42. Bölüm ''Gerçeğin içindeki teselli''

1.3K 57 25
                                    

SAGU |gözyaşı |

42. Bölüm "Gerçeğin İçindeki Teselli"

Kumlanmış elimi gözlerimin altından geçirirken, gözyaşım da öğrendiğim gerçek gibi yok etmişti kendini

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kumlanmış elimi gözlerimin altından geçirirken, gözyaşım da öğrendiğim gerçek gibi yok etmişti kendini. 

Bağırmak istiyordum. Hıçkırmak, haykırmak ve ölesiye ağlamak... 

Bulabildiğim her şeyi dağıtmak, duvarlara vurmak hatta kafamı patlatmak istiyordum. Öğrendiğim bu şeyi sürekli tekrarlayan kafamın içini yok etmek istiyordum. Yok olmak istiyordum.

Kalbimde oraya sığmayan bir ateş, elimde de bunu sürekli harlayan bir kağıt vardı.  Bunu söndürmek yerine daha da gerçek olduğunu yansıtan gözyaşlarımı hırçın bir şekilde sildim. Alnıma kadar gelen dağılmış saçlarımdan geçirdim ellerimi ve derince nefes aldım gökyüzüne doğru.

Benden, annemden saklanan bir hayatın varlığı kalbime öyle ağır gelmişti ki kendimi nereye savuracağımı bilmiyordum. Kendimi nereye atacağımı, nereye vuracağımı, nereye bağıracağımı, nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum.

Benden bir parça vardı bu hayatta ve ben bunu yeni öğreniyordum. 

Sığmak istiyordum bir yerlere, sığınmak istiyordum. 

Aklımdaki düşüncelerin savaşında açtığım kapıyı daha kapatamadan çömeldim arkasına. Annemin evde olmadığını biliyordum, bu yüzden tek gelebileceğim yer burasıydı.

Böyle bir şey yıllarca nasıl bizden saklanabilirdi. Nasıl bizden uzakta kalabilirdi. Peki neredeydi? Nasıl bulacaktım onu, nasıl yapacaktım, nasıl getirecektim.

Ya da gerçek değil miydi, oyun muydu, yalan mıydı?

Ağlamaktan terleyen ve nemlenen yüzümü sıvazladım sıkıntıyla. Hayatımda ilk defa ne yapacağımı bilmiyordum.  İlk defa gidebileceğim bir yolum yoktu. İlk defa savunmasızdım.

Kafamı dizlerime doğru çektiğimde kapının hareket sesiyle geri kaldırdım. 

Ela kapıdan kafasını uzatıp hafifçe ittiğinde şaşkınca karşıladı beni. Bu şekilde beklemediği belliydi. Aynı benim gibi.

''Onur...'' diyerek hızlıca yanıma gelerek eğildi ve gözlerimin içine endişeyle baktı. ''Ne oldu, iyi misin?''

Öyle şefkatli bakıyordu ki bana o an ona sığınmak istedim. Hiç bir şey diyemedim. Bir cevap çıkmadı ağzımdan. 

Gözleri göz yaşlarımın olduğu yere değerken küçük elleriyle oradan geçirdi ve ''Neden ağlıyorsun?'' dedi endişesi daha da büyürken. Kendimi küçük bir çocuk gibi hissediyordum şuan yanında. 

Kendi özel alanıma benden izinsiz ve savunmasız girdiği için içimde oluşan küçük öfke ile gözümün altından ellerimi geçirip burnumu çekerek kalktım. ''Ağlamıyorum!'' dedim beraberinde. 

SAGU | Gözyaşı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin