"İbi biz geldik, İbiii!"
Nehir hemen önünde yürüyen minik Defne'ye seslendi. "Kızım bağırma, buradadır Eve."
Defne zıplayarak eve girerken Eve de merdivenlerden inmişti. "Defne." dedi onu görünce gülümseyerek. "Tam da seni bekliyordum."
"Sen mi bekliyordun beni?" dedi Defne onu umursamadan. "Nick nerde?"
"Müttefiği lazım çünkü." Dedi onların arkasından eve giren Oktay. Kucağındaki Eylül iri gözleriyle etrafı izliyordu. Kızların ikisi de 3 yaşından biraz büyüklerdi. "Yaramazlığa hazır geldi, enerjisi tam dolu merak etme."
Defne başını salladı. "Tam güçlüyüm merak etme İbi."
Bahçeden koşarak içeri giren Nick Rhydian Defne'yi görünce kocaman bir gülümsemeyle ona yöneldi. Gülünce siyah gözleri kısılmıştı. "Defne geldi!"
Defne de onu gördüğüne sevinmiş gibiydi. Nick'in omzuna vururken Oktay'a baktı. "Buldum onu!"
İkisi birbirini çekiştirip koşarak bahçeye çıkarken yanlarından geçen Arthur başını salladı. "Gözlerinizi asla bu ikisinden ayırmayın. Evi havaya bile uçurabilir bunlar."
Onlar evin denize bakan kısmına geçerken Richard ve Liz de gelmişti. Yılın bu zamanları Venüs o kadar güzeldi ki, ailecek burada toplanmaya karar vermişlerdi.
"Çocukların birbirini daha sık görmesi gerek." dedi Richard ilerde oynayan Defne, Nick, Alex ve Eylül'ü izlerken. "Birbirlerini özlüyorlar."
Çocuklar bahçenin arka tarafına koşarken Arthur iç çekti. "Hepimiz farklı yerlerde çalışıyoruz."
"Fark etmez." Dedi Oktay ağzına attığı meyveyi yerken. "Böyle birinin evinde buluşuyoruz işte. Başımdaki işler bir bitse."
Richard ona baktı. "Hala o çocuğun peşinde misin?"
Oktay gözlerini devirdi. "Hala." Önündeki içeceği yudumlarken düşünceli görünüyordu. "Durdurulamaz gibi davranıyor. Ona öyle hissettirdiklerine eminim. Ama öyle olmadığını görecekler. Onu ne yapıp edip yakalayacağım. Çok fazla zarar verdi."
Arthur da ciddi görünüyordu. "Çok ölen varmış, duydum."
Richard omuz silkti. "Ne çeşit bir çocuk bu kadar şey yapabilir ki?"
"Normal bir büyücü değil." Dedi Oktay. Ondan bahsederken bakışlarında merhamet yoktu. "O serseriyi bulduğumda sıra o lanet olası kara büyücü klanına da gelecek."
Dikkatleri bir an içeri giren minik Eylül'le dağıldı. Küçük kibar adımlarla bahçeden içeri girmiş yanlarından geçiyordu. Üstündeki askılı kırmızı puantiyeli elbise ve kısa beyaz çoraplarıyla o kadar sevimli ve küçük bir bebekti ki hiç biri gözlerini ondan alamamıştı.
Arthur büyülenmiş gibi onun zarif adımlarını ve ufak yüzündeki kocaman gözlerini izlerken "Buna nasıl dayanıyorsun ya?" Dedi.
Oktay güldü. "Dayanamıyorum ki. Öldürüyor beni. Sadece sürekli kendime dur Oktay, onu bunaltma Oktay diyorum."
Arthur gözlerini kısıp ona baktı. "Sanki sana hiç hayır diyor da."
Oktay sırıtırken "Fark etmez." Dedi. "Evet babasına hiç hayır demiyor benim güzel bebeğim ama hassas bir çiçek gibi, ona çok narin davranmak gerekiyor."
Richard da gülümseyerek birden dikkati dağılıp duran Eylül'ü izliyordu. Minik Eylül yavru bir kuş gibi ses çıkardı ve gözlerini duvardaki renkli bir tabloya dikti. Ilgisini çekmiş gibiydi. "Çok ufak değil mi?" Dedi Richard. "Sanki büyümüyor, inanılmaz tatlı bir şey bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayza - Yazılmamış Anılar (Yan Öykü)
FantasyAyza Serisi evreninde geçen, karakterlerin daha önce yazılmamış ufak hikayeleri. :)