Nehir Niler yemeğiyle oynayan kocasına bakıp "Oktay?" Dedi. "İyi misin?"
Oktay Niler irkilip gülümsedi. "İyiyim, iyiyim merak etme. Dalmışım."
Nehir yemeklerini yemiş masada oynayan kızlarına bakıp "Hadi kızlar." Dedi. "Yemeğiniz bittiyse odanıza."
Defne heyecanlı gözlerle ona baktı. "Jelibon yiyebilir miyim artık?"
"Yiyebilirsin, ama abartmak yok."
Defne koşarak giderken Eylül de elindeki bebeğiyle arkasından gidiyordu. "Depneciğim beni bekle! Koşmaman gerek."
Oktay Niler onlara bakıp iç çekti. "Bu ikisi için endişelenmediğim tek bir gün geçirecek miyim acaba?"
Nehir Niler güldü. "Senin gibi bir babaları olduğu sürece iyi olacaklar."
"Umarım."
Nehir iç çekip onun endişeli bakışlarını yakalamaya çalıştı. "Şu çocuğu düşünüyorsun değil mi? Jack."
Oktay derin bir nefes alıp sandalyesine yaslandı. Karısından bir şey saklayabilmesi hiçbir zaman mümkün olmamıştı. "Birkaç gün sonra 14 yaşındaki bir çocuğun infaz emrini verip onu Lunais'e göndereceğim. Bu konuda kendimi bir türlü rahatlatamıyorum. Çıkabilirdi Nehir, hücresinden çıkıp kızlarımı getirmeye çabalamak yerine def olup gidebilirdi. Güçlerinin baskılandığını bile bile onlarca kara büyücü ile dövüşmek yerine kaçabilirdi. Bunu yapmadığı için hala komada."
Nehir iç çekti. "Ona pek çok şey borçluyuz."
Oktay alay edercesine güldü. "Ona hayatımı borçluyum ben, kızlarımı kurtardı. O orada olmasaydı öyle bir isyandan onları kurtarabilir miydim emin bile değilim." Kafası karışmış bir şekilde şakaklarını ovuşturdu. "Diğer taraftan onu yakalamış olmasam görevinin kızlarımı öldürmek olduğunu da söyledi. Kaç kişinin ölümünden sorumlu olduğunu ben bile sayamam ve kontrol edilemez bir güç olduğu da su götürmez. Neden bu kadar kötü hissediyorum peki?"
"Onu evlat edinmeye ne dersin?"
Bunu o kadar sakin bir sesle söylemişti ki dehşete kapılmış bir şekilde karısına baktı. "Bir kara büyücüyü mü? Delirdin mi sen?"
Nehir yemeğini yemeye devam ederken omuz silkti. "Hep bir de oğlum olsun isterdim."
Oktay gülmeden edemedi. "Dalga geçiyorsun şuan benimle değil mi peri kızı?"
Nehir ciddi görünüyordu. "Fikir sadece. Çok şaşırmış görünme, senin de düşündüğünü biliyorum."
Oktay derin bir nefes alıp ciddileşti. "İki savunmasız 4 yaşındaki kızım ve karımın olduğu eve ergenlik çağındaki bir kara büyücüyü sokamam Nehir. Bu saçmalığı kimseye açıklayamam. O çocuk kızlarımı öldürmekle görevli olduğunu kendi ağzıyla söyledi."
"Ama öldürmek yerine kurtardı değil mi?"
"Bu neyi değiştirir? Evet onun için üzülüyorum ve hayatını kurtarmak istiyorum. Ama bu olacak bir şey değil."
"Sana bir şey göstereceğim." Nehir kalkıp elinde iki kağıtla geri döndü ve üstünde çocuk resimleri olan iki kağıdı onun önüne koydu. "Ne görüyorsun?"
Oktay iç çekti. "Iki kızımın da resme yeteneği olmadığını."
Nehir güldü. "Evet o kesin." Onun yanına oturup ilk resmi gösterdi. "Bu Eylül'ün resmi. Eylül'ün anlatımıyla şu iki şey Defne ve Eylül. Ve önlerindeki bu kocaman şey de onları korumaya çalışan Jack'miş."
"Onu sandığımdan fazla seviyorlar."
"Öğretmenleri bugün gelip bana bir abileri olduğunu bilmediğini söyledi. Onların yaşındaki çocuklar, yalnızca ailelerini resmedermiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayza - Yazılmamış Anılar (Yan Öykü)
FantasyAyza Serisi evreninde geçen, karakterlerin daha önce yazılmamış ufak hikayeleri. :)