16. Bölüm '' Lütuf ''

1.3K 88 27
                                    



Öncelikler tüm okuyucularıma ve beni takip eden herkese iyi akşamlar dilerim. Herkesin de bildiği üzere benden beklenilmeyecek derecede uzun bir zamandır bölüm yayımlamıyordum. Bunun tek sebebi, yazdıklarımın gelişi güzel bir yazı değil de gerçekten hissederek yazmak istememdi. Umarım tüm bu uğraşlarımın neticesinde güzel bir bölüm çıkarabilmişimdir. Müzik seçimimi Laura Pergolizzi' in lost on you şarkısından yana kullandım. Kesinlikle harikadır. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.

 Şimdiden keyifli okumalar dilerim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                15 gün sonra.

              Onur'dan;

   Kulağımdan kalbime doğru lime lime inen ses, bulunduğu yere nane ferahlığı hissi veriyordu. Annem hep derdi Allah'ın lütufları insanın kalbine işler ve kesinlikle rahatlatır diye. Bunu tabi ki biliyordum fakat içimin sıkkınlığını gerçekten ezan sesi susturuyordu. Sonuna kadar açtığım camdan rüzgarla birlikte yüzüme esen ezan sesi huzur veriyordu adeta. Gözlerimi kapatmanın ölümsüzlüğü, biz insanlara karanlığın mucizesini ve  aynı zamanda serzenişinin ne kadar acı bir ince çizgi de olduğunu gösteriyordu.

   Gökyüzünden semaya doğru yükselen bu yüce ses, uzun uzun namelerle yükseliyor aynı zamanda yaptığı yankılarla insanın yüreğine dokunuyordu. Bir yakarış gibiydi adeta sıkıntısından, üzüntüsünde kurtulmak isteyen birisi için veya bir sevinç gösterisiydi yeni  doğan bebeğin kulağına seslenen ilk nimet gibi.

   Öğle ezanı yavaş yavaş biterken gerçek dünyaya dönmeye hazırlanıyordum. Yavaşça kalktım yerimden ve açtığım camı geri kapattım. Çok kasvetli ve durgun bir gündü. Ne çok severdim bu kelimeyi ''Kasvetli''

Bana, bazen zihnimin girdiği apansız boşluğu hatırlatıyordu hatta belkide o boşluğa uygun tek kelimeydi bu. 

   Koltuğa oturmamla çalan kapı ile içeriye Derya girdi. Hoş bir gülümseme ile karşılarken beni, ben de buna karşılık verdim. 

   '' Onur bey Ceylan hanım ve oğlu geldiler. '' Derya'nın cümlesi biter bitmez hemen davet etmesi gerektiğini söyledim. Neden geldikleri hakkında en ufak bir fikrim olmasa da gelmeleri beni nedensizce mutlu etmişti. Az önce Derya'nın çıktığı kapıdan önce Ceylan girdi ardından küçük Yağız. Zaten ayakta olduğum için masanın önünden dolaşarak Yağız'ın yanına doğru bir kaç adım attım. Elinde tuttuğu papatyalar kendisinden büyük dursa da tatlılığın zirvesini gösteriyordu. Uzunca gülümsedim onun bu haline. Yağız bir kaç adım atarak tam önümde durdu ve çiçeği bana doğru uzattı. Ben de onun boyuna inmek için dizlerimin üzerinde eğildim. Bana uzattığı çiçeği alarak teşekkür ettim. Onun tek başına alamayacağını bile bile bu soruyu sormak ise hoşuma gitmişti.

'' Sen mi aldın bana bu çiçekleri? '' Sorumla birlikte gözlerini annesine çevirdi ve sonrasında tekrar bana. 

'' Annemle beraber aldık Onur ağabey, bana yardım ettiğin için. '' O an daha önce hiç hissetmediğim bir şey hissettim. Çok, çok farklı bir duyguydu. Özlem gibi ama aynı zamanda tanımlayamadığım farklı bir his. Zihnim bunu tanımlayamamış kalbim ise bu hissin tadına sonuna kadar varıyordu. İkisi birbirine çok zıt çalışıyordu şuan. Oysa bana yardım etmeleri gerekmez miydi? 

SAGU | Gözyaşı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin