19. Bölüm ''O an anlamıştım...'' /2

1.2K 73 29
                                    

           ***

         Tüm bu karmaşanın içinde kendini nasılda belli ediyordu kalpteki sevgi. Şimdi düşünüyorum da bu zamanı mı beklemişti kalbimdekini hissetmem. Doğru zaman bu zaman mıydı? Eğer öyleyse neden tamamiyle mutlu değildim. 

Karşımdaki gözlerin bana, benim ona baktığım gibi bakmadığı mıydı cevap?

Evet! Maalesef ki evet.
Tam şuan da damarlarımdan kalbime ve zihnime akmaya başlayan hüzün, beni yakacak olan bir buhardı. Aşk acısı denilen şeyin şuan damarlarıma sinsi bir tümör gibi yayıldığını iliklerime kadar hissediyordum. 

Sevdiğim adamın karşımda durması bile buna engel değildi. Sevdiğim adamın...

Bu, ona ilk kez böyle hitap edişimdi. Gerçekler olduğundan da berraklaşmıştı şimdi. Önce hiç tanımadığım varlığından bile haberdar olmadığım birisiydi. Ardından Onur bey oldu hayatımda sadece bir iş için yer alırken. Sonrasın da Onur ve ardından sevdiğim adam...

Bu bir annenin rahmine yerleşen bir bebek ve onun evreleri gibiydi. Peki ben bu bebeği, bu aşkı kucağıma alabilecek miydim?

Kalbimde taze bir meyve gibi tomurcuklanan bir aşkın olduğunu yeni fark ettiğim halde gözlerimin dolmasına engel olamadım. Onur hala bana manasız gözlerle bakarken gözümden damlayan tek yaşla birlikte geçip gitmişti gözleri yüzümden aşağıya doğru. Ardından saf bir telaşla, oturduğu yerde biraz daha dikleşmiş ve adımı zikretmişti. ''Ela...'' Adımı sadece yanına bir sıfat koymaksızın ondan duymak hafif bir tebessümün geçmesine sebep olmuştu dudaklarımdan. 

Endişeliydi. Benim için... Sesindeki o kalın ve merhamet tınısı o kadar tanıdık geliyordu ki kalbime...

İster istemez hissettiğim heyecan bende daha fazla ağlama isteği uyandırıyordu. Ama buna engel olacak kadar güçlü hissediyordum kendimi. 

''İyiyim.'' dedim sesimdeki çatallaşmayı en aza indirerek. Bu bir damla göz yaşı döktüğümden değil, geriye kalanları tutabilmem den kaynaklı bir çatallaşmaydı. Derin bir nefes alıp konuyu dağıtmak hemde az önceki durgunluğumun üzerine bir toprak atmak için aklımda zaten olan soruyu sordum ona. Buraya geliş amacım farklıydı nede olsa.

''Buralara nasıl geldiniz Onur bey?'' dedim ellerimi iki yana açarak restoranı gösterirken. ''Nasıl oldu bu?'' diyede ekledim gözlerine bakarak. Sesim kendi radarına girmiş potluğundan kurtulmuştu. Daha yeni mezun olup çalıştığı yerden kovulan ben için bu yerinde bir soruydu zaten. Ben kovulmak gibi saçma bir şeyi başarabilmişken o buralara gelmeyi bu genç yaşında nasıl başarabilmişti. 

İçimdeki merakın daha ötesinde bir şeydi bu sorunun cevabını almak. Onunla ilgili bir şeyler bilmek istiyordum. Bu yeni bir durum değildi zihnimde. Onun elini sıktığım ilk an önüme zaten kapalı bir paket konulmuştu. Belkide o zamandan geliyordu kalbimin kıpırtısı.

Onurun soruyu sorduğum ilk an kısa bir şaşırma geçişini gördüm gözlerinde. Fakat sonrasında kendinden emin duruşu gelmişti yerine. Ama hala bana karşı olan endişesini gözlerinde hissedebiliyordum. Saklamıyordu duygularını, neyse oydu... Acaba benim ona nasıl baktığımı o da görebiliyor muydu gözlerimde. Çünkü bunu henüz nasıl saklamam gerektiğini bilmiyordum. 

''Çalışarak.'' dedi derin bir nefes alarak. Bunu söylerken gözlerinde ki kararlılık ve kendinden emin duruşu ona bakıp kalmamı tetikliyordu. Çalışarak geldiğini tahmin edebiliyordum fakat ben daha derinlerini bilmek istiyordum haddim olmayarak. Bu beni ilgilendirmeyen bir konuydu ona göre. Bunu neden sorduğumu anlaması için önce benim konuşmam gerektiğini anlaman kısa sürmüştü.

SAGU | Gözyaşı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin