geceyi beklemez miydik bir yudum gözyaşı için. Gece düşünmez miydik en çok kaybettiklerimizi ve hep tekrar tekrar hatırlamaz mıydık. Bunların hepsinin bir cevabı vardır değil mi ? Gündüze karşı gece asla hissettiklerimizi saklamamıza izin vermezdi. Bir anne merhametiyle ve aynı zamanda dostun acıyı hiç acımadan söyleyişiyle sarmalardı bizi gece. Gündüz, duygularımızı saklamamızı ve sahte bir günün bize eşlik etmesine izin verirken, gece buna tezat içimizi kendi dudaklarımızdan okurdu ve asla kalbimize gömmemize izin vermezdi. Aslında kimsenin de bilmediği gibi geceyle gündüz hem çok yakındı, hem de birbirlerinin bir döngü gibi doğup tekrar batması kadar uzaktı.

   Gecenin alevlendirdiği mi yoksa benim artık bir bilgi bulmak için mi kalktığım koltuktan dolabıma doğru ilerledim ve içerisinden siyah bir kapşon alarak üzerime giydim. Gecenin de istediği gibi ağır basan duygusallığım vardı beynimde fakat mantığımda eşlik ediyordu buna. Mantık ve duygularımı birbirine asla karıştırmazdım ve yeri geldiğinde hangisini kullanmayı çok iyi bilirdim. Yatağımın üzerinde silahımın şarjörü ve tam yanında karmaşık bir düzen içerisinde duran on beş tane mermiyi şarjöre yatağa eğilerek teker teker takarken, ellerimdeki ağır metalin buz hissi babamı hatırlattı bana. Yaza çoktan girmiştik fakat gecenin hafif esintisi onu üşütüyor mudur diye düşünerek gözlerimi yumdum. Üşümezdi. Babam üşümezdi. Annemin ve benim sevgim onu ısıtmaya kesinlikle yeterdi. Sevgi yeri geldiğinde bir kor ateşi gibi ısıtırdı insanın içini. 

   Gözlerimi ,son mermiyi de yerine takarken açtım ve silahımı aldım,şarjörü yerine yerleştirdim. Üzerinde olan babamın isminin baş harfi gözlerimin önüne serilirken buruk bir gülümseme eşliğinde işaret parmağımı gezdirdim üzerinde. Babam şuan beni görüyorsa eğer bana kızacak mıydı bilmiyordum ama ben şuan son derece kararlıydım bu konuda. 

   Silahı belime yerleştirdim ve komidinin üzerindeki telefonumu, arabamın anahtarını alarak çıktım odadan. Odanın kapısını kapatmamla yönümü karşımdaki kapıya dönerken duraksadım. Derin bir nefes alıp vererek annemin kapısına yaklaştım. Sağ elim benden habersiz ve aynı zamanda bir kora değecek edasıyla yavaş ve her an vazgeçecekmiş gibi kapının kulpuna doğru ilerlerken yumruğumu sıkmamak için zor tuttum kendimi. 

   Annem. Annem bilseydi şimdi bunu bana da bir zamanlar hayatını mahvetmiş herkese baktığı gibi gözlerindeki çağresizlik ve öfkenin harmanlandığı duygu yoğunluğuyla bakacak mıydı acaba. 

Kapının kulpuna milim kala elimi geri çektim ve yumruğumu sıkarak merdivenlere yöneldim. Zamanı vardı her şeyin . Zamanı geldiğinde üzülen kesinlikle annem olmayacaktı. Gerekirse canımı ortaya koyup bütün üzüntüleri, bedenimin her köşesinde taşırdım ben. Kapının üzerindeki anahtarı alarak kapıdan çıktım ve arabamın olduğu tarafa geldim. Havanın esintisine karşı tepki veren bedenimi hissetmemle kapşonumun fermuarını sonuna kadar çektim. Arabamın kapısını açarak bindim ve arabayı çalıştırdım. 

SAGU | Gözyaşı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin