27. Bölüm ''Kalbimin gıdası''

1.1K 81 109
                                    

Oy ve yorum yükselmediği sürece yeni bölüm ona göre daha geç gelecektir. Anlayışınız için teşekkürler.❤

SAGU | gözyaşı |

27. Bölüm ''Kalbimin gıdası''

Perşembe, cuma ve cumartesi...

Kendimi hafta sonunu bekleyen despot insanlar gibi hissediyordum. Halbuki benim için hiç fark etmezdi ne okul hayatımda ne de iş hayatımda. Taki bu zamanlara kadar. 

Her hafta sonu neredeyse bir şekilde Onur ile görüşüyorduk. Geçen hafta birbirimize sunduğumuz teşekkürlerden sonra şuan yine onun restoranının önündeydim. Hafızama kilitlediğim geçen haftaki anı artık aynı dozunda merhem olmuyordu bu sevdakar kalbime ve hadsizce yenilerini istiyordu. Her ne kadar şuan buraya geldiğimden Onur'un haberi olmasa da, en azından işte olduğunu biliyordum. 

Bugüne biçtiğimiz farklı planlar vardı fakat Tuğra'nın sabah beni arayıp restoranda olduğunu söylemesi ile bir hevesle çıkmıştım evden. Çok erken olmasa da sabah on sularındaydık ve güzel bir kahvaltı etmemiz için güzel bir gün ve saatti. Tuğra her serinde beni Onur'la görüştürecek anlar yaratıyor, bende elimdekilerle yetinmeye çalışıyordum. 

Henüz Onur'dan kalbini ve sevgisini isteyecek kadar aşkımdan çıldırmamıştım, fakat hissediyordum. O raddeye az kalmıştı. Ve bu bana göre felaketti. Onun arkadaşlığından olacağıma, içimde bu duyguyla sonsuza kadar yaşamayı tercih ederim. Lakin kalbime söz geçirmekte başarılı olursa aklım. 

Dudaklarımı örten atkımı düzelttiğim de eş zamanlı restorandan içeri girdim. Bugün havada kuru bir soğuk vardı ve insanın içini titretiyordu. Beni karşılayan sıcak hava ile direk geçen oturduğumuz masaya doğru ilerlediğimde, Tuğra aynı yerinde oturuyordu. Beni fark ettiğinde elindeki telefonunu masaya bırakarak sarıldığımızda, üzerimdeki siyah kabanımı sandalyeme asarak geçen seferki oturduğum yere oturdum. 

Tuğra sıcak ellerini yanaklarıma bastırdığında ''Donmuşsun.'' diye hayıflandı. Boynumdaki atkıyı sırtıma yasladığımda uzun triko elbisemi düzelterek ''Hava çok soğuk.'' dedim. Ellerimi birbirine sürtüp dudaklarımdaki nefesle onlara kan olurken, saçlarımı da geriye doğru parmaklarımla taradım hemen sonrasında. Tuğra mavi gözlerini kısarak ''Sen sormadan ben söyleyeyim hiç görmedim Onur'u.'' demiş ve önündeki suyundan bir yudum almıştı. 

Etrafımı dikkatli bir şekilde taradığımda, dolu restoran ve çalışan insanlardan başka bir şey göremiyordum. Üstelik geçenlerde bizi karşılayan hanımefendiyi de hiç görmemiştim. Yani geldiğimin haberi Onur'a henüz gitmemişti. Üstelik tek dayanağım da buyken.

Sıkıntıyla derin bir nefes aldığımda ''Hafta sonu çalışacağını söylemişti ama...'' diyerek kendi kendimi teselli ederken, Tuğra dudaklarını büzerek omuzlarını yukarı kaldırıp indirmişti.

''Ay yoksa evde çalışıyor olmasın?'' diye Tuğra gözlerini büyüterek telaşla konuştuğunda, kafamı olumsuzca salladım. Onur eve iş götürmezdi ki...

''Onur eve iş götürmez.'' diye kendimden emin bir şekilde konuştuğumda karşımdaki hanımefendi o muzip göz kırpmasına daha oturduğum ilk andan başlamıştı. Yüzüne yayılan gülümsemesi ile omzunu omzuma hafifçe vurduğunda ''Her şeyini de bilirmiş Onur beyinin.'' diye aheste aheste konuşmuştu. 

Kendimi tutamayıp gülümsediğim de, bu gülümseme yüzümde solmuştu. Her şeyini bilmiyordum ne yazık ki... 

Moralimi bozmayacağımın telkinini kendi kendime verirken Tuğra'ya dönüp ''Sipariş verdin mi?'' diye sordum. Evden çıkarken sadece bir bardak su içtiğimden oldukça acıkmıştım. Tuğra kafasını olumsuzca salladığında masamızda elleri dolu orta yaşlı bir garson belirdi. Önce bize baş selamı vererek gülümsemiş ve elindeki tepside olan her şeyi masaya yerleştirmeye başlamıştı. 

SAGU | Gözyaşı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin